Neymiş; "Arkadaşlarmış, arkadaşlar arasında olurmuş böyle şeyler!.." Neymiş; "Arkadaşlar arasında olan böyle şeyleri medya neden büyütüyormuş!.." Neymiş; "Bakın hem soyunma odasında, hem sahada öpüşüp koklaşmışlar, barışmışlar!.." Neymiş; "Birinin çocuğu olunca, ilk tebrik eden ötekiymiş!.." Eee, "bütün bunlar", koskoca stattaki binler, TV ekranı başındaki on binlerce kişinin gözleri önünde olan "Hasan Şaş - Necati Ateş küfürleşmesini ve kafalaşmasını" görmezlikten gelmemize, "yok saymamıza" sebep olabilir mi? Üstelik "bunlar", genç ve çoluk çocuk sporcular değil; Hasan Şaş "Galatasaray Takımı'nın Kaptanı" ve Milli Takım oyuncusu, Necati Ateş "tecrübeli" ve de ay - yıldızlı kadronun gediklisi!.. Futbol sahalarımızda "ender görülen" bu çirkin tablonun kahramanlarına "ilk cezayı" Galatasaray Kulübü'nün hem de "hemen" kesmesi gerekti; ama nerede o yöneticilik, nerede o yönetim?.. "Fair play ödüllü başkan" Özhan Canaydın "çok kızmışmış" da, "soruşturma yapılıyormuş" da; ölme eşeğim ölme; görülecektir ki, her zamanki gibi; "Hafıza - i beşer nisyan ile malûldür" denilerek, "her şey unutulacak ve unutturulacak!.." Nerede kaldı, Galatasaray Kulübü'nün manevi değerleri ve disiplini, nerede kaldı sarı - kırmızı formanın değeri ve onu giymenin sorumluluğu?.. Bakınız, "olayın Galatasaray yönünü", bir başka pencereden de bakarak "bitirmek" istiyorum: Görüldü ki, "Hakan Şükür olmazsa", Galatasaray'ın kaptanı yok ve "kaptanlık" pazubandı "her önüne gelen" futbolcuya takılamaz! Sahada Hakan Şükür olsaydı; "bu olay olmazdı"; başlasa bile "bu hâle gelemezdi!.." Bu "acıklı durum", teknik direktör Gerets tarafından da "maçtan sonra" açık açık ifade edildi!.. Geliyorum, "çirkin" olayın "önemli" bir başka cephesine!.. Buyurun sizlere "Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Disiplin Talimatı'nın bazı maddelerinden" alıntılar: "Madde 22 - Sportmenliğe aykırı hareketler, oyun kuralları ihlâlleri ve federasyon kararları ile talimatlarına aykırı davranışlar disiplin cezaları ile cezalandırılır. Disiplin cezaları, kulüplerin ve gerçek kişilerin karşılaşma öncesinde, esnasında veya sonrasında oluşturdukları ihlâller için uygulanabilir. İşbu talimatta belirtilen disiplin cezaları temel yaptırımlardır. Özel şartların varlığı halinde, bu cezalar ağırlaştırılabilir ya da hafifletilebilir. Sportmenliğe veya diğer disiplin hükümlerine aykırı davranışlarda, hakemin durumu görmemiş ve dolayısıyla bir karar vermemiş olması disiplin cezalarının verilmesine engel teşkil etmez." "Madde 23 - Sportmenliğe aykırı hareket eden sporculara ve diğer kişilere iki veya üstünde müsabakadan men veya belirli süreli hak mahrumiyeti cezası verilir." "Madde 25 - Federasyon veya mensuplarına, hakemlere, sporculara, yöneticilere veya diğer ilgili kuruluş ve kişilere, sözlü veya fiili olarak hakaret eden, söven, tehdit eden veya herhangi bir şekilde kişilik haklarına saldırıda bulunanlar, müsabakalardan men veya hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılır. Yukarıda belirtilen fiillerde bulunan sporcular ve diğer kişilere iki veya üstünde müsabakadan men veya belirli süreli hak mahrumiyeti cezası verilir." "Madde 26 - Sert ve ciddi faul yapan veya fiili müdahalede bulunan sporculara iki veya üstünde, şiddetli hareket veya fiili saldırıda bulunan sporcular ile diğer kişilere üç veya üstünde müsabakadan men veya belirli süreli hak mahrumiyeti cezası verilir." Şimdi; "yukarıdaki maddelerde yazılan suçlar için", maddelerin hiçbirinde "rakip sporcular" ibaresi var mı; "Yok!.." Talimat, "sporcular" diyor; yani bu "çirkin hareketi yapan ve çirkin hareket yapılan" futbolcuların Futbol Federasyonu Ceza Kurulu'na sevk edilmeleri ve ceza almaları için "rakip takımların oyuncuları olması gerekmiyor!" Yani, "sportmenliğe aykırı" fiiller, "aynı takımın sporcuları tarafından birbirine yapılsa da suç!.." Üstelik "gözlerden kaçacak şekilde değil"; dakikalar sürecek şekilde ve "herkesin gözü önünde" ve "görüntülü" olarak işlenen suçlar!.. "Talimatın 22. Maddesi'nde yazdığı gibi", olayı "hakemlerin görmemiş ve raporlarına yazmamış olmaları" dahi, "suçu ve cezayı ortadan kaldırmıyor!.." Öyleyse; Futbol Federasyonu ne bekliyor, neden bekliyor? Soruyorum: Gene "korunanlar", bir "büyük" takım ve bir "büyük takımın oyuncuları" mı olacak? Ve daha da acısı: Ya, Futbol Federasyonu Merkez Hakem Komitesi Başkanı'nın, hem de basın toplantısında "spor ahlâkını ve sportmenliği paspas eden bu çirkin olayı" alkışlamaya kalkışmasına ve "kahramanlarını kutlamasına" ne demeli? "Kendi federasyonunun talimatlarını bilmeyen ve çiğneyen" yetkili, federasyonun en önemli kurullarından birinin başkanı; olacak şey mi?