Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde İstanbul'daki Real Madrid maçını "açık farkla kaybettikten sonra", sarı-kırmızılı camiayı ve taraftarları "ümitsizliğe düşüren" bir şok yaşanmış ve "şoka bir şok da Fatih Terim'in ayrılışı ile eklenmişti!.."
O zaman yazmıştım; "Şampiyonlar Ligi'nde geçen sezonun başlangıcı çok daha kötüydü, eğer Galatasaray inanırsa, kalan 5 maçta 10 puan toplayabilir ve gruptan çıkar!.."
Galatasaray, Kopenhag'da, "çok sıradan bir ekibe 1-0 yenilmese ve galip gelebilse", bugün "7 puanla değil, 10 puanla ve güle oynaya gruptan çıkmış olacaktı."
Ve Mancini, "Takımı, oyuncuları tanımıyorum" ağlamasından vazgeçerek, saha içinde "ne yapması gerektiğine karar verip", futbolcularına da "ne yapmaları gerektiğini anlatmaya başlayınca" , haftalardan beri süregelen "fetret devrinin sonuna gelineceğinin işaretleri" görülmeye başlanmıştı.
Biz yıllardır, "rakiplerimizi devleştirmeye, kendimizi küçültmeye alışmış" bir ülkeyiz; şu maç öncesi "Juventus için" neler yazdık, söyledik; "Galatasaray için" neler?..
Bakınız, Avrupa'da "gerçekten 'süper' sıfatını hak etmiş sayısı iki elin parmakları kadar olmayan takımlar" hariç, Galatasaray'ın "bu kadrosu ile eleyemeyeceği takım" yoktur!..
"Pirlo'ya kalmış, Buffon ve Tevez'li" bir Juventus'u yenerek, tıpkı bir zamanlar Milan'a yapılan gibi, onu "UEFA Ligi'ne itmek" neden "büyük sürpriz oluyor" anlamıyorum. "Galatasaray'ın içine düştüğü problemler yüzünden ise", bu görüşe biraz saygı duyarım; "ama takım ağırlığı" deniliyorsa, işte ona saygı duymam mümkün değil!..
Eğer "Hoca, elindeki kadrodan sahaya doğru on biri sürer ve doğru futbol oynatırsa", Galatasaray'ın "neler yapabileceğini" zaten iki yıldır görüyorduk, "bu yıl görmememiz için" hangi sebep olabilirdi ki?..
İşte Juventus'u gördük; "iki günlük" koca bir maç boyu "gol fırsatı" diye, "bir buçuk pozisyona girebildiler"; o kadar!..
Eğer Hoca, mesela Gökhan'ın, mesela Riera'nın, mesela Umut'un "değerini daha önce keşfedebilse" ve saha içi müdahalelerini "zamanında ve yerinde doğru yapsa", mesela "eksik gibi görünen" bazı mevkilerde, mesela sol bek yerindeki ve Amrabat'ı, hele hele Bruma'yı hazırlayamamasına rağmen kanatlardaki "asıl adam" eksikliğinin hissedilmeyeceğini görecekti; nitekim "bu gerçek, Juventus maçında açıkça ortaya çıktı!.."
Hayret ediyorum; "kar ve maçın tatili" için Portekizli hakemi yerden yere vuranlara; "Galatasaray'a en büyük iyiliği yapmıştır, o!.."
Madde bir; ilk gün maçı devam ettirmemesi "doğru" bir karardı, zaten Portekizli iki gün boyu "çok az hata yaptı, sahada!.."
İkincisi, "90+3 dakikalık bir maçın sonlarında Galatasaray, fizik olarak kendisinden üstün rakibi önünde muhtemelen oyundan düşeceğinden" böylesine bir "mutlu sonucu alabilir miydi", bir düşünelim!..
En azından "Sneijder'i ancak 60 dakika oynatabilirim" diyen Mancini, "90+3'lük bütün bir maçın 60'ıncı dakikasında yorulacak ve oyundan düşecek Sneijder'i dışarı aldığında", acaba ne olacaktı?
"31+16 saat dinlenme + 59 +3'lük bir maç, kimin yararına oldu?..
Dahası da var; "59+3'lük devreye" Galatasaray, Real Madrid'in, Kopenhag'ı 2-0 yenmesiyle, "en azından UEFA Ligi'ni garantilemenin psikolojik rahatlığı ile" çıkmadı mı?
Daha ne istiyorduk, Portekizli hakemden; lehimize birkaç da "penaltı vermesini" mi?..
Türkiye'de "Avrupa" denilince, "kimin kükrediğini" Galatasaray bir defa daha dosta düşmana gösterdi; o ağır zeminde, maçın pas, isabetli pas istatistikleri dahil, Galatasaray'ın "önde oluşu", Juvestus hayranlarını (!) bile şaşırtmıştır!..
Sarı-kırmızılı futbolcuları, Mancini'yi ve "karlı, buzlu, dondurucu soğuk bir günde maça gelen coşkulu ve baskılı 40 bin taraftarı" kutlar, bundan sonrası için de başarılar dilerim!..