Gerçekler, insanların gözünün içine baka baka, "rakam oyunları ile nasıl bu kadar çarpıtılabilir"; inanılacak gibi değil!.."Eski" Başkan Ünal Aysal'ın, Galatasaray'ın olağanüstü genel kurulunda düştüğü durum budur!..
Kendisinden önce görev yapmış başkanların "devraldıkları borç ile devrettikleri borç rakamlarını" sıralayıp, "kendisinin devraldığı ve devrettiği borcun normal olduğunu" anlatması ve bırakıp gittiğinde "kötü bir tablo bırakmadığını" söylemesi, genel kuruldan alkış da aldı. Görülüyordu ki, hâlâ çok miktarda savunucusu vardı, başta "derin Galatasaray'ın başı" İnan Kıraç olmak üzere!..
Ne var ki, "Mali müşavir olan bir Galatasaray üyesi", kürsüye çıktı, "onun şişirdiği balonu çok değil 20-30 cümle ile patlattı", Aysal'ın görev süresinin "nasıl hovardaca bir harcama ve zarar bilançosu ile kapandığını" rakamlarla ortaya koydu ve "Borç hesabınızda neden sermaye artırımından ve hisse satışından gelen paralar yok, o paralar nereye harcandı" diye soruverdi!..
Aysal yönetiminin de, Yarsuvat yönetiminin de "muhasip üyesi olan" Mete İkiz'in, "yüzlerce milyonu, eski parayla trilyonu" ifade ve de "konunun esasını" teşkil eden bu soruyla ilgili olarak, "cevaplar" bölümünde tek kelime söyleyememesi dikkat çekiciydi; tıpkı Başkan Yarsuvat'un konuşmasında "transferlerde ödenen yüksek komisyonların ve yapılan hataların altını çizmesine cevap verilememesi" gibi!..
Genel Kurul'a başkanlık eden ve Galatasaray Divan Kurulu'nun başkanı da olan İrfan Aktar için de "birkaç" paragraf açmam gerek; "yapılmaması gereken hatalar yaparak", genel kurulun havasını hiç yoktan gerdi.
Genel Kurul Başkanlığı "padişahlık gösterisi yapma yeri" değildir; tüzük ne derse o olur. "Bunu göz ardı etmesi" yüzünden, gazeteci Osman Tanburacı, "onu fena hâlde mahcup etti", üstelik "çok ağır" sözler de söyleyerek.
Aktar'ın "bu olaydan ders almaması" yüzünden, hem de "kadın ve avukat" bir üyeye "Asarım, keserim, atarım" ihtarları ile hitap etmesi, kendisine de, Galatasaray Genel Kurulu'na da yakışmadı.
Aslında muhasip üye Mete İkiz, sorulara cevap verirken, bu üyeye "açık açık sataşmıştı"; tüzüğe göre üyenin "sataşma" gerekçesiyle söz isteme hakkı vardı; ama genel kurul başkanının da "söz verip vermeme yetkisi" vardı. Aktar, "sert ifadeler" ile o yetkiyi kullanmak istedi. Ne var ki, Tüzük, "Üye ısrar ederse, söz verip verilmemesinin genel kurulda oylanmasını" emrediyordu; yani üyeye "ısrar hakkı" tanıyor ve "kararı" genel kurula bırakıyordu. Genel Kurul Başkanı, "bunu yapmadı" ve açık açık tüzüğü ihlal etti, üyeye hitabı da "nezaket sınırlarını" çok aştı. Bu yüzden "genel kurul mahkemeye düşerse", sorumlusu, Tüzüğü "tam olarak uygulamayan" Aktar olacaktı!..
İrfan Aktar, Divan Kurulu'nu da "bu havada" yönetiyor; onun için "bazı üyeler var", onlara "güler yüzle ve saygı ifadeleri ile" hitap ediyor, sözlerini uzatmalarına "gerekçe" buluyor ama "bazı ötekiler için" fırçalar, azarlar, sert ifadeler, "Vaktiniz tamam, hemen toparlayın" uyarıları gırla!..
Koca Galatasaray'ın Divanı ve Genel Kurulları "böyle" yönetilmemeli; "yaş" ve "unvan" ve de "arkadaşlık, dostluk" her şey değildir, Sayın Atar!..
Anayasa, Dernekler Kanunu, Galatasaray Tüzüğü, Divan Kurulu ve Genel Kurul hükümleri "herkesi eşit" sayar ve de öyle de olmalıdır!..
Özetlersem; Genel Kurul, "Yarsuvat yönetiminin istediği", zaten verilecekti, "başkaca yapılacak şey yoktu"; sadece "bile bile lâdes" tutmadı; "revize" bütçe yerine "ek" bütçe kabul edildi; "bu kelime değişikliği ile" Aysal'ın harcamaları onaylanmamış ve Mali Genel Kurul'a bırakılmış oldu!..
Dahası, "Bu olağanüstü genel kurul, Galatasaray'a ilaç olacak mı"; bilmiyorum; konuşan Galatasaraylıların çoğunluğunun havası, "olmayacağını" gösterir gibiydi!..
Artık, "İnan Kıraç gibiler hariç", herkes anlamıştı ki, asıl çare, "kararlı" ve de "radikal tedbirleri" hemen uygulayacak "bir yönetimdi"; 6-7 ay için gelen "emanetçi" bir yönetim değil!..