Galatasaray hasta!..

A -
A +

Sevgili Turgay Renklikurt hocam, OFTAŞ - Galatasaray maçı yorumunu şöyle bitirmiş: "Dün Galatasaray beynini aramaktan futbol oynamayı unutmuş bir görüntü sergiledi; beyni bulamazsa inanın çok harap hâle gelir." İşte, "Türkiye Ligi'nin ilk yarısının sonunda" Galatasaray futbol takımını "tamı tamına anlatan" 17 kelime!.. "Beynini arayan takım!.." "O" beyin olmayınca, sahada "kafası koparılmış tavuk gibi" oradan oraya koşuşturan ve oraya buraya çarpan takım!.. Ama, "sadece" takım mı, beynini arıyor?.. Ya kulüp?.. Ya yönetim?.., Ya teknik kadro?.. Düne kadar "Efendim, takım lider ya, daha ne istiyorsunuz?" deniyordu!.. Şimdi, liderlik gidince, "Bunca yeni oyuncu daha yeni bir araya geldi, daha ne istiyorsunuz" denilmeye başlandı!.. Bakınız Galatasaray Basketbol Takımı'na; "Takımın nerede ise tamamı yeni bir araya geldi"; ama "işini seven, disiplin gösterileri komikliği içinde oyuncularını ve takımını berhava etmeyen, aksine takımda birlik ve beraberlik ruhunu şahlandırarak, ortaya çıkardığı sinerji ile, kendi takım ından çok daha kaliteli ve çok daha pahalıya kurulmuş rakipleri birer birer yenerek liderliğe oturan", onlar değil mi?.. Futbol takımının "deha" ve "beyaz tilki" denilerek getirilen hocasının "yarı yaşındaki" Basketbol Takımının antrenörü, "bunu başarıyor" da, futbol takımı neden bu hâlde?.. Elbette "zamanı ve zemini gelince" bir takım gençleştirilecektir ama birer birer, "yavaş yavaş", olgunlaştıra olgunlaştıra, "büyük takıma uyum" sağlana sağlana!.." Bazı futbol yorumcuları tarafından istenen, beklenen ve körüklenen şekli ile "Galatasaray'daki gibi", çoluk - çocukla sahaya çıkmaya kalkarsan, olur "Saldım çayıra, Mevlâm kayıra!.." İşte Galatasaray son haftalarda tam da "böyle" oynuyor; nerede "disiplin" diye çıldıran Hoca?.. Eğer "böylesine bir gençleştirme, yol çıkar yol olsa", şimdi OFTAŞ'ın açık ara liderlik koltuğunda oturması gerekmez miydi?.. "Çoluk çocuk ile" büyük takım olunmaz, hele hele şampiyon hiç olunmaz!.. "Bir - iki maçlık" pırıltı, bir anda söner ve "yarının yıldızları" da, "olmadan armut ağacından düşer!.." Hele hele, takımına orta yapmayı, duran top kullanmayı, kornerlerde hiç olmazsa bir - iki variasyon yapmayı, kanat akınlarında santrforlarına bütün bir maç 4 - 5 tane gol pozisyonu hediye edecek mahareti, disiplinin "asıl" saha içinde olduğunu göstermeyi bile beceremeyen, "bilimsel bir antrenman programı olmadığı için", maçlar bir yana antrenmanlarda bile "biraz zorlanınca" sakatlanan futbolcularla dolu bir takımı hâlâ seyreden ve de gencecik çocukların bile "fizik kapasite bakımından" yerlerde sürünür hâle gelmelerini önleyemeyen bir hoca ve yardımcısının elinde, "bu gençler" nereye gider?.. İşte ben söyleyeyim, "o gençler", maalesef "o yaştaki" hocaları ile orada burada "Yarım saat önce söylediğini unutuyor, bir daha söylüyor, bir daha söylüyor, ha ha haaa" diye dalga geçtikleri tavla ve okey partilerine gider!.. Bitmedi; yıllardır yabancı futbolcuların Noel geldiğinde "gereksiz sarı kartlar görüp, cezalı duruma düşerek", ülkelerine gittiklerini çok görmüştük; şimdi Galatasaray'ın hocası, "bu garip ve çirkin tabloya bir de teknik adam ekledi" ve de "Hastayım" diyerek çıkmadığı maçlar herkeste "Acaba" tereddüdü doğururken, takımının "ilk yarı liderliği için" sahaya çıktığı maçı bırakarak "eşini koluna takıp" ülkesine uçtu!.. Şimdi, "böyle" bir hocanın ve onun arkasındakiler ile yanındakilerin yazıp oynadığı, tıkır tıkır işleyen takımın tekerine "âleni çomak sokmak" senaryosuna, yani ligin 7'nci haftasına girilirken, "sudan ve komik" bahane ile Hakan Şükür ve Lincoln'ün "kadro dışı bırakılması" olayına kadar ki tabloya bir bakalım: Galatasaray 6 maçta 5 galibiyet bir beraberlik almış, kayıp puanı iki, 16 gol atmış, (Maç başına gol ortalaması 2.5'tan fazla) 2 gol yemiş (Maç başına 0.33); Sivasspor'dan bir, Beşiktaş'tan iki , Fenerbahçe'den tam 7 puan önde, lider!.. "O olaydan sonraki" 11 maçta ise Galatasaray 5 galibiyet alabilmiş, 5 beraberlik, bir mağlûbiyeti var; tam 13 puan kayıp, Sivasspor'un ve Fenerbahçe'nin bir puan gerisinde,Beşiktaş'ın iki puan önünde üçüncü!.. Üstelik "2 - 1 kazanılan Beşiktaş maçı dahil", en az 4 maçta "hakem yardımı" var!.. Bu 11 maçta atabildiği gol sayısı 13 (maç başına 1.1), yediği gol sayısı ise 11 (maç başına 1) !.. İşte "Hakan Şükür - Ümit Karan ikilisinin bozulması" ve "Hakan Şükür bırakmalı" kampanyasının sonucu!.. Tam bir aldatmaca ile, OFTAŞ maçında Galatasaray'ın "en kötü oyuncusu olan" ve "geriye verdiği paslar hariç", takımın "en yüksek top kaybı ile oynayan", yüzünü rakip kaleye dönemeyen, her ikili mücadeleyi kaybeden, çoğunda yere düşen, kondisyonunun "sıfır olduğu" gözlenen Nonda'ya övgüler yağdırmaya devam ederken, yukarıdan beri anlattığım tabloyu bir kenara itip, hedefe "sadece ve sadece" Hakan Şükür'ü koyup,onu "moral olarak" bitirmeye muvaffak olanlar ve hâlâ Hakan Şükür'le uğraşanlar bilmeliler ki, Başkan'ı hasta, Hoca'sı hasta Galatasaray'ın "hastalar" kervanına "onlar" da dahildir!.. Hastalar iyileşmezse, Galatasaray'ın iyileşme ihtimali hiç yok!.. Hastaların iyileşme ihtimali mi?.. Onun da "olduğunu" hiç sanmıyorum!.. Öyleyse: Vah Galatasaray vah!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.