Futbol Genel Kurulu yaklaştıkça, "kurgulu ve ısmarlanmış haberler", ondan da ötesi "yorumlar" çoğalıyor!.. Ve maalesef, "kafaları karıştıran" ve "belli bir adayı kazandırmaya yönelik" yalan yanlış haberler verme yarışına, "zorlama bir anket ile" Devletin Ajansı da katıldı!. Futbol Federasyonu Genel Kurulu için "Bizans Komplosu'ndan, Fenerbahçe Darbesi'ne kadar uzanan çizgide", anlaşılıyor ki; "Dünya'nın en büyük spor malzemeleri şirketlerinden biri" de yürümeye başlamış. Şirketin "Türkiye ayağı", kulisin içinde ve "Türk Milli Takımı'nın ihtiyaçları için" rakip şirketle anlaşan "adaylardan birini seçtirmemek için" uğraşıyor!. Kısacası. Türk Futbolu'nun iplerini "eskiden olduğu gibi" yeniden ve tamamen ele almak isteyen İstanbul, "büyük kulüpleri ve medyası ile" bir adayı kazandırmaya uğraşıyor.. Büyük Kulüpler, "Futbol maçlarının naklen yayını havuzundan bugünkü paylarından çok daha fazlasını almak için", İstanbul'un büyük medya grupları da "büyük kulüpleri birer birer paylaşıp", çok daha küçük "maddi risk ve ödemelerle" kendilerine "büyük paralar kazandıracak" bir "naklen yayın sisteminin özlemi" içinde, bu özlemlere karşı duran "bugünkü federasyonu" yıkmak istiyor!. Fenerbahçe, "yeni adayı ve bu adayı destekleyen güçlü ve etkin Fenerbahçeli isimler" ile, yeni kurulacak federasyona hakim olmanın ve "Dünya Kulübü olma yolunda, Federasyon'dan her türlü tavizi almanın" peşinde!.. Havuzdan "çok daha fazla pay" ve "yabancı oyuncu kontenjanının arttırılması" Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın ilk istek ve beklentileri arasında.. Onun işareti ile, "İstanbul medyasına hakim olan Fenerbahçeli spor müdürleri, yazar-çizerleri" durup dinlenmeden "yeni adayı kazandırmak için" tam bir "dezenformasyon çarkı" kurmuşlar, işletiyorlar!. Aslında bu "dezenformasyon aldatmacasının arkasında" gerçek çok açık: "Eğer işe siyaset karışmaz ve Ankara'ya gelen genel kurul üyelerine teker teker baskı uygulanmazsa", İstanbul'un, İstanbul medyasının ve Fenerbahçe'nin adayı, "yeniden aday olan" bugünün federasyon başkanının "üçte biri kadar bile oy alamaz!." Bugün "Başbakan yeni adayı destekliyor" baskısı altında "Biz de onu destekliyoruz" açıklaması yapmak durumunda kalanlar, etraflarına ve dostlarına "Ne diyelim, başbakanı, hükümeti karşımıza alamayız ya. Ama seçimde oylar kapalı zarf içine konacak, biz de asıl istediğimiz ve desteklediğimiz aday için oyumuzu vereceğiz.Bugünkü başkanın bize yaptığı iyilikleri, hizmetleri unutabilir miyiz?" diyorlar!.. Yani? Bugünkü başkana, yıllardır çok yakını olan ve "ondan başkasıyla çalışmayız" diyen ama bugün "başka sebeplerle" ona ihanet eden 5-10 kişinin dışındakiler, "yapılan açıklamalar ne olursa olsun" çoğunlukla oylarını "gene" ona verecekler!.. "Bu işe kendisinin ve adının karıştırılmasından rahatsız olan" ve "işin dışında olduğunu" defalarca açıklayan Başbakan'a rağmen, "onun temsilcisi" sıfatını taşıdıklarını söyleyen, "vekâletini aldık" diyen "bazı" siyasetçiler, "kulisin göbeğindeler!." Bunların içinde "çok önemli" bir bakan (Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Şahin ve İçişleri Bakanı Aksu değil) var...Bazı Belediye Başkanları var.. Bazı bürokratlar var!.. Tabii, "bazı Anadolu kulüplerinin başkan ve temsilcileri" de karşılarında "bunları görünce" gazetecilere "Biz de Başbakan'ın, Hükümet'in adayını destekliyoruz" diyorlar, demek zorunda kalıyorlar.. Aslında "destekleyeceğiz" dedikleri "adayı" tanımıyorlar bile..Çoğu hayatlarında bir defa bile görnmemiş, "merhaba" dememiş.. Güler misiniz, ağlar mısınız?.. Diyorum ki; "siyaset", eğer "Ben yokum" diyen Başbakan'ın ağırlığını "Futbol Genel Kurulu kulislerinden çekerse", İstanbul'un adayı hezimete uğrayacaktır!. Siyaset sahneden çekilmese dahi, "bugünkü başkan" zor da olsa seçimi alacak durumdadır!. Ve o zaman, "Başbakan böyle istiyor" diyerek, "Başbakan'ın adını kulislere sokanlar" Başbakan'a hesap vermek durumunda kalacaklardır!.. Zira, "Genel Kurul'da seçimi kaybeden İstanbul'un adayı olmayacak, Başbakan'ın, Hükümet'in adayı olacaktır!." Başbakan'ı, Hükümet'i bu duruma düşürmeye kimin hakkı vardır?.. "Başka partilere gönül vermiş", Doğan'ların, Cavcav'ların ve benzerlerinin "umurunda değildir" ama, AKP'lilerin "umurlarında olması" gerekmez mi? Bizden hatırlatması!.. Turgay Demirel'e mesaj!.. Sayın Başkan. Stop. Türk basketboluna özerkliği getirme gayret ve çalışmalarından dolayı, size ve federasyonunuza destek verenleri mahcup duruma düşürüyorsunuz.. Stop.. Bunların arasında ben de varım.. Stop. "Federasyon" demek, "kulüplerin birliği" demektir. Stop.. Ama görüyorum ki, "bildiğini, okuyor" ve kulüpleri ciddiye bile almıyorsunuz.. Stop.. Kulüplerin toplantıları, yöneticilerin açıklamaları, ortak deklerasyon, sizin ve federasyonunuzun tuttuğu yolun ne kadar yanlış olduğunu ortaya koyuyor. Stop. Özerklik, Türk basketboluna "demokrasiyi ve katılımcılığı" getireceğine, sizin diktatörlük arzu ve emellerinizin gücünü arttırmak için kullanılırsa, sizi de, beraberinde basketbolumuzdaki gelişmeyi de yok edecek bir yol açılır ki, sanırım bunu sizler de istemezsiniz.. Stop.. Kulüplerin haklı isteklerine ve medyada çıkan haklı eleştirilere kulak veriniz.. Stop.. Etrafınızdaki "bazı" tiplerin dolduruşuna gelmeyiniz.. Stop.. "Özerk" bir federasyonun, demokrasiye saygılı, katılımcılığı destekleyen, birleştirici, basketbolseverlerin tamamını kucaklayan, eleştirilere ve eleştirenlere saygı duyan başkanı olunuz.. Stop.. Aksi halde gidersiniz.. Stop.. Hem de beklemediğiniz kadar kısa bir zamanda.. Stop.. Sevgilerle.. Stop.. Öcal Uluç.. Stop. Formül!.. Eğer, "100. Yıl'da şampiyonluk kovalayacak" Galatasaray takımının iskeletini "Hagi'nin futbol oynadığı dönemde onunla beraber oynayan arkadaşları" teşkil edecekse, yöneticiler "10 numara aramaktan hemen vazgeçsinler" ve Hagi'ye lisans çıkarsınlar!.. Böylece "dünyanın en iyi on numaralarından birine sahip" bir takım ortaya çıkar. Yooo. Böyle bir on bir, "Galatasaray takımı" olmasa da, "Hagi ve arkadaşları takımı" oluverir; bir sakıncası mı var? Bakınız, ben yolumu çevirip "Ne olacak bu takımın hâli" diye soran Galatasaraylılar'a "kırık plâk gibi" aynı şeyi söylüyorum: "Hagi'ye güvenin..O en iyisini yapacaktır!." Amma. Mesela, "Petre'yi, Bratu'yu gözden çıkarıp", umudunu Ergün'lere, Hakan Ünsal'lara, Arif'lere bağlayacaksa. Galatasaraylılar'ın "güveneceği" hiç kimse kalmayacaktır!. Hagi'nin "Galatasaray PAF takımından gelen" genç futbolculara destek vermesi, onlara şans tanıması ne kadar güzelse, "yarının Romen futboluna damgasını vuracak" Petre'lere, Bratu'lara sırtını dönmesi de o kadar çirkin!.. "İçi boşalmış", yılda ancak "bir kaç maç iyi maç oynayacak" futbolcular yerine "içi dolu" ve "başarıya aç" gençlerle 100. Yıl'a başlamak, "Galatasaray'ın yarınlarına umut taşıyacaktır!." Aksi hâlde. Ergun Gürsoy "espri" olarak söylüyor ama, ben son derece "ciddi" söylüyorum: Hagi'ye de lisans çıkartılsın ve saha içinde de takımın başına geçsin; Ergün'den de, Arif'ten de, Hakan Ünsal'dan da çok daha faydalı olacaktır!.. Her hafta bir taş!.. Spor yazarı ve yorumcu "bazı" arkadaşlarım kusura bakmasınlar..Her hafta "onların kazdığı kuyuya birkaç tane taş atmak zorunda kalıyorum"; ama hak ediyorlar!.. Bu defaki taş şu: Erciyesspor Süper Lig'e çıktı, Kayserispor İkinci Lig'de kaldı.. Bunun üzerine "Süper Lig'de Kayserispor adının olmasını isteyen" ve bunda da "çok haklı olan" Kayserililer "bir formül" buldular: İki kulübün genel kurulları toplanacak, Erciyesspor'un adı "Kayserispor", Kayserispor'un adı da "Erciyesspor" olarak değiştirilecek ve "böylece" Erciyesspor İkinci Lig'de, Kayserispor da Süper Lig'de oynayacak!. Haftalarca görüşmeler yapıldı, iki tarafın fanatikleri ikna edildi, genel kurul kararları alındı, gazetelerde ilân edildi, genel kurullar toplandı, isimler değiştirildi ve Federasyon'a bildirildi, Federasyon da "kur'a çekimi için" yeni isimleri listeye aldı.. Bakınız "bu çalışmalar ve işlemler" nerede ise "iki ay sürdü!." Her şey bitti; benim "bazı" yazar-çizerlerim ortaya çıktı: "Böyle katakulli olur mu?" Ortada bir "katakulli" falan yok da, diyelim ki var; peki ama sizler, iki aydan beri "herkesin gözü önünde yapılan" ve hemen hemen her gün gazetelere de haber olan bu çalışma döneminde nerelerdeydiniz? Neden o günlerde ortaya çıkıp da "Bu olmaz, yapmayın, yapamazsınız" demediniz? Doktorun görevi "hastayı tedavi etmek midir", yoksa "hasta öldükten sonra" çıkıp, "hasta, bunlar bunlar yapılmadığı için şundan öldü" diye ahkâm kesmek midir? Neyse, ben onu bunu bilmem; Süper Lig'de artık Kayserispor var; Kayseri Süper Lig'i hak eden bir kentimiz..Kayserispor, Süper Lig'e de, futbolumuza da hayırlı uğurlu olsun!.. Kaça bu Carew? Yazımın başlığındaki soruyu, doğrudan Maliye Bakanımız Unakıtan'a soruyorum!.. Türk gazetelerinin "Beşiktaşlı yöneticilerden aldıkları" habere göre, "yıllığı 1.6 milyon eurodan, 4 yıllığı 6.4 milyon euro!.." Norveç gazetelerinin "Carew'den ya da menajerinden veya yakınlarından aldığı" habere göre, "yıllığı 4.1 milyon eurodan, 4 yıllığı 16.4 milyon euro!.." Hangisi doğru? "Carew kariyerinde ve yeteneğinde" bir golcünün "dünya ve Avrupa standartlarındaki fiyatlarına bakarsak", Norveç gazetelerinin haberi insana "daha doğru imiş gibi" görünüyor!.. Zira Beşiktaş'ın mesela, "Fatih Sonkaya'ya ya da Okan Buruk'a verdiği para ortada!.." Ya da Avrupa Kulüpleri'nin "Carew ayarında bir santrfora ödedikleri paralar" biliniyor!. Kim bilir belki de, "Beşiktaşlı yöneticilerin elinde ve dilinde" çok sihirli "ikna metodları vardır" da, Carew "Beşiktaşlılar'ın açıkladıkları paraya Türkiye'ye gelmiştir!.." Kısa zamanda "Türkiye'ye ve Beşiktaş'a aşık edilmiştir!.." Bu da bir ihtimal!.. Öyle değil mi, sevgili Maliye Bakanım?