Önce, "Yazımın başlığı ne olmalı" sorusuna cevap aradım ve "Temizlenme mi, arınma mı olmalı" arasında tercihimi yaptım.
Sonra Büyük Sözlük'te, Türk Dil Kurumu uzmanlarının yazdığı "Arınma" kelimesinin anlamını açıklayan maddeye baktım; birçok açıklama vardı, ama içlerinden "iki tanesi", yazacağım konuya uyuyordu, işte onlar:
"Arınma: Arınmak işi, temizlenme." ve de "Arınma: Bir yapının, kalıntı ve katışkılarından temizlenmesi işlemi."
Peki diyeceksiniz ki; "Neden bu yazı ve bu araştırma?.."
Çünkü, Galatasaray Yönetimi, "taa 2000'li yıllara kadar uzanan bir 'mali devr-i sabık araştırması ve denetimi' kararı ve sözü vermiş" ve de bu karar ve söz, "sarı-kırmızılı camiada en az 7 şiddetinde bir deprem oluşturmuştu" da ondan!..
Bir gazeteci için "böyle bir konu araştırılmaz ve yazılmazsa", başka "hangi konu" yazılabilirdi ki?..
2000'li yıllarda "Samsunspor'dan Serkan'ın, Denizlispor'dan Bülent'in transferleri olayı" ile başlayacak bir denetim yapılacaktı, Galatasaray'da!..
"Bir stat maketi için" Galatasaray'ın kasasından çıkan "altı sıfırlı, 8 rakamlı" dolarlarla devam edecek bir denetim!..
Kim bilir belki de "kara para aklama ve dolandırıcılık" iddialarına kadar uzanan ve rahmetli Necdet Çobanlı ağabeyimizin "Galatasaray'ı kurtardığı" bir "TGS olayı bataklığının da ne olduğunun cevabını ortaya koyacak" bir denetim!..
O günlerden bugünlere kadar "birilerinin dünyayı dolaşarak" bulup getirdikleri, ama "3-5 maç oynayamadıkları hâlde" milyon avroların, dolarların, tazminatların ödendiği transferlerin "mali sırlarını" açık açık anlatacak bir denetim!..
Bugünün Galatasaray'ının Genel Sekreteri'ne hem de Divan Kurulu'nda "Galatasaray borca batar ve UEFA'dan Avrupa Kupaları'ndan men cezası alabilecek duruma düşürülürken, birileri zenginleşmiş" dedirten ve de "camiada yıllardır dillerden düşmeyen", ama ne yazık ki, "Galatasaray Divan Kurullarının, Genel Kurulların üzerinde durmadan, hesap sormadan ibra ettiği" ciddi iddiaları açıklığa kavuşturacak bir denetim!..
"Birçok profesyonel yöneticiye, dolar bazında büyük ve bol sıfırlı ücretlerin, tazminatların ödendiğine dair" iddiaların "doğru mu, yanlış mı olduğunun cevabını verecek" bir denetim!..
Kulübe bağlı şirketlerin bazılarında "mahkemelere kadar düşen kayıp ve yolsuzluk iddiaları" ile ilgili gerçekleri ortaya koyacak bir denetim!..
Hangi yönetimlerin "ne kadar borç yaptıklarına dair" net ve gerçek bilgileri ortaya koyacak bir denetim!..
Dahası, Galatasaray'ın "inşaat ruhsatı alınmış" arazilerinin yanında "büyük araziler alındığına ve Galatasaray arazisi üzerinden inşaat ruhsatı alma ve büyük rant elde etme girişimleri olduğuna dair" iddiaların "gerçek olup olmadığının da cevabını verecek" bir denetim!..
Bitmedi; "Galatasaray Adası'nın başına gelenler ile ilgili gerçekleri" de ortaya koyabilecek bir denetim!..
Bu "bu araştırma ve denetlemeyi yapacak", tarafsız, yabancı ve güvenilir bir denetim şirketinin göreve başlaması!..
Bu adımın atılmasını "bütün" Galatasaraylılar istemeli ve desteklemelidir!..
Zira, "Galatasaray" da, "bu iddialara muhatap olan başkan ve yöneticiler" de arınacaktır; denetimin sonunda!..
"İddiaların doğru olduğu ortaya çıkar"; gereği yapılır, Galatasaray Kulübü arınmış olur!..
"İddiaların yalan olduğu ortaya çıkar"; iddialara muhatap olan başkan ve yöneticiler de, Galatasaray Kulübü de "arınmış olur!.."
Ve de, her hâl ve kâr da, "arınmanın, yazımın başına aldığım Büyük Sözlük anlamlarının gereği" yerine gelmiş olur; Galatasaray'a gerekli olan da budur!..
Bu adım, "bütün" Türk Kulüpleri'ne "örnek" olacaktır" ve "Türk sporunu arındıracak" yolun da başlangıcı!..
Bekleyelim ve görelim!..
İrfan Aktar ne iş yapar?..
Galatasaray Tüzüğü'nün 97/1 maddesine göre kurulmuştur; Galatasaray Divan Kurulu!..
"Divan Kurulu, Kulübün en yüksek danışma kuruludur" diye başlayan 99'uncu madde "Divan Kurulu'nun görevlerini" sıralar; "yazacağımız konu ile ilgili" görevler şunlardır:
"99.1) Kulübün etkinliklerini, gelişmesini ve geleceğini ilgilendiren konuları ve bunlarda mevzuat ve tüzük hükümleri ile bütçe esaslarına uyulup uyulmadığını incelemek, inceleme sonucuna göre alacağı kararları Yönetim Kuruluna dilek ve tavsiye olarak bildirmek, gerekirse yeni bir Divan Kurulu kararı ile ilk olağan Genel Kurula sunmak,
99.2) Yönetim Kurulunun her türlü etkinlik ve tasarruflarını izlemek, Yönetim Kurulundan bilgi istemek, gerek gördüğünde inceleme yapmak, gerekirse bu incelemelerin sonuçlarını görüşleri ile birlikte Yönetim Kuruluna bildirmek,
99.3) Genel Kurulun olağanüstü toplantıya çağrılmasını önermek."
Sayın İrfan Aktar, işte "bu görevleri olan" Divan Kurulu'nun başkanıdır!..
Şimdi ona soruyorum; "Galatasaray Tüzüğü ve bu tüzüğün Divan Kurulu'nun görevleri ile ilgili maddeleri ortada iken", siz "bu kurulun başkanı olarak", nasıl "tüzükte olmayan", Galatasaray Yönetimini, hem camia ve hem de kamuoyu önünde, dahası, spor basınının dilinde "küçük düşürecek" (ki, onca yorum ve habere bakılırsa, düşürmüştür) bir girişimin organizatörlüğüne soyunursunuz?..
Spor basınında, "Şok", "Ültimatom", "Uyarı" gibi başlıklarla verilen, Galatasaray Başkan'ının "birkaç eski başkan ve üç eski yönetici tarafından sorgulanması", hatta "Başkanın olağanüstü genel kurulda güvenoyu alması ve yönetimini değiştirmesi", dahası "istifaya zorlanması" gibi "sansasyonel" ve "polemik konusu yapılan" haber ve yorumlara yol açan, "böyle bir girişimin" öncülüğünü yaparsınız?..
"Birkaç eski başkan ve 3 eski yönetici", Galatasaray Divan Kurulu'ndan çok daha "ağırlıklı mıdır" ki, Galatasaray Başkanı'nın, "başında olduğunuz kurul varken" böylesine "bir emrivaki" ile karşı karşıya bırakılmasına "karşı çıkmaz", tam tersine destek verir ve "gönüllü olarak" kolları sıvarsınız?..
Hele hele, "Galatasaray borca batarken, birileri zenginleşmiş. Gerekeni yapacak ve buna izin vermeyeceğiz" açıklamaları yapan bir başkan ve yönetimi ortada iken!..
Bilmem ki Sayın Aktar, o "değerli" koltukta oturmaya devam ederken, gönlünüz rahat, başınız dik olacak mı?..
Ya yenemeseydi?..
"Göğsüne yeni FIFA kokardı takılan" hakem ve hemen burnunun dibindeki kale arkası hakemi, biraz ötesindeki yardımcı hakem, "karambolde de değil", pozisyonun ortasında "cascavlak" yani "tek başına hareket eden" futbolcunun yaptığı bariz penaltıyı göremediler.
Ya o maçta "penaltısı verilmeyen" Beşiktaş "puanlar kaybetseydi" ve "kaybettiği puanlarla şampiyonluğu da kaybetseydi", ne olacaktı?..
Ne önemi var; Yıldırım Demirören "Federasyon başkanlığı koltuğunda oturuyor" ya, gerisi ne gam?..
Utanan yok mu?..
Ülkenin, hayır, Avrupa'nın "en ünlü" koçları, "kamyon yükü ile para alıyorlar"; takımları bir devrede 50 sayı yiyor, 20 küsur sayı farkla öne geçiyorlar, kimisi yeniliyor, kimisi şansı ile "uzatmalarda kazanabiliyor"; basketbol basınına bakıyorum; "hık mık" bile yok, tribünlere bakıyorum; alkış, yönetimlere bakıyorum; "Acaba varlar mı" diye kendi kendime soruyorum!..
"Sorumsuz ve de sallayıcı" ABD'lilerle dolu takımlarla sanki "sallabol yarışı yapıyorlar"; kim "çok ve de isabetli sallarsa"; o takım galip!..
Peki "basketbol nerede" ve de bu anlı şanlı koçlar "onca parayı neden alıyorlar?.."
Turgay Demirel gitti, Harun Erdenay'a kaldı "Sallabolcular ligi"; basketbolumuzun ne olduğu da, zaten "milli" takımımızdan belli!..
Şaka!..
Yargıtay, Adnan Polat'ın "genel kurulda ibra edilmemesi kararını" bozdu, Yıldırım Demirören'in de, "ibra edilmesi kararını…" Bakalım, "Aziz Yıldırım için" ne karar verilecek?
Ah şu Üç Büyükler, Yargıtay'da bile yarışıyorlar!..