Tabii, "Galatasaray" derken, Galatasaray Kulübü'nü ve Galatasaray camiasını kastetmiyorum!. Kastettiğim; "bugünkü" Galatasaray Futbol Takımı!.. Hadi "CİM'i, BOM'u anladık" da; bu "BAM" da ne oluyor? Bu "BAM"; önemli, hem de çok önemli... Çünkü bu "BAM", Avrupa'da efsane olmaya başlayan "CİM BOM'u" işte bu hale getirdi!. Okuyucularımı daha fazla merakta bırakmayayım: B: Bitik.. A: Adamlar.. M: Mangası.. Yani, BAM eşittir; "Bitik Adamlar Mangası", o da eşittir; "Galatasaray Futbol Takımı!.." Nasıl oldu da, "CİM BOM", 4 ayda "BAM" haline geldi? "BAM" önce dört kişiydi: Ümit Davala, Hakan Ünsal, Baliç ve Hasan Şaş!.. Sonra bunlara, "sezona çok iyi bir giriş yapan" Arif ,Felipe ve Ümit Karan eklendi!.. "Bizler", Fatih Terim'e "Aman dikkat, işler kötüye gidiyor" ikazlarını yaparken, "İmparator" Hoca, "çok önceki yıllara takılıp kaldığını gösterircesine" ve son derece "haksız" olarak spor medyasında "hainler, parazitler, düşmanlar" aramaya başladı... Gözü, kulağı ve beyni, dışarılarda dolaştığı için, "futbol olarak takım içindeki parazitleri ve ihanet edenleri" görmüyordu!.. Sonra "BAM"a, Pinto'lar, Cihan'lar, Batista'lar, Ayhan'lar, Vedat'lar dahil oldu!.. Fenerbahçe maçı gösterdi ki; BAM'a Emre Aşık, Mondragon ve hatta Bülent ile Ergün de eklenmişti!.. Barcelona'da Suat'ın da "mangaya girdiğini" gördük; "ayakta kalan" sadece ve sadece "Almaguer ve Christian'dı!." Bir takım, hem de "disiplini dillere destan" bir Hoca'nın yönetiminde nasıl "bu kadar çürür?.." Sebep çok!.. "Paraya, şöhrete, başarıya doymuş", heyecanını, hırsını kaybetmiş futbolcular, "dünyanın her tarafında" ünlerine bakılmadan "yavaş yavaş" tasfiye edilir ve yerlerine "yeni kan" getirilir; "kokuşma" önlenirdi!. Fatih Hoca, Galatasaray'da "tersini yapmaya kalkıştı!." "Gidenlerin yerine", en az "onların kalitesinde", hatta "daha kaliteli" oyuncular alınırdı; Canaydın-Terim ikilisi "bunu" da yapmadı; yapamadı!. "Maç başına para" ilkesinden sapıldı; "garanti para" sistemine ağırlık verildi; futbolcular işi iyice gevşetti!. "Gece maçlarını seven" büyük takım oyuncularının "maç olmadığı gecelerde" de, "gece maçlarına devam ettiklerini" sağır sultan bile duymuştu, biliyordu ama, Galatasaray yönetimi ve teknik heyeti "işin o yönüne hiç ama hiç bakmadı!.." Bakılmayan bir başka şey de "Laila gibi göz önündeki yerlerin ötesinde" nelerin olup bittiği idi; "gece maçlarını seven" oyuncular, acaba "evlerde" kimlerle fing atıyordu? Bir takımın "fizik güç olarak", üstelik bilimsel ve ciddi antrenmanlar yapılırken, "böylesine güçten düşmesinin sebebi" başka ne olabilirdi? Ve "burada" bir parantez daha açalım; Lucescu devrinde "yumuşak disiplin" şemsiyesine alışmış "bazı oyuncular", Terim'in mengenesine "girmekten hiç hoşlanmamışlardı!." "Sergen gibi takımdan kaçamayanlar", cinlik yaparak "hem Terim'i seviyor ve sayıyor görünüyorlar", hem de "gece oyunlarına devam etmeyi" yeğliyorlardı!. Hocaları maç öncesi sorduğunda da "biraz yorgunum hocam" diyorlar, o da "takıma koymayınca", bu defa orada burada "hoca bizi kesiyor" diye dedikodu yapıyorlardı!.. Ve Terim'e "bunlar" hemen yetiştiriliyor, takım içindeki "parçalanma" giderek kalıcı hale geliyordu!.. "BAM" bir manga idi ama, manga içinde "gruplar" ve "birbirini günahı kadar sevmeyen adamlar" vardı!. Terim'in "durumu nihayet bütün açıklığıyla görmesi" ve "radikal operasyonlara başvurmaya başlaması", geç de olsa "çıkış" yolunun bulunabileceğini gösteriyordu!. BAM'da durum "şimdilik" bu noktada!.. İstanbul'dan 600 kilometre uzaktan "alabildiğim, sezebildiğim" acı gerçekler bunlar!.. "Eksiği var, fazlası yok!." Alkışlar Denizli'ye!.. Şampiyonlar Ligi'nde de, UEFA Kupası'nda da "en az şans verilen" hatta "hiç şans tanınmayan" ekibimiz Denizlispor'du!.. Hele hele "namağlup" Çek lideri Sparta Prag'la eşleştiklerinde "Avrupa Kupaları'na ilk defa katılan bir takım için buraya kadar gelmek bile başarı" demekten kendimizi alamamıştık!. Müthiş bir oyunla, Çek liderini şaşkına çevirdiler... İlyas Usta'nın yönetiminde Mustafa Özkan gibi bir golcü ile "inanılmazı" başardılar!.. Bütün futbolcuları, hocaları Rıza Çalımbay'ı ve "yokluklarla mücadele eden" yönetimi kutlamak ve selamlamak boynumuzun borcu!.. Diliyoruz ki, yeni turda da aynı coşkuyla aynı başarıyı göstersinler!.. Neden olmasın; yarın, dünden "çok daha tecrübeli" ve "inançlı" olmayacaklar mı? BAM burada, PAF nerede? Ben, "Galatasaray'ın tribün taraftarı olsam", mesela Trabzonspor maçında şöyle bir "pankart" açardım; "BAM burada, PAF nerede?" Galatasaray'daki nefes alışları bile "izleyen, duyan, gören" sevgili Engin Atay'ın "üzerinde çalıştığı" bir haberi biliyorum, belki de bugün sayfalarımızda yer alacak, belki de birkaç gün içinde yayınlanacak!.. Galatasaray alt yapısı ile ilgili!.. "Büyük" fırtınalar koparılarak Terim'in ilk döneminde kurulan "futbol okulu, genç takımlar" sistemi... Paralar... Hocalar... Gazetelerde, TV'lerde haberler... Röportajlar... O gün bu gündür, herhalde 6-7 yıl geçti; Galatasaray "A genç takımının ya da PAF takımının" bir başarısını, bir şampiyonluğunu duyan oldu mu? Galatasaray profesyonel kadrosuna "buradan bir oyuncunun alındığını" gören duyan var mı? Sevgili Engin'e sordum; "Ne oluyor alt yapıda, nerede buradan yetişenler?" Telefondaki sesi son derece üzgündü: "Öcal ağabey, biraz kendilerini gösterince, doğru Anadolu takımlarına kiralanıyorlar... Hemen hemen her takımda 2-3 tanesi var... Tabii, o takımlarda durmadan hoca ve kadro değiştiği için, olabileceklerinin yarısı kadar olamadan kavrulup kalıyorlar ya da İlyas'lar, Ceyhun'lar gibileri, onları takıma koymayan ve başka takımlara gönderen hocaları tarafından bir daha hiç ama hiç görülmüyorlar!. Kimler gitti bilemezsin!.." Kimlerin gittiğini "en iyi" Engin Atay biliyor ve listesi cebinde... Yayınlarsa "herkes" öğrenecek!.. Brezilya'dan, Avrupa'dan getirilen "döküntüler için" milyonlarca dolar verenler, "alt yapıya dönüp" orada nelerin olduğuna, nelerin yetiştiğine ya da "yetişmiyorsa" sebeplerine bakmıyorlar, bile!.. Size, önce Gaziantepspor'da, sonra Trabzonspor'da Samet Aybaba'nın neler yaptığını anlatacak değilim; ama bir tek cümle yazmak istiyorum: Lucescu'nun "Pancu'lar, Ahmet Dursun'lar, İlhan'lar ve Nouma'lar yüzünden oynatmadığı" Ali Cansun, bugün Galatasaray'ın "santrfor" diye sahaya sürdüğü "milyonlarca dolarlık" kâzip şöhretlere tur bindirir; ama ne yazık ki, ona da dönüp bakan yok!. Bu "bitik adamlarda ısrar edileceğine", gençlerin kazanılmasına çalışılsa bilmem ki "daha doğru iş yapılmış" olmaz mı? Alt yapıda sarf edilen onca emeğe ve onca paraya yazık değil mi? Rüştü, Ortega ve ûlema!.. "Ortega" Ortega'lığını, "müzmin sakatlık" da Rüştülüğünü yapıyor!.. Ortega "gene en lazım olacağı maçta" ortada yok, Rüştü de "inanılmaz hatalı goller yiyerek" takımının çöküşüne sebep oluyor!. Yanlış "sadece" burada değil!. Panatinaikos'u "sıradan", Fenerbahçe'yi "dev" aynasından seyretmeye soyunmuş spor medyamızın ûlemalarından başlıyor!.. Neymiş; "bir Ortega'nın fiyatı, Panatinaikos'un bütün takımından fazla imiş!.." Bir defa "bu oranlama" palavra da, diyelim ki; doğru!.. Ne yazar? Sahada "alınan ve verilen para değil", futbolcu oynar!.. Ortega da "işte Altay gibi, Galatasaray gibi dağılmış, moralsiz takımlarla oynanan maçlarda oynar!." Daha önceki "Avrupa macerasında" da bir büyük maçta "doğru dürüst" futbol oynamış mı, takımını kurtarmış mı; ona bakan yok!.. Sezon başlarken ve Avrupa'ya kampa gidilirken, "bugün yerden yere vurulan" Lorant'ın "İyi oyuncular aldılar ama, benim verdiğim listeden kimseyi almadılar" sözünün ne anlama geldiğine de bakan yok!.. "Bu konuyu defalarca yazdık", hâlâ anlayan yok!.. Galatasaray gibi, Fenerbahçe'nin de kadrosu "eksik, yetersiz"; ne var ki "bu kadroyu kuran" çok ama çok "aziz" başkana yağ çekmek için "tam aksi" yazılıp, çiziliyor!.. Mal ortada; "var" gibi gözüken futbolcular, oynamıyor, oynayamıyor..Hırslarını, heyecanlarını yitirmişler!.. Ve de, "Galatasaray'daki gibi", Fenerbahçe'de de "gece oyunlarını seven" çok futbolcu bulunuyor!. Fatih'in ve Johnson'ın "bitik hallerinin" ve hakemler tarafından "devamlı affedilen kırmızı kartlık hareketlerinin sebebi" acaba nedir ki? Tablo böyle iken; varsa yoksa Lorant!.. "Yusuf'u kadro dışı bıraktığı zaman" kıyameti koparanlar, "Ortega'dan bile daha iyi" diyenler, bu defa da "oynatınca" tersinden kıyameti koparmakta yarışıyorlar; "Yusuf oynatılır mı?" yaygarası yapıyorlar!. Lorant "büyük hoca" değil!. Ama... "Lorant'a bakıldığı kadar" sahada "hiçbir şey yapmayan" futbolculara bakılsa, "o hatalı golleri devamlı yiyen" ama "dünyanın en iyisi" diye alkışlanan Rüştü başta, büyüteçler "milyonlarca dolar alan" oyunculara çevrilse, "mesele daha kolay çözülecek!." Genç spor yazarı arkadaşlarımdan biri arşivlere girse ve "mevsim başından beri futbol ûlemamızın mesela Fenerbahçeli futbolcular için, oynatıldıklarında neler yazıldığını, oynatılmadığında neler yazıldığını, hem de aynı kişiler tarafından neler yazıldığını" not etse ve bir araştırma olarak ortaya koysa, acaba ortaya nasıl bir tablo çıkar dersiniz? Sırf "Lorant'a vurmak için" kendi kendileriyle ters düşen anlı-şanlı yazar çizerlerimiz acaba biraz mahcup olurlar mı? Canaydın'ın koltuğu!.. Dikkat... Dikkat... Galatasaray'ın içinde "öyle şeyler duyuyorum" ki, inanacağım gelmiyor... Ama... "Duyduklarımı" birkaç kaynaktan soruşturunca, "bazılarının doğru, bazılarının da şüpheli olduğu" ortaya çıkıyor!.. Son haftalarda "İstanbul'da" Galatasaray'la ilgili sohbetlerde "öne çıkan" iddiaların bazılarını sütunuma alıyorum: Mesela... "Fark Süren'in, Alp Yalman'a oynadığı oyunu", Canaydın'a, "çok güvenerek yönetimine aldığı" bazı kişilerin "oynamaya hazırlandıklarını..." Mesela... Bazılarının "bir taşla iki kuş birden vurmayı" ve hem Canaydın'ı, hem de Fatih Terim'i "tuş etmeyi" düşündüklerini... Mesela... Yönetimin önemli isimlerinden birinin orada burada "Galatasaray Başkanı için" küçümser bir eda ile "Daha acemi, acemi... Öğrenecek" dediğini... Mesela... Yönetimin içindeki bazı isimlerin "takım içinde de ellerinin ve adamlarının olduğunu..." Mesela... Bir "eski" başkanın orada burada "Genel kurul gerek, hem de hemen bir olağanüstü genel kurul" diyerek nabız yokladığını.. Mesela... Yönetim içinde de "bu görüşe sıcak bakan" kişilerin olduğunu... Mesela... Ve hatta... "takımın kötü gidişinden memnun olan" bazı Galatasaraylılar'ın bulunduğunu ve buluştuğunu... Aralarında bazı futbol yorumcularının da olduğunu... "Doğru" ya da "değil" ama ortada bir gerçek var; hani "eskiler" derlerdi ya: "Şuyuu, vukuundan beterdir!.." İşte Galatasaray şimdi o noktada!.. Takım, pardon "BAM" fokur fokur kaynıyor!.. Yönetimde "kulakları hassas olanların duyabileceği" çatırdamalar var!. Camia sessiz, bekliyor!. Bütün gözler Fatih Terim'de!.. Özhan Canaydın ve Fatih Terim "Kader Bağlayınca" filmindeki Tony Curtis ve Sydney Poitier gibi birbirlerine zincirlenmişler.. Bakalım film nasıl bitecek? İlhan ve Beşiktaş!.. Şımartıla şımartıla, yöneticileri, spor medyası ve Beşiktaş meneceri tarafından koruna koruna, hatta bunu sağlamak uğruna "milli takım teknik direktörünün bozuk para gibi harcanması" pahasına kol kanat gerilen İlhan Mansız'ın "son sorumsuzluğunu" Perşembe gecesi acı acı gülümseyerek seyrettik!. Beşiktaşlılar dua etsinler "kırmızı kart" çıktığında hakemin suratına da bir yumruk patlatmadığına; yakında onu da yapabilir!.. Ne olacak şimdi? Haftalardır "ahım şahım oynamayan", Alaves gibi "Galatasaray'ın bugünkü haline benzeyen", 90 değil 190 dakika oynasa gol atmak bir yana "gol pozisyonuna bile girmesi güç olan" bir takımı eleyen Beşiktaş, "çok güçlü" rakiplerin olduğu yeni turda, muhtemelen iki maçını da "en büyük gol silahından mahrum" olarak oynayacak.. Sakat olan Ahmet Dursun ile, "ne yapacağı belli olmayan" ve Perşembe gecesi "kırmızı kart görmesine ramak kalan" Nouma'ya kalan bir Beşiktaş!.. "Beraberliğe oynayan", şanslı ve "Cordoba'lı" bir Lucescu "neden çok kızgın" acaba? Yeni turda "nelerin olabileceğini" tahmin edebiliyor da ondan!.. Bilmem ki; Sinan Engin, "morali düzelsin" diye İlhan'ı Laila'ya götürdü mü? "Sahada futbolcu gibi duramayanların" yeri başka neresi olabilir ki? Bir başka uyarı daha; "Quo vadis Sergen?" "Bu defalık hakem, kırmızı kartını affetti"; temenni edelim ki, bir daha yapmayasın!..