Futbol ve kıyaslama!.

A -
A +

Futbol basit bir oyundur!.. Onun için "oynamak zor olsa bile", anlamak kolaydır!. Bu bakımdan, "Biz futbol oynadık... Biz daha iyi anlarız" safsatalarının ve "futbol oynamayanlar, futboldan bizim kadar anlamaz" lâflarının "mantıklı bir dayanağı yoktur!." "Omletin iyi olup olmadığını anlamak için", ahçı olmaya gerek olmadığı gibi!.. Bilir misiniz "aslında" omletten anlamak, futboldan anlamaktan da zordur!.. Tabii, "omletin ne olduğunu bilenler için!." Şimdi geliyorum, "futboldan anladığını iddia edenlerin tartışması gereken" bir konuya!.. İsveç'le yapılan milli maçı son dakikalarda yenilen gollerle kaybettik ve "baraja kaldık!." Galatasaray, Roma maçında "90+2'de yediği golle", Milli Takım'ın İsveç karşilaşmasından sonra geldiği noktanın da gerisine düştü; gruptan çıkma ihtimali yüzde 25'in altına indi!. Şimdi, akla şu soru geliyor; "son dakika golleriyle" gruptan "doğrudan çıkma şansını kaybettiren, ya da çok zorlaştıran" bu maçların "sonuçları üzerinde teknik adamların payları nedir?" Bu soruya benim cevabım şu: İsveç milli maçında bizi mağlubiyete götüren goller "beklenmeye beklenmeye geldi!." Rakibe "gol pozisyonu bile vermeden" maçın sonuna gelmiştik ve İsveçliler bile "nerede ise oyunu bırakmışlardı!." Bir defans hatası ve kaza golü, her şeyi bitirdi!. Galatasaray-Roma maçında ise, rakibin golü "bekleye bekleye geldi!.." İkinci yarıda sahada adeta Galatasaray yoktu!.. Roma inanılmaz goller kaçırdı!. Ve... Galatasaray Teknik Direktörü, "o ağır sahada", Roma art arda "doğru zamanlarda" üç oyuncu değiştirerek "takıma yeni güç katarken", oyunu seyretti. Yorulan ve oyundan düşen futbolcularının yerine "yeni güçleri zamanında sahaya süremedi!." Çökmüş orta sahaya ve çöken orta saha yüzünden özellikle soldan ve ortadan dağıtılan defansa takviye yapacakken, "çok geç olarak" kalan 4-5 dakika için hem de hücumda Ümit'in yerine Arif'i oyuna almak ve Arif'in takımına hiç bir katkı yapamamasıyla Galatasaray'ı "adeta" 10 kişi bırakmak, Lucescu'nun o çok övülen "taktik ve tertip dehasının eseri" idi!. Lucescu, "çıktığı gruptaki eşref saatlerinden birine rastlasa", nerede ise bu maçı da kazanacak ve "bir defa daha" alkışlar ve övgüler arasında "dahi" ilân edilecekti!. Ama, bu defa "şansı tutmadı!." "Mondragon etiketli" bir defans hatasıyla "kaza golü" geldi; puanlar gitti!. Ama, "gören gözler" gördü ki, "gol bekleye bekleye geldi!." İşte, İsveç maçı ile, Roma maçı arasındaki fark!. İşte, kaybedilen puanlarda Şenol Güneş'in sorumluluğu ile, Lucescu'nun sorumluluğu arasındaki fark!. Ama... Diyorum ya; "gören gözler ve anlayan kafalar için!.." Yoksa, devam: "En büyük Lucescu başka büyük yok!.." Ve... "Misyonsuz Şenol... Vizyonsuz Güneş!.." Hadi canım siz de!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.