Sporumuzdaki "kara hafta sonu" hepimizi üzdü; hem de çok üzdü!.. Futbolda Malta ile beraberlik, basketbolda art arda yenilgiler, voleybolda kızlarımızın, muhteşem başlangıçtan ve seri galibiyetlerinden sonra "birdenbire" düşüşe geçip çakılmaları ve Almanların Sırbistan'ı yenmeleriyle "ancak" ulaşabildiğimiz, bize rahat nefes aldıran ve hedefe vardıran üçüncülük; kısacası hüsran üstüne hüsran!.. Bu arada gözden kaçan bir başka "önemli" olay daha var; Ümit Milli Takımımızın, "Avrupa'da adını sanını çok az duyduğumuz ve coğrafya atlaslarında yerini bulmak için çok çaba harcadığımız" avuç içinden küçük bir ülkenin takımı karşısında ancak "uzatma dakikalarında attığı gol" ile 3-2'lik galibiyete ulaşabilmesi!.. Herkes haklı olarak gözünü "A Takımına çevirmiş" ve Malta beraberliği ile düşülen durumu tartışıyor, kimse "Ümit Milli Takımı'nın hâli pür melâli üzerinde" durmuyor!.. Ve elbette işte hedef: Karşınızda "Milli Takımlar Teknik Sorumlusu" Fatih Terim!.. Basketboldaki hüsran ve "rezalet sonuçlar" ise başlı başına kâbus!.. "12 Dev Adam", nasıl "devlerse", zar zor alınan bir "Çek galibiyeti" dışında "perişan" bir basketbolla yenilgiden yenilgiye koştu!.. 49 sayı, 51 sayı atabildiği, iki asist yapabildiği, 3 üçlük atabildiği maçlar da var!.. Tam tamına "çorba" olduğu görülen bir taktik serisi, tam tamına "kaosun hüküm sürdüğü" bir tertip muamması!.. Ve karşınızda Milli Takımın hocası Tanjeviç!.. Evet, görüntü bu!.. Ama, bu görüntünün arkasında neler var?.. Öncelikle "federasyonlar ve başkanları", sonralıkla "çok anlı ve çok şanlı futbolcularımız ve basketbolcularımız!.." Bir yanda "Koltuğunda oturmaya nasıl devam edeceğinin hesapları ve mavi boncukları arasında kaybolan" Futbol Federasyonu Başkanı Hâluk Ulusoy, öte yanda "Nasıl günümü gün edip, başkanlığımı en azından 2012'lere kadar sürdürebilirim" hesaplarına dalan Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, günlerdir Türk insanına "Elm Sokağı'ndaki kâbus" misali günler ve geceler yaşattılar!.. Elbette onlara eklenen ve tam bir "şaşkınlık ve panik atak" gösterisine çıkan ama "profesyoneller olarak", milyon dolarları ceplerine indiren NBA şöhretli, Avrupa şöhretli basketbolcularımız ve futbolcularımız da "Elm Sokağı'ndaki kâbusun en korkunç sahnelerinde yer almak için" yarıştılar!.. Yoo bitmedi, maalesef "Türk Futbolu ve Basketbolu Elm Sokağı'nda" filminin "karakter rollerini yüklenmekte" de spor medyamızın anlı ve şanlı yazar - çizerleri, yorumcuları adeta yarıştılar!.. "Birkaç istisna hariç" büyük çoğunluk, "aklı başında, soğukkanlı, mantıklı eleştiriler ve yol gösterici uyarılar yerine" kalemlerini ve dillerini futbolda "Fatih Terim'i ve hedef belledikleri birkaç futbolcuyu yok ve hakaret etmek için" kullandılar, basketbolda ise "Turgay Demirel'e ve Tanjeviç'e selâm göndermekten, hayal kurmaktan ve hatta yağ çekmekten" başka bir iş yapmadılar!.. Futbolda "yıkım" hem de Macaristan maçı öncesi tam bir katliama dönüştü!.. "Çok önemli hâle gelen" bu geceki maça, Milli Takımımızın, hocaları ve futbolcularıyla beraber "tam bir çöküntü içinde başlaması" ve maç sonunda "her şeyin bitmesi için" kapkaranlık bir ortam hazırlandı!.. Macaristan'a da yenilirsek, düğün bayram edilecek; mesajlardan, yazılardan, yorumlardan belli!.. Kendilerinin yazamadıklarını, söyleyemediklerini, "Galatasaray'a, Terim'e ve Hakan'a düşman ve kıskançlık denizinde boğulan" fanatiklikten gözleri kör olmuş, sözüm ona okuyucuların "izansız ve insafsız" mesajlarını yayınlayarak tamamlayanlar da işin cabası!.. Kayserispor Başkanı bile "Benim adamım leblebi gibi goller atardı" diyor da, "Adamının Romanya maçında ne hâlde olduğunu görmemiş gibi davranıyor"; fırsat bu fırsat ya; vur abalıya!.. Basketbolcuların işi bitti; bu gece de futbolcuların işi biterse, Elm Sokağı Kâbusu, belli ki, Terim'i de, Tanjeviç ile beraber götürecek!.. İyi de, Ulusoy ve Demirel ne olacak?.. İşte bütün mesele!..