Futbolda son yılların “en kaliteli, en güçlü takımı” kurulmuş, “şampiyonluk yolunda” adım adım ilerliyor…
Riva / Florya / Kumburgaz projeleri ile “büyük rakiplerini mali bakımdan da çok gerilerde bırakacak” hamleler yapılıyor…
Böyle bir tabloda, “başarısız görünen, taraftarlarının, camialarının ağır eleştirileri, “istifa çağrıları” ile karşı karşıya kalan “bazı kulüp başkanları ve yönetimleriyle ‘günlük polemikler içinde’ kapışma yarışına girmek” ne anlama geliyor; kime faydası var?..
Tabanlarını tutabilmek, “istifa çağrılarını gündemden çıkarmak için hedef saptırmak gayreti içinde olan” rakip başkan ve yönetimlerinin ekmeğine yağ sürmek, marifet mi?..
“Göreve gelmek için verdikleri vaatleri bunca yıldır tutamayan” bir başkan ve yönetimi, “sizi yanına çekmek için” durmadan çağrılar yaparken, “onun ekmeğine yağ sürmenin” Galatasaray’a bir faydası var mı?..
O / Onlar “ne derlerse desinler” sizin işinize bakmanız, “İşler Galatasaray adına yolunda giderken” TV ekranlarına “öyle veya böyle”, gazete manşetlerine “şu şekilde ya da bu şekilde yansıyan” dahası, yarışma ortamını geren, ekranlara ve spor sayfalarına “reyting ve tiraj kazandırmaktan öteye gitmeyen” bir “kapışma ortamına taraf olmak”, sonunda “bu yüzden ceza kurullarına gönderilmek” nasıl bir “genelde stratejik ve günlükte taktik” hatadır, anlamıyor musunuz?..
Dursun Özbek Başkan’a da, Erdem Timur gibi “yıldız gibi parlayan ve takımı da parlatan” yöneticiye, nihayet “kırılmayacağı sanılan ‘63 yıllık bir galibiyet serisi rekorunu’ da kıran” teknik direktör Okan Buruk’a soruyorum:
“Ligin 14’üncü haftasındaki Kayserispor galibiyetinden sonra”, 26’ncı haftadaki Galatasaray maçına kadar “tek galibiyet alamamış, bu seriyi 4 beraberlik ve 6 mağlubiyetle kapatmış, 6 mağlubiyette 13 gol yemiş, 1 gol atabilmiş” bir Konyaspor’u yenebilmek, dahası, ona yenilmemek için “rakibin 10 kişi kalmış olması” mı gerekirdi?..
Neymiş, “Hakem, sarı kart yerine, kırmızı kart çıkarmalıymış…”
15 Ekimdeki Kayserispor mağlubiyetinden, Konyaspor maçına kadar mağlubiyet yüzü görmemiş, “Beşiktaş’ın 63 yıllık galibiyet serisi rekoru kırmış” Galatasaray takımını, “Hakem ‘kırmızı kart yerine (o da tartışmalı), sarı kart gösterdi” diye “günlük polemik batağına sokup, rakiplere ‘bildiriler savaşı fırsatını’ vermek” ve sonunda “hiçbir şey kazanamayarak, ama çok şey kaybederek” susmak, söyler misiniz bana; yakışıyor mu Galatasaray’a?..
Şampiyonluk yarışını “Galatasaray’ın Konyaspor maçını kaybetmesi” ile tam anlamıyla “nefes nefese” hâline getiren Fenerbahçe’nin “üst üste dört oyuncusu sakatlık sebebi ile” hastaneye gidiyor.
Ve Fenerbahçe Kulübü’nden açıklamalar yapılıyor; “Joshua King: Hamstring kas yaralanması / Jayden Oosterwalde: Aşil tendinopatisi / Enner Valencia: Diz travmasına bağlı iç menisküs yaralanması / Michy Batshuayi sol uyluk kasında tendon yırtığı”
Ve açıklamalarda bir de not var; “Futbolcularımızın tedavisine başlanılmış olup, detaylı kontroller sonrası ayrıntılı bilgi kamuoyu ile paylaşılacaktır.”
Fenerbahçe, “Beşiktaş derbisi dâhil” önemli maçlar oynayacak; “bu oyuncuların sakatlıklarının durumu itibarıyla birkaç hafta oynamama” ihtimali var…
Peki, sormamız gerek; spor medyamızın görevi, “bu ihtimaller için” Fenerbahçe’den gelecek ikinci açıklamayı beklemek mi… Yoksa, “hemen” evet, “hemen bu konunun uzmanı spor hekimlerimizden birini bulup” ondan “bu sakatlıklar ile ne kadar zaman tedavi görecekleri, ne zaman idmanlara ve sonra da sahaya dönebilecekleri hakkında bilgi almak” ve de “şampiyonluk yarışı ile yakından ilgilenen milyonlarca taraftara, Fenerbahçe’nin ikinci açıklamasını beklemeden, bu bilgileri ulaştırmak mıdır?..
Ben, “bir iki istisna hariç” spor medyamızın görebildiğim, bakabildiğim çoğunluğunda “ikinci şıkkı” göremedim de…
Galatasaray’ın golcüsü yok; “o pahalı ve kaliteli kadroya rağmen ‘bu eksik’ Galatasaray’ı zorluyor”; Konyaspor mağlubiyeti de bu yüzden!..
“Golcü”, hem de “38 maçlık bir ligde ‘25 golün üzerine’ çıkabilecek forvettir!..
Karagümrük’e giden Diagne bile, attığı 15 golle, gol krallığında “ikisi birden şimdiye kadar oynanan 25 maçta toplam 17 gol atabilen” İcardi (9) + Gomis (8)’in çok üstünde, 25 gollü Valencia’nın altında Borini ile beraber “ikinci sırada” yer alıyor.
Millî takımımızın ve Anadolu Efes’in hocası Ergin Ataman’ı, taaa Galatasaray koçluğundan beri hatta zaman zaman “biraz ağır” eleştiririm. Bazı okuyucularım da bana kızarlar…
İşte, koca bir sezon millî takımızın da Anadolu Efes’in de durumu ortada. Anadolu Efes, Almanya’da, THY Euroleague puan cetvelinde sondan bir yukarıdaki Alba Berlin’e bile 95-93 yenildi.
Şaşkınız, Ataman Hoca’mız, neden “Atamayan hocamız” oldu, acaba?..