Galatasaray'da kukla oyunu oynanmaz!..

A -
A +

Vay canına, ne adammış bu İnan Kıraç?.. "Samson" mu desem, "Herkül" mü desem, "İskender" mi desem, "Sezar" mı desem, mitolojide de, tarihte de "güç" denince akla gelenlerin hepsini burada saysam, "işte onlara benzer" bir şey, herhalde bu İnan Kıraç!.. Bir işareti ile Galatasaray Genel Kurulu'na, "her üyesini bizzat onayladığı ve onaylamadıklarının liste dışı bırakıldığı bir yönetimi seçtirecek" kadar, o yönetimi ve o yönetimi seçecek genel kurulu bir "kuklalar sahnesi" hâline getiren "müthiş" bir güce sahipmiş de haberimiz yokmuş!.. Geçen seçimlerde "Adnan Polat'ı ve listesini desteklerken", (ki, o listelerde Mehmet Helvacı başta, bugün kulislerde "Kıraç - Aysal ilişkisi için söylemediğini bırakmayan" başkaları da vardı) "liseci olmayan" Kıraç, bu kısa sürede "o müthiş gücüne rağmen" öyle bir "metamorfoz" geçirmiş ki, bu defa "azılı" bir liseci oluvermiş!.. Dahası, "bunca saygın Galatasaraylıyı kuklaya çeviren" o güç, Adnan Polat'a tesir edememiş; bu nasıl bir güçmüş acaba?.. İşin bir ucu da bizlere dokunuyor; "seçimli genel kurulun yapılması ve Ünal Aysal'ın göreve gelmesi üzerine yazılar yazan, yorumlar yapan" spor yazarları, gazeteciler, yorumcular olarak "bizler" de, herhalde Kıraç'ın o müthiş (!) gücünün emrine girmiş olacağız ki, "onun için yazıyoruz" bunca yazıyı!.. Aysal ve listesini, "yeni" başkan adayı Mehmet Helvacı başta, "Kıraç'ın bu önlenemez (!) kudretinin emrinde" gösterme gayretine girenlerin, listeyi yapan, listeye giren ve de listeyi destekleyen "bunca" değerli Galatasaraylının onurunu, haysiyetini, kişiliğini ve gururunu da "birazcık" düşünmeleri gerekmiyor mu?.. O listenin içinde, değil "ununu eleyip, eleğini duvara asmış, hastalıklarıyla boğuşan" Kıraç'ın, bugün yaşamakta olan hiç ama hiç kimsenin kuklası olabilecek, olmayı kabul edecek tek kişi bile yoktur!.. İyi bilinmelidir ki, "Galatasaraylılık saygısı" başka şeydir; "kukla olmak" başka şey; Galatasaray'ı "başka" kulüplerle karıştırmayın, lütfen!.. Kanka'nın duası!.. Adnan Polat ve yönetiminin "Galatasaray'ı tam bir kaosa sokan tutumu" acaba en çok kimi memnun ediyor ve en çok kimin işine geliyor?.. Hiç şüpheniz olmasın ki, "bu durumdan en çok memnun olanlar", bazıları "timsahın göz yaşlarını dökseler" de, Fenerbahçeliler!.. Aziz Yıldırım da herhalde hemen her sabah "Aslan Kankam, savaşa devam et, koltuğuna göz dikenleri mahkeme kapılarında süründür, onlar da Galatasaray da transfer ayı bitene kadar iflâh olmasın, bilesin ki, bütün dualarım seninle" diyordur içinden!.. Kayyum daha iyi!.. Hiç endişe etmeyin ve korkmayın Galatasaraylılar; "Kayyum, Adnan Polat yönetiminden daha iyidir, hem de çok daha iyidir!.." Zira gönül rahatlığı ile bilirsiniz ki, "Kayyum, bir ay içinde Galatasaray'da seçimli bir genel kurulu toplayacaktır" ve onun için göreve gelmiştir!.. Kendi düşen ağlamaz!.. Futbol Federasyonu'nu "bazı kurullarının kararları ile" sporda şiddetin önlenmesine değil, önlenememesine ve hatta artmasına destek vermiyor mu?.. "Bir zatı, şu törene veya bu törene yetiştirmek üzere ceza kestiği ya da ceza indirdiği" söylentilerini, TV ekranlarına ve gazete sayfalarına kadar yayan karar ve uygulamaların sahibi kurullarla nereye varılacak?.. Tahkim Kurulu'nun "Aziz Yıldırım hakkındaki ceza indirim kararı", tam bir skandaldır ve de kulüp yöneticilerine, "İleri al, geri al, yeniden oynat" tekrarlarına bağlı olarak "doğru" ya da "hatalı" oldukları ortaya çıkacak hakem kararlarının sonuna "sa" eki ekleyerek, açık açık "Şerefsizsiniz" demelerinin yolunu açmıştır!.. Yani, "yüzde 50 ihtimalle ya şerefli ya şerefsiz olacak" hakemler ve de "şerefsiz" olduklarında "bu hakareti yapanlar için" Tahkim indirimi uygulanacak, hem de "Disiplin Kurulu arşivlerindeki onca sabıka kaydına rağmen"; olacak şey mi; ama Türkiye burası, işte oluyor!.. FIFA, "tahkim kurulu kararlarına mahkeme yolunu kapansın" diye son derece sert kararlar alıyor, ama, bir de gelip "bizdeki" Tahkim Kurulu kararlarına baksın!.. FIFA, "benzer suçlara ne ceza veriyor"; Türkiye Futbol Federasyonu'nun Tahkim Kurulu ne yapıyor?.. Bir düşünün bakalım; Türk Futbol Federasyonu Başkanı, milli maçlarda hakem odalarının kapısına dayanıp, "Aziz Yıldırım'ın sarf ettiği sözleri sarf etse" ve de bunu "defalarca ve defalarca yapsa", FIFA ne yapar, FIFA Disiplin Kurulu ne yapar, FIFA Tahkim Kurulu ne yapar?.. Mahmut Özgener'i, "kendi seçtikleri ve seçtirdikleri" bitiriyor, ne diyelim; "kendi düşen ağlamaz!.." Mesaj!.. Bülent Ünder Hocam, sen de "bunu yaparsan" bilmem ki ne demeliyiz; "hiçbir iddiası olmayan" bir takım var elinde ve "Galatasaray'ın yarınlarında olacak" gençlerin kulübede turşusunu kuruyor, "Galatasaray'ın yarınlarında olmayacak" futbolcuları sahaya sürerek ıslıklatıyorsun!.. "Bak ben 12'inci yaptım" demek için mi "bu 11'lerle sahaya çıkıyor" ve de "topa vurmaktan aciz" 5.5 milyon euroluk Stancu'lara, "pas ve şut özürlü" Mustafa Sarp'lara tahammül ediyorsun?.. Selâm ve sevgiler, Hocam!.. Satranç'taki açmaz!.. Önümde Finans Dünyası Dergisi'nin haber müdürü Murat Bayar'ın bir maili duruyor; defalarca okudum. Sevgili kardeşim Hıncal Uluç'a gönderilmiş bir mail; "satranca olan merakım" yüzünden sevgili Hıncal'ın da bana ilettiği bir mail!.. Mailde Satranç Federasyonu hakkında "ciddi" iddialar var; hem de bir çoğunun yanında "belgeli" ibaresi de bulunuyor!.. İddiaların bazıları "idari", bazıları "teknik", bazıları ise "akçalı" uygulamalar ve kararlarla ilgili; kısacası, üzerinde hassasiyetle ve ciddiyetle durulması, soruşturulması, incelenmesi gereken cinsten!.. Üstelik iddialar Türkiye sınırlarını da aşmış, New York Times başta dünyanın tanınmış gazetelerinde bile haber olmuş; peki, bütün bunlara karşı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ne yapmış; onu da bilen yok!.. Ben Urla'dan şimdilik "bu kadar" yazabiliyorum; teşkilât konularını takip edebilen genç bir meslektaşım bu konuya eğilir ve iddialarla ilgili dosyayı açabilirse, ne âlâ; o yapılamazsa ve de "federasyondan da, genel müdürlükten de ses seda çıkmazsa", işin detaylarına inmek ve "sorgulamak" bir gazeteci olarak benim görevim olacak; inşallah o görevi yerine getirmeme gerek kalmaz!.. Geçiniz!.. Yeni bir başkan ve liste ufukta göründü ya, spekülasyonlar da başladı; "Galatasaray Futbol Takımı'nın yeni hocası kim olacak?.." Ortaya atılan birkaç isimden ikisi; Gerets ve Lucescu!.. "Mazisinde anlaşmalı maç oynama gölgesi bulunan" Gerets, Avrupa'nın "orta sıra" hocalarından biri, hocalık kariyeriyle de, mazisiyle de, mazisinde "kokain olayı" gölgesi bulunan Daum'a benziyor, Galatasaray için "tamah edilecek" bir hoca değil; hiç değil!.. Lucescu ise, o güzelim stada yakışmayacak futbol mantalitesinin ötesinde, "Türkiye'yi Çavuçeşcu Romanyası'na benzetecek" kadar "zavallı" bir düşüncenin zebunu; ne işi var Türkiye'de ve Galatasaray'da?.. Gitsin, bugün yaptığı gibi "Çavuçescu Romanyası'na benzemeyen (!)" bir ülke bulsun, orada çalışsın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.