Artık her hafta 3 yazımdan biri basketbol oldu. İstanbul basını "tasarruf" diyerek, "basketbol / voleybol gibi salon sporlarını yazan" arkadaşlarımızın sayısını azalttıkça, "iş bizlere kaldı"; memnunum!..
Dahası, hâlâ yazıp çizen ve de TV ekranlarına oturanların "bazıları" Turgay Demirel onaylı, bazıları Turgaydemirelsever" olunca, "bizim gibilere" de "görev düşüyor"; meydanı boş bırakmamak gerek!..
Zira "kendimi bildim bileli" Cumhuriyet gibi "sporu 'futbol olarak değil, spor olarak kabul eden' ve yazan / çizen / yorumlayan" bir gazetede "Ahmet Kurt kardeşimizin boykotuna sebep olacak" tablolar (basketbol dergisi.com'da Kurt'un "boykot" yazısını okuyabilirsiniz) da ortaya çıkmışsa, "bizlerin görevi daha da önem kazanıyor" ve ciddileşiyor!..
***
Şimdi yazacaklarım "biraz geç oldu", ama olsun!..
Erseg 4 sayı + Bonsu 12 sayı + Furkan 0 sayı + Cenk 5 sayı; Galatasaray'ın 4 uzunundan "toplam 21 sayı!.."
CSKA Moskova'nın uzunu Krstic'inden "tek başına 24 sayı!.."
İşte Ergin Ataman'ın "kör inadının" acı tablosu!..
Galatasaray'ın "çok ucuz kaybettiği" Avrupa Kupası ve Türkiye Ligi maçlarının "ucuz" sebebi!..
Ruslarla oynanan maçta da "Galatasaray pota altında yok"; ne zaman ki "4 kısa sahada" ve de "sallabolun sallamaları tutuyor"; Galatasaray oyuna ortak oluyor; ne zaman ki "2-3 kısaya dönüyor"; yandı gülüm keten helva; rakibin, "0'a karşı 9'luk,10'luk serileri" geliyor!..
"Onca para dökülen" Galatasaray Basketbol Takımı "pota altında sayı ve görev yapacak bir-iki gerçek ve güçlü uzuna sahip olamamanın beledini" pahalıya ödemeye devam ediyor; yazık, üstelik o koca salonu dolduran, TV başlarına geçen binlerce, on binlerce Galatasaray taraftarına da yazık!..
Gene de, "birkaç maçta olduğu gibi", Galatasaray "her şeye rağmen" CSKA Moskova'yı yenebilirdi de, zira "sallabolcu Aroyo ve kaptan Ender'in bu defa tutan sallamaları" ile 35 sayı yakalamıştı, Galatasaray!..
Ne var ki, "bir başka hastalık", kazanmayı önledi; "son top kullanamama şaşkınlığı!.."
Bakınız Galatasaray'ın "kritik maçlarda" periyot ve maç sonlarındaki "son top kullanışına!.."
"Bir-ikisi hariç"; hep karavana; dahası, "o son topta 2 ya da 3 sayı gerekli ise", neden acaba "son top" çoğunlukla "takımın sallabolcuları varken, faul atmakta bile zorlanan oyuncunun elinde kalıyor"; CSKA maçında da "uzatma için 3'lük lâzım" iken, son top Bonsu da mı kalır?..
"Aksini söylerken" ve de "Bizim oyunumuzu etkilemez" derken, "Galatasaray'da kimsenin parası kalmaz" sözü ile basketbol şubesindeki para krizini itiraf eden Koç Ergin'in kafası maçlarda da, antrenmanlarda da galiba ve gene "oyuncularının ve büyük ihtimalle teknik heyetteki arkadaşlarının aylardır ödenmeyen paralarına takılı kalıyor"; haklı mı?..
Bu soruya "ben değil", Galatasaray basketbolunun "Türk sporuna armağan ettiği" CEO Lütfi Arıboğan cevap vermeli ve de benim şu soruma da; "Kuzum, Allahaşkına, siz sadece futbolun mu CEO'susunuz?.."
Daha da komiği şu; "amatör (!) şubelerde yaygın olduğu" da ağızlardan kaçırılan bu acı parasal tabloda sorumluğu sponsorlara yükleme gayreti" insanı güldürüyor. "Paralarını alamayan sporcular ve teknik adamlar" söyle lütfen bana; "Galatasaray'la mı anlaştılar, yoksa sponsorlarla mı?.."
Aysal kurumsallaşmasının, Aysal'ın "Futbolu öğrendim artık, basketbol biraz daha karışık öğrenmeye çalışıyorum" demesinin ve de "futbolda har vurup harman savurmanın" bedelini, "kamuoyunda küçük düşürülen" Galatasaray ve "paralarını alamayan" amatör (!) şubelerdeki sporcular mı ödemeli, "sporculuktan gelen" sevgili Arıboğan?..