Galatasaray Türkiye'dir!..

A -
A +

Evet, itiraz edenler, "bu sözcüğün anlamını saptırmaya" çalışanlar, dahası "sözün anlamını" anlamak istemeyenler, "Türkiye Galatasaray'dır" sözü ile "Galatasaray Türkiye'dir" sözü arasındaki farkı "fark edemeyenler" için tekrarlıyorum; "Galatasaray, Türkiye'dir!.." Tıpkı, "İstanbul'un Türkiye" olduğu gibi!.. Tıpkı, "Antalya'nın Türkiye" olduğu gibi!.. Tıpkı, "Ihlara Vadisi'nin Türkiye" olduğu gibi!.. Tıpkı, "İdil Biret'in, Fazıl Say'ın, Yaşar Kemal'in Türkiye" olduğu gibi!.. Zira, "Galatasaray, dünyada Türkiye'yi temsil ediyor" hem de sadece "kulüp olarak" bir asırdır değil, "bilim yuvası" olarak da asırlardır!.. Ve elbette "Fenerbahçe de Türkiye'dir!.." Bunda şaşacak, bunda eleştirilecek ne var?.. Adnan Polat "ayrımcılık yapmamış", "Sadece Galatasaray Türkiye'dir" dememiş, hele hele "Türkiye, Galatasaray'dır" hiç dememiş, aklının ucundan geçirmemiş, ama dünyanın bir ucunda, Afrika'larda, Avusturalya'lar da, Okyanusya'lar da "Ben Türküm" deyince size "Galatasaray" diyen insanların da ortaya koyduğu gibi "Galatasaray Türkiye'dir" demiş, bunun neresi yanlış?.. Şaştığım şu: Hem, Bizans ve Osmanlı gibi "tarihin en uzun yaşayan iki büyük imparatorluğunu yıkan" zihniyetin, yani "Constantinople demek, Bizans demektir" ve de "Osmanlı demek, İstanbul demektir" zihniyetinin, günümüzde devamı olan "Türkiye, İstanbul'dur" zihniyetinin hakim olduğu "İstanbul medyasında" kalem oynatacak ve "bu zihniyetin spordaki bayraktarları olduğunuzu" her fırsatta ortaya koyarak "Üç büyüklerden başka hiçbir kulübü gözlerinizin görmediğini" ispatlaya ispatlaya bugünlere geleceksiniz, şimdi de kalkmış "Galatasaray Türkiye'dir" sözüne yazmadığınızı bırakmayacaksınız; hadi canım siz de!.. >> İğrenç yalan!.. "Doğru değilse" ki, "doğru olmadığını" kendisi "çok açık anlattı"; Aziz Yıldırım'a yapılan "bel altı vuruş" tek kelime ile "iğrençtir" ve sadece "sporun s'ine değil", insanlığın "i'sine" de yakışmaz, yakışmadı!.. "Bunu yapanlar, Aziz Başkan'ın yeniden aday olmasını önlemeye çalışan" bir "grup muhalif ise", yazıklar olsun ve "böyleleri" olmaz olsun!.. O kadar aptallar ki, "böyle yalanların" Aziz Yıldırım'ı zayıflatacağına, güçlendireceğini bile hesaplayamıyorlar!.. Bu arada "haberin doğru olması hâlinde bile haber yapılmasının doğru olmayacağını yazan çizen arkadaşlarımız var"; işte bu yanlış!.. Evli barklı, çoluk çocuk sahibi ve de "ülkesinin en ünlü insanları arasında bulunacak" ve de "gencecik bir sevgilisi olacak, onunla gayrı meşru ve gizli aşk yaşayacak"; bu "durum gerçek olacak" ve de "haber olmayacak" öyle mi?.. Ey İngiltere Kraliyet ailesi, ey Bill Clinton, ey Mitterand, ey Sarkozy, ey Berlusconi ve daha nice "dünya çapında ünlüler", bilmem ki "özel hayatlarınızla, kaçamaklarınızla ilgili haberler, yazılar, çiziler" kaç kütüphaneyi dolduracak kadar "binlerce ve binlerce" kitap olur, söyler misiniz?.. "Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin başı" için "neden" ayrıcalık yapılsın ki?.. >> Emre'nin dramı!.. Emre Belözoğlu'na acıyorum!.. Fenerbahçe'ye transfer edildiğinde ümitliydim; "Gelecek, Fenerbahçe'nin Brezilya klânı altında ezilen çoğunluğunu bir kaptan gibi toparlayacak, kısa zamanda kaptan da olacak ve hem kaptanlığı, hem futboluyla Fenerbahçe'den aldığı paranın karşılığını verecek" diye!.. Tam aksi oldu; "futbol oynamamakta" direndi, hâlâ direniyor!.. Aldığı paranın karşılığını "hakemlere itirazlarla, rakip oyuncuların boğazına sarılıp, onlara küfretmekle, medyaya hakaret etmekle ödeyeceğini" sanıyor ve "öyle" davranmaya devam ediyor; giderek küçülüyor ve kayboluyor!.. Dahası, bakıp görsün, iş "nereye" kadar geldi: Fildişi Sahili Milli Maçı'nı "beraberce seyrettiğim" bir arkadaşım, takım ikinci yarıya "Tuncay çıkarılıp, Emre takıma dahil edilmiş olarak" çıkınca, dönüp bana dedi ki: "Fatih Terim, sırf medyaya inat, Emre'nin koluna milli takım kaptanı pazubendini takmak için kaptan Tuncay'ı çıkardı!.." Ey Emre, "kendini düşünmüyorsun", hiç olmazsa "sana hamilik eden" Aziz Başkan'ları, Fatih Hocaları düşün!.. >> Diyet!.. Aziz Yıldırım da, çoğunlukla Fenerbahçeli taraftarlar da ve Aziz Yıldırım'ın kalemşorları da, "ne zaman bir Aziz Yıldırım eleştirisi yapılsa" kıyameti koparıyorlar; "Efendim stadı yaptı, orayı yaptı, burayı yaptı" diye!.. Ve de çok daha ileri giderek "o Osmanlı'nın bitiş dönemlerinde Fenerbahçe'yi kuran, yokluklar içinde Fenerbahçe'yi Aziz Yıldırım dönemine kadar getirenleri" de "adeta yok sayarak" ve de camiayı, spor kamuoyunu, sanki "Fenerbahçe, Aziz Yıldırım'la başlamış ve onsuz yok olacakmış" havasına sokan bir büyük kampanyayı sürdürmeye gayret ederler; "mesela, 750 milyon doların nereye gittiğini, mesela, Güiza'nın transferinde bir Uruguay ikinci lig kulübüne 5.5 milyon euronun neden ödendiğini ve Juan Figer'in kim olduğunu, mesela kof çıkan transferlere ödenen paralarla kaç stat yapılacağını" hiç düşünmezler!.. Sevgili Şekip Hazar "bu kabul edilemez duruma isyan eden" iki yazı yazdı arka arkaya. Beşiktaş'ın "müthiş" Fulya Tesisleri'nden başlayarak, Galatasaray'ın "yaygın ve büyük" tesisleşme hamlesini bitirmek üzere olduğuna, Kayserispor'un, Gençlerbirliği'nin bile "tesisleşmede" nerelere vardığına dikkati çekti. O kulüplerde hiç kimsenin "Başkanlarımıza hiç kimse lâf edemez, onları kimseler değiştiremez, yerlerini kimseler dolduramaz" yaygaralarını koparmadığını, o kulüplerde başkanların "her eleştirildiklerinde", çıkıp da "Ben stadı yaptım, ben şunu yaptım, ben bunu yaptım" diyerek adeta "Bana diyet ödenmesi zorunludur" anlamına gelen nutuklar atmadığına değinip, insanın nerede ise Ömer Seyfettin'in "Diyet" hikayesindeki gibi Aziz Yıldırım'a "Al diyetini git" diyecek duruma geldiğini anlatıverdi, Hazar; enfes!.. Ne diyeyim; "büyüklere ninnileri" dinlemeye alışmışlara "başka bir şeyler" anlatmak mümkün değil; böyle gelmiş böyle gider ve Galatasaray Başkanı Adnan Polat'ın Divan Toplantısı'nda yaptığı konuşmayı "iyi analiz etseler", göreceklerdir ki; "tesisleşme" başka bir şey!.. >> Hakan Şükür farkı!.. Daha dün, "Vay efendim, Hakan Şükür nasıl çıkar da 'Galatasaray takımındaki yabancılar el bebek gül bebek tutulmak istiyorlar, zora girmiyorlar, saha ve hava şartlarının kötü olduğu deplasmanlardan kaçmak için bahaneler arıyor ve buluyorlar' der?" diye kıyameti koparan anlı ve de şanlı yorumcular, Sivasspor ve Kayserispor maçlarında "olanlardan ve olmayanlardan" hareketle, Lincoln'ler için, Milan Baros'lar için yazmadıklarını bırakmadılar; "Maç seçiyorlar, sıkıyı görünce ya kart cezalısı duruma düşüyorlar ya da sakatlanıveriyorlar ve de 3 gün geçmeden iyileşiveriyorlar, böyle şey olur mu?.." Eee, Hakan Şükür konuşunca "yanlış", sizler yazıp çizince neden "doğru" oluyor?.. Hakan'ın "yorumculukta da önünüze geçeceğini anladınız" galiba; korkuyorsunuz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.