Herkes birkaç gündür birbirine aynı soruyu soruyor; "Galatasaray mı kazanacak, yoksa Fenerbahçe mi?" Herkesin kendine göre bir tahmini var! Ben tahminden önce "birkaç tesbitimi yazacağım!." Spor yazarlığı dönemimde, "böyle kritik maçlarda en çok hata yapan teknik adamlar içinde ilk beşime Mustafa Denizli de girer, Lucescu da!." "Böyle kritik çok maçta", bu iki hocanın da "gerek taktik, gerek tertip ve gerekse maç süresi içindeki değişikliklerinde çok büyük hatalar yaptığını" gördüm! "Stres" ve "dış baskılar" onları çok etkiliyor, etkileyince de hatalar üst üste geliyor! Mustafa Denizli "bu eksiğini zaman zaman" kendisinde Allah vergisi olan "motivasyon sihiri" ile telâfi ediyor! Lucescu'nun bu özelliği de pek yok! Ama Denizli'nin bu özelliğini "Galatasaray lehine dengeleyen" bir başka husus var; "Galatasaraylı futbolcular böyle kritik maçlarda çoğunlukla kendi kendilerini motive etme ustalığını elde ettiler!" "Öyle bir günlerine rastlarsa", Denizli'nin "motivasyon sihiri ile" 90 dakika başabaş mücadele edecekler, demektir! Peki, "Fenerbahçe'nin 15 maçtır üstüste Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda yenilmemesi, hatta puan kaybetmemesinin uğuruna karşı", Galatasaray'ın elinde hangi "moral istatistik" var? Bir; "Bu 15 maç içinde Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda 90 dakika içinde "yenilgi almayan tek takım Galatasaray!" 4-4 biten maçta üstelik Galatasaray iki defa "iki farklı mağlûbiyete düştüğü helde" beraberliği kurtarmış! Yani; Fenerbahçeliler 0-3'ten döndürdükleri Gaziantep maçının moralini taşırken, Galatasaraylılar da "4-4'lük maçın seyirini" hep hatırlayacaklar! Ayrıca bir başka husus daha var; Orhan Erdemir ile Galatasaray taaa 1995'ten beri "derbi kaybetmemiş!." Eeee! Herşeyin bir ilki vardır!. İşte o yüzden Galatasaray Erdemir ile ilk defa derbi kaybedebilir, Fenerbahçe de Şükrü Saraçoğlu'nda yenilebilir! Ya beraberlik? "Bundan sonraki maçlarda" Fenerbahçe'nin işi daha kolay! Kimbilir? Son sözüm şü: Fair play kazansın! İyi olan, hak eden kazansın! Sakın ola ki!.. Sevgili Şirin Berber, Cuma günkü "haftanın analizinde" bazı okuyuculardan şikâyet etmiş! "İnandığı doğruları yazdığı için" kendisinden şikâyetçi olan okuyuculardan! Yazısından anlayabildiğim kadarı ile, "bu şikâyetler" onu üzüyor! "İnşallah" diyorum; "Kalemini kullanırken, doğru bildiğini, doğru olduğuna inandığını yazarken" bu üzüntü çemberi onu etkilemesin! Biz gazeteciler, biz spor yazarları "Hancıyız!." Bizim hanlarımızı binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce, milyonlarca yolcu ziyaret eder! Kimi hanımızı sever, kimi beğenmez! "Kimileri beğenmedi" diye, hancılıktan vazgeçmeyiz! Elbette "yanlış, eksik yaptığımızı görürsek, hizmet kusuru görürsek" düzeltiriz! Ama, doğrularımızdan ve ilkelerimizden vazgeçmek? Asla!.. Yazılarını satır satır okuyorum sevgili Şirin! "Bazı görüşlerine katılmasam" da "inandıklarını ve doğruları yazdığını görüyor", seninle aynı sütunlarda yazdığım için mutlu oluyorum! Fazla üzelme ve "doğru bildiğin yolda devam et!" Kim ne derse desin, kim şikâyet ederse etsin! Uyusun da büyüsün ninni!. Fenerbahçe - Galatasaray maçından önce "taraftar yürüyüşleri ile" ayyuka çıkan "bilet rezaleti ve karaborsa felaketi", kulüplerimizin nasıl yönetildiğini ve hangi zihniyetlerin elinde olduğunu bir defa daha ortaya koydu! Teberrulu satılan biletler... Karaborsaya düşen biletler... Sahte basılan biletler... Belirli ellerden dağıtılan biletler... Kendi taraftarına ucuz, rakip taraftarlara pahalı satılan biletler... Yıllardan beri tablo böyle!. Amma velâkin ya yetkililer? Bakanlar, hükümetler, valiler, kaymakamlar, defterdarlar, mal müdürleri, gazeteciler? "Devlete vergi olarak gidecek trilyonların", onun bunun cebine girmesine seyirci kalanlar? Galatasaray gibi bir kulübün "bu yüzden" UEFA'dan ceza almasına ve Dünya'ya rezil olmasına göz yumanlar, kıllarını kıpırdatmayanlar? Elinoğlu İsviçre'den gazel okuyor, bizimkiler hâlâ uyuyor!.. Bu ülkede "yolsuzluk, rüşvet, görevini kötüye kullanma" denilerek hatta başbakanların, bakanların, yüksek bürokratların, işadamlarının üzerlerine gitmek, onları "suçlu oldukları bile ispatlanmadan" dünya aleme rezil etmek serbesttir ve rağbettedir ama, "bunca olaya rağmen" bir kulübe "ne yapıyorsun" demek cesaretini göstermek yasaktır, bu nasıl iş? Fenerbahçe - Galatasaray maçı öncesinde "karaborsada", altını çiziyorum "bir milyara bilet satıldı!" Kimin cebine girdi bu paralar, kimin? Suç işlemek için "ille de çalmak" gerekmez! "Bile bile çaldırmak da, çalana göz yummak da suçtur!." Ama görüyoruz ki, Türkiye'de "böyle bir suç yok!" "Çalana göz yummak, hatta teşvik etmek" serbest! Vah benim Türkiyem!.. Cevap!.. Spor Toto Teşkilat Müdürü Erdenay Oflas'tan tam 5 ay önce bir faks aldım, aynen şöyle: "Suskun ancak 6 yıl kalabildim. Çünkü 1994'de 'Beni arama' demiştiniz. 'Bu yozlaşmada devam etmeli mi?' diyorum. Sevgilerimle." Tam 5 aydır düşünüyorum! Erdenay Oflas'a "Beni artık arama" diye yazmamın sebebi, "yıllardır mücadele ettiği ve bu mücadelesinde kendisini desteklediğim Şenes Erzik ve Şenes Erzik'in mavi boncukçu zihniyetinin kanatları altına sığınması" ve Erzik'le işbirliği yapması idi! Doğrusu, "çok sevdiğim ve inandığım" bir spor adamı olan Erdenay Oflas'ın "bu cephe değişikliğine inanamamış" ve içime sindirememiştim! Temenni ediyorum ki, "geçen yıllar" sevgili Oflas'a "yaptığı hatanın büyüklüğünü ve derinliğini anlatmış" olsun! Nihayet karar verdim: Oflas haklı; "böylesine yozlaşmış bir spor ortamında", 7 yıl önce yapıldığına inandığım bir büyük hatanın meydana çıkardığı "kırıklığın devamına gerek yok!" Türkiye'de bir yazımla başlattığım "dargınlık kararımı", gene Türkiye'deki bir yazımla kaldırıyorum! Sevgili Oflas, "o günleri unuttum!" Artık beni arayabilirsin, dertleşebiliriz! Ben de seni arayacağım! Gözlerinden öperim! Geride ne kaldı? Yıllardır Galatasaray'ın yüzakı olan Galatasaray Kız Basketbol Takımı'nın yürekler acısı durumu ortada! Erkek ve kız voleybol ekipleri, "acıların takımı" rolüne soyundular! Yıldızlar, gençler kategorilerinde, hem voleybolda, hem basketbolda, hatta "çok övünülen" futbolda kupa yok, başarı yok!. Ali Sami Yen Stadı'nın Avrupa maçlarına kapatılmasının ardında yatan gerçekler, Süren ve arkadaşlarının yüzlerini kızartmıyor ama, her Türk insanını utandıracak cinsten!. Real Madrid maçında hem de şeref tribününde cereyan eden, hem de gözlemcilerin başına gelen olayları bile bilmeden, araştırmadan "bazı gazetecilerin" hâlâ ve hâlâ çıkıp da Ali Sami Yen'in "Galatasaray'ı durdurmak için kapatıldığını" iddia etmelerine bilmem ki "kahkahalarla gülmek" yeter mi? İşte Süren ve arkadaşlarını, yıllardan beri "Galatasaray'ın manevi ve maddi değerlerini batağa gömmelerindeki vurdumduymazlığa iten" sebeplerin başında bu şekildeki "kraldan çok kralcılık" geliyor! Bilen bilmeyen "Süren Muhipleri Derneği'nin asli ya da fahri üyesi oluyor!" Yarın Denizli'nin Fenerbahçesi de Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda Galatasaray'ı yenerse, bilmem ki "Sürenofiller" ünlü "şaşırma" deyimiyle "durum vaziyetini nasıl kurtaracaklar?" "Real Madrid maçında Şeref Tribünü'nde neler olup bittiğini" öğrenememiş, okuyamamış olanların da Engin Atay gibi, Halil Özer gibi "haber sektirmez" Galatasaray muhabirlerine sormaları yeter! Ben sütunuma almaya utanıyorum! Bilmem ki daha ne yazayım? Ne anket ama!. Cuma sabahı, "spor sayfasını çok sevdiğim" Akşam'ı elime aldım, başladım okumaya!. "Derbi için ne dediler?" köşesinde bir başlık dikkatimi çekti: "İş Dünyası'nın derbi favorisi Fenerbahçe!" "Bu başlığı taşıyan yazının girişinde de, iş dünyasının favorisinin Fenerbahçe olduğu açıkça belirtiliyordu!" Anketi de "Akşam ekonomi servisi yapmıştı!" "Kimler ne demiş" diye bir göz gezdirdim! 6 işadamının görüşlerini almışlar; Hikmet Tanrıverdi, Mehmet Yıldırım, Sacit Ertuğ, İshak Alaton, Nuri Artok ve Cengiz Kaptanoğlu! İshak Alaton "resmen" dalga geçmiş; "Niye 22 kişiye bir top veriyorlar, 22 top verseler ya!" Diğer beş işadamı da "Fenerbahçe kazanacak" demiş!. Yalnız!... Anlaşılıyor ki, "Ekonomi servisinin bile bile yaptığı ve dikkate almadığı bir yanlışı", Akşam spor servisi gözden kaçırmış! "Anket için fikri sorulan" 5 işadamı da "Fenerbahçeli!." Eh, anketi "sadece Fenerbahçeli iş adamları arasında yaparsan" elbette "favori" Fenerbahçe çıkar! İşadamlarımızın 5'i de samimi olarak "Fenerbahçeli olduklarını" söylemişler! Eğer "Akşam Gazetesi'nin ekonomi servisi" ekonomik haber ve araştırmalarında da "böyle davranıyorsa", yandı gülüm keten helva! Bilmem ki sevgili Şakir Süter kardeşim, "böylesine tarafsız bir gazeteciliğe ne dersin?" Ya sizler sevgili hocam Turgay Renklikurt ve sevgili dost Kâzım Kanat? Anketin sonuçları!.. Bir kaç hafta önce bir Uluçmarket'te "sanal" bir "Faruk Süren Muhipleri Derneği" kurmuştuk! Ve de demiştikki; "Okuyucularım bu dernek için başkan, yönetici ve denetçi adayları göstersinler!" Elimde epey okuyucu mektubu ve telefon notu birikti! İşte onlardan derlediğim "anket" sonuçları: Süren Muhipleri Derneği "başkanlık" adayları: Mehmet Cansun - Duygun Yarsuvat - Ali Tanrıyar - Osman Tanburacı. Yönetim Kurulu adayları: Turgan Ece - Özdemir Kalpakçıoğlu - Celal Gürcan - Sinan Kalpakçıoğlu - Mete Razlıklı - Mustafa Sarıgül - Burak Elmas. Denetleme Kurulu adayları: Mükerrem Taşçıoğlu - Atilla Donat - Özhan Canaydın. Okuyucuların bazıları "anlamlı bir espriyi" de dile getirmişler! "Her dernekte muhalefet de olur" diyerek, "muhalif adayları" da yazmışlar! İşte onlar: Necdet Çobanlı - Can Kıraç - Taner Aşkın - Turgay Şeren - Osman Şenher - Alp Yalman - Kemal Onar - Adnan Polat - Öcal Uluç. Bir okuyucumun "özel" notu da beni çok güldürdü: "Kurduğunuz bu sanal derneğin onursal başkanlığına sevgili kardeşiniz Hıncal Uluç'u seçseniz, acaba uygun olur mu?" Şu Galatasaray camiası çok ilginç vesselam!.