Galatasaray'da işler iyi görünmüyor!.. Stat işinde "hava kapalı" ve gök yüzü koyu gri bulutlarla kaplı!.. Riva konusu, "bir oraya, bir buraya takılıyor" ve de "arkasında kimlerin olduğu açık olarak belli olmayan" birtakım gizli eller, durmadan "engel çıkarıyor!.." Borç batağı, "yöneticilerin iyimser açıklamalarına rağmen", adeta "dipsiz" bir uçurum gibi orada duruyor!.. Futbol takımının oynadığı futboldan "memnun olan" yok, ama "Rijkaard" adı, "sabır ve zaman ayarı" konusunda teminat!.. Yarın gece deplâsmanda oynanacak Avrupa Ligi eleme maçında Galatasaray'ın "ne durumda olduğu" çok daha iyi ortaya çıkacak. Hollandalı teknik adamın "çok paslı 4-3-3 sistemi için" henüz "hazır olmayan" bir Galatasaray'ın en büyük şansı, "rakibin güçsüzlüğü!.." "Çok gençli, çok adamlı ve çok eksikli" bir çalışma döneminin ardından, "her şey yalan bunlar sahi" denilecek maçların geldiği bir dönemde, "sabırla beklemek" bilmem ki, "ne kadar zaman" alacak?.. Açıkça ifade etmem gerekir ki, Bayer Leverkusen önündeki Galatasaray'ı hiç ama hiç beğenmedim!.. 90 dakika "ne yapmak istediklerini anlamak" mümkün değildi!.. Bir "tekaütler maçı temposunda oynadıkları oyun", elbette işi "biraz ciddiye alan" bir rakip önünde gol de getirmezdi, yığınla gol tehlikesi yaşanmasını da önleyemezdi!.. Maçı TV'de izledim, sonra defalarca "özetlerini" izledim, en son pazartesi günü de EuroSport'ta "tekrarını" izledim; düşüncem hiç değişmedi; "bu" Galatasaray "futboldan başka bir şey oynadı"; dua etsin, Bayer Leverkusen gene 5'lik yapmadı!.. Takımda "gol atacak adam" görmedim, göremedim, dahası "gol pozisyonu üretecek adam" da görmedim, göremedim!.. Takımda, "gol yedirmeyecek" adam görmedim, göremedim, dahası "gol yedirmemeye gayret edecek adamlar arasında bir uyum" da görmedim, göremedim!.. Palavrayı bir tarafa bırakalım, romantizmi de yüreğimize gömelim ve gerçeklerle yüzleşelim: Arda'nın kaptanlığına "karşı çıkmam" mümkün değil, el hak "en az Ayhan kadar yapar", Ümit Karan'dan da, Lincoln'den de, Sabri'den de "o bant" daha çok hakkıdır ve ona yakışır!.. Amma, Arda "10 numaralı formayı giydi" diye, ne Metin Oktay gibi bir "golcü", ne de Hagi gibi "bir oyun kurucu" olur; Arda, Arda'dır; o kadar!.. Onun için Galatasaray'ın "bir golcüye ve bir oyun kurucuya ihtiyacı olduğu" ortadadır!.. Sevgili kardeşim Hıncal Uluç dün çok güzel yazmış; Baros "gol atan" adamdır, ama "golcü" değildir!.. Galatasaray'ın "bir golcüye ihtiyacı var!.." Sadece Bayer Leverkusen maçının kasetini izlemek ve Eren Derdiyok'a "dikkatle bakmak bile", Galatasaray'ın "nasıl bir futbolcu alması gerektiğini" çok iyi gösteriyor!.. Galatasaray'da bıraktım Hagi'yi, şu anda "Lincoln'ün yarısı kadar bile" oyun kurucu yok; "top, kimin ayağından, kime, ne için gittiğini ve gideceğini bilmiyor!.." "Bir o yana, bir bu yana, bir öte yana, bir beri yana gidip gelirken", hem de "yavaşlatılmış film gibi" gidip gelirken, "onu hücum ve gol hedefine yönlendirecek" adam yok ortada!.. "O adam olmayınca" da, ne kanatlar çalışıyor, ne de "gol ayakları"; bir Mısır, bir Fas, bir Alman takımı önünde oynanan "üç turnuva maçının kasetlerini tekrar seyredin"; ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız!.. Saat, "ağır da olsa" görülüyor ki; "tik tak... tik tak..." diye çalışmaya gayret ediyor ama "ne için çalıştığını" bilmiyor, "beyni" yok!.. Ve de "o beyin", ne yazık ki, "10 numaralı formanın Arda'ya teslim töreninde yapılan" ve de "Metin Oktay" hatırlatmasıyla noktalanan "romantik" konuşmalarla sağlanamıyor!.. "Rijkaard" adı, Galatasaray'ın yeni hocasına "engin bir zaman müsamahası gösterilmesinin" büyülü anahtarı; ama "Galatasaray'ın, beklenen hedeflere ulaşılması için" başka anahtarlar da gerek!.. "Transferi bitirdik" diyenlere duyurulur!.. "Onlara" bir de, bu yazı kapsamında, "dam üstünde saksağan" sorusu: Hoş geldi, sefa geldi de, "bu" Keita için, Lyon'lu yöneticilerin "8 milyon euro bonservis bedeli aldık" demeleri mi doğru, yoksa sizlerin "4 yılda 4 milyon euro ödeyeceğiz" açıklaması mı?.. Resmi sitenizden biz açıklama yapsanız da "doğrusunu" öğrensek!..