Çok spor yazarına olduğu gibi, bana da soruluyor: "Yeni sezonda kim şampiyon olur?.." Bu soruya "doğru" cevap bulmak için "kâhin olmak" gerek!.. Ama "Galatasaray sezona diğerlerinden şanslı giriyor!.." Fenerbahçe'nin "gidenleri ve sakatları sebebi" ile handikabı var!.. Beşiktaş tam bir meçhûl; kavgaların ve transferlerin kalitesi konusundaki tartışmaların gürültüsü yüzünden "gerçekler" pek görünmüyor!.. Trabzonspor "yepyeni bir takım kurdu"; ne yapacağı konusunda belirsizlikler var!.. Galatasaray "oturmuş kadrosuna" iyi takviyelerle sezona "rahat" giriyor; şansı burada!.. Ama, işte o kadar; koca bir sezonda bu köprünün altından çok sular akar!.. Sivasspor ve Kayserispor'un da renklendireceği şampiyonluk yarışı hiçbir takım için kolay geçmeyecek; ipi kim göğüsler; bilen varsa beri gelsin!.. > Nerde o cesaret?.. Sevgili Ömer Faruk Ünal dün "Bülent Demirlek'e yapılanlara karşı benim ve sevgili Kemal Belgin'in yazdığı yazıların gerçeği yansıtmadığını" yazdı. Türk hakemliği konusunda "istikrarlı ve yansız olarak ondan iyi haber ve yorum yazan" başka kimseye rastlamadığım için sevgili Ünal'a hep demişimdir; "O camiada ne olup bitiyorsa, senin yazılarının satır aralarından öğreniyorum!.." Mesela, "isimlerimizi vererek (Başka isim yok)" yazdığı yazıdan da çok şeyler öğrendim. Elbette, sevgili Ömer Faruk "bu işi ve iç yüzünü benden çok daha iyi bilir"; yazısındaki görüşlerin önemli bir bölümüne katılmasam da saygı duyuyorum. Ne var ki, bazı satırlarına "tam" itirazım var!.. Mesela diyor ki; "Bülent Demirlek'e sahip çıkanların benimle yaptıkları özel sohbetlerde neler söylediklerini, kimin ne ifadeler kullandığını bana yazdırtmayın." Yazıda "iki isim, sevgili Kemal ile benim ismim geçtiği için", herkes sanacak ki, "Biz de özel sohbetlerde Bülent Demirlek için neler neler söylemişiz"; bilinmesini isterim ki; o cümlenin içinde ben yokum!.. Sevgili Ömer Faruk diyor ki: "Değerli büyüklerim Öcal Uluç ve Kemal Belgin'i okuyunca şoke oldum. Bülent Demirlek'e beş aydır maç verilmiyor. 11 Mayıs'ta lig bitti, bütün Türkiye, ligin temiz geçtiğini, güven ortamının sağlandığını söyleyip durdu." "Bu satırları okuyacak okuyucuların çıkaracağı anlam" şu; "Demirlek'e 5 ay maç verilmeyince Türkiye Ligi temiz olmuş!.." Hadi ben de ekleyeyim; "Demirlek ile beraber 3-4 hakeme daha maç verilmeyince!.." Oğuz Sarvan dönemindeki hakem hataları ve tayinleri konusunda sevgili Ömer Faruk'un eleştirileri de içinde olmak üzere yazılanlar, söylenenler arşivlerde duruyor; Ömer Faruk'unkilerde yok ama birçoğunda "Yeni federasyon geldi, hakem işleri hâlâ eski hamam, eski tas" cümleleri bol bol var!.. Bu dönemde "fazla ses çıkmamasının sebebi, Hasan Doğan'a verilen değer ve zaman avansı"; kısacası; "Hasan Doğan'ın artılarının arkasına saklanmamalı Oğuz Sarvan ve MHK'sı!.." Dahası; Demirlek'e Türkiye Futbol Federasyonu uzun süre maç vermedi; "bu sürede" UEFA kaç maç verdi; 3 mü, 4 mü, 5 mi?.. Verilen maç sayısı kaç, ben tam olarak bilmem, sevgili Ömer Faruk çok iyi bilir; ama verdi de verdi ve Demirlek bu maçlardan "başarı ile çıktı"; çıktı ki, daha sezon başlar başlamaz UEFA Demirlek'e "yeniden" maç verdi!.. Bir hakem "koca" bir mevsimde "birkaç maçta hata yapabilir"; bu maçlar onu Ömer Faruk kardeşimin yazdığı gibi "yıpratabilir"; ama "bu yüzden kokartlı bir hakemin üzerine ömür boyu kırmızı çarpı işareti konulmaz, konulamaz"; konursa benim kafamda da bir soru belirtir; "Bu çarpıyı hangi kulüp başkanları koydurdu, acaba?.." Dahası; "bu yıl henüz ligler başlamadı"; UEFA "nereden bildi" MHK'nın Demirlek'i sildiğini?.. Hakem işlerinin "ne olup olmadığını" 1956'dan beri "spor yazarı ve gazeteci olarak izlerim"; Oğuz Sarvan'ı da "iyi tanırım", "kin - hınç duyguları ile işini karıştırmaya devam ederse", kanım odur ki; Oğuz Sarvan ve yönetimi bitmiştir ve gitmelidir!.. "Yeni federasyon döneminde de görevde kalırsa", kısa sürede "bittiğini ve de neden bittiğini" hep beraber yaşayıp göreceğiz!.. "Beraber yürümeyeceği hakemler" konusunda "neden beraber yürümeyeceğini" gerekçeleriyle açıklayacak kadar cesareti olmayan, "bu tutumuyla insanları" zan ve töhmet altında bırakan, damgalayan bir zihniyet, "insana saygıyı bilmiyor" ya da "umursamıyor" demektir ki; benim üzerinde durduğum ve eleştirdiğim konu budur!.. Bizler de, futbol kamuoyu da, maç verilmeyen hakemler de, "maç verilmeyen hakemlerin neden kapının önüne konulduklarını" bilme hakkına sahiptir; kulaklara fısıldananlarla "insan damgalamak" ve "sessiz kalmak" yöneticilik değildir; Sarvan'ın aylardır yaptığı budur!.. > Korku tüneli!.. Doğru söylüyor Yıldırım Demirören; anlatmak istediği şu: "Aurelio olayı bizim başımıza gelseydi, medya kainatı başımıza yıkardı; ama şimdi oklar sadece Aurelio ve menajerine çevrilmiş, Fenerbahçe Yönetimini aklama yarışı yapılıyor!.." Fenerbahçe medyasının büyük çoğunluğu, hadi "hafif tabiri" kullanayım, "tek merkezden yönlendirilircesine, Başkan Aziz Yıldırım'ı kollama ve koruma görevini gönüllü olarak yüklenmiş" gibi!.. Rıdvan Dilmen ve "aralarında sevgili Emre Bol'un da bulunduğu" birkaç yorumcu ve spor yazarı olmasa "Fenerbahçe Cumhuriyeti'nde nelerin olup bittiğini" öğrenemeyeceğiz!.. Ne "demokratik" cumhuriyet ama!!..