"Benden önce en az benim kadar emek vermişlere jübile yapılmadıysa, bana yapılmasına asla izin vermem!.." Bu sözler sevgili Kemal Belgin'e söylenmiştir!.. "Ben Galatasaraylı'yım ve Galatasaray da bir veya birkaç kişiyle alakalı bir yer değil. Orada sonuna kadar emek vermek çocuklarla, arkadaşlarla bir bütün olmak gerekiyordu. Ve o mücadelemi de sürdürdüm Allah da yardım etti ve şampiyon olduk. Takımın istatistik olarak en çok gol atanlarından ve en çok asist yapanlarından biriyim. Bu kadar ağır baskıya rağmen fiziki olarak da bir şeyler yapabildim. Ben bunlarla yaşamamış olsaydım yemin ediyorum daha çok gol atar, daha çok asist yapar ve takıma daha çok yararlı olurdum. Benim kontratım bitmiş olabilir ama beni kontratı bitmiş bir futbolcu olarak düşünmemeleri lazım. Galatasaray'a geldiğim bu son dönemde her sezon başı aynı şeyi duydum: Gençleştirme, operasyon... Benim için 'Takımı karıştırıyor' diyenler var. Yabancıları bırak, 20 tane takım arkadaşım benim evimde yatıyor, benimle beraber yemek yiyor." Bu sözler Sabah Gazetesi'ne söylenmiştir!.. Bu sözler, Galatasaray'da tam da bir "Bizans Oyunu'na kurban edilen" Hakan Şükür tarafından söylenmiştir!.. Bu sözler, "oyunları Feldkamp tarafından deşifre edilenlere karşı", Hakan Şükür'ün "ne olduğunu görmeleri için" söylenmiştir!.. Bu sözler, ayıplı iş yapanlara, vefasızlara karşı söylenmiştir!.. Daha da açıkçası, "bir taraftan, medyadaki tetikçilerine ve yandaşlarına" fısıltı gazetesi patronu gibi Hakan Şükür aleyhine "cemaatçilik" imalarını yaptıracak, bir yandan da gazetelere "Hakan Şükür'e 'Sana şahane bir jübile yapalım, teknik direktör kurslarına gönderelim, teknik adam olarak 15 yıl Galatasaray takımının başına geç' teklifi yaptık" diye "haber" sızdıracaksın; bu nasıl bir iş?!.. "Cemaatçi" diye "takımdan ayırdığın imasını yaydığın" ve "tekzip de etmediğin" Hakan, bir kaç gün içinde "cemaatçilikten istifa mı etti" ki, onu "15 yıl Galatasaray takımının başında" tutacaksın?.. Bu nasıl bir saçmalık, bu nasıl bir insafsızlıktır?.. Galatasaray Başkanı, Galatasaray yöneticisi, ortaya çıkıp cesaretle ve açıkça "Arkadaş Hakan Şükür'le yollarımızı ayırdık" demez mi, diyemez mi?.. Haftalardır, hatta aylardır, Türk Futbolu'nun ve Galatasaray'ın anıt adamı Hakan Şükür'ü "kurda kuşa yem etmek için" bunca gayret sarf eder mi?.. Ya perşembe günü yönetim kurulundan çıkan haber; neymiş; "Heykelleri dikilecek, okullara adı verilecek, Futbol Takımı'nın elçisi olacak, sosyal bütün faaliyetlere liderlik edecek... cek de cek!.." Bugünlere kadar aklınız nerdeydi; "Onu, Hakan düşmanı olanların önüne attıktan" ve ona "Ben yokum" dedirttikten sonra, hiç sıkılmadan diyeceksiniz ki; "Eee, ne yapalım, bakın bizler neler vaat ettik, o gitti"; yazıklar olsun!.. Utanmalısınız beyler; utanmalı; Galatasaraylıları "Galatasaraylı olmaktan utandırmak" için yapmadığınız kalmadı; bakalım daha neler göreceğiz!.. Mon beyler!.. Geçen hafta pazar günü Manisa'nın şirin ilçesi Sarıgöl'de idim!.. Yazar arkadaşım Tufan Erbarıştıran'ın hediye ettiği kitaplığı görmek ve "kitap katkısı sağlamak" için gittiğim bu güzel Anadolu kasabasında "duygularla ve güzel anılarla dolu" bir gün geçirdim!.. Başta Belediye Başkanı sevgili Ömer Karcı olmak üzere, Sarıgöllülerin "misafire ve kitaba olan sevgi ve düşkünlüğünü" yerinde yaşadım. "Belediye Başkanı'nın büyük desteği ile açılan" Tufan Erbarıştıran Kütüphanesi'nden, açılıştan bu yana çok kısa bir süre geçmesine rağmen, bugüne kadar 22 bin kitap alınmış ve okunmuş; Sarıgöl'ün bütün nüfusu 13 bin!.. Başka bir sayfa açayım; Sarıgöl'de kime rastladıysam Galatasaraylı!.. Parkta, kütüphanede, lokantada, düğünde, yolda, her yer Galatasaraylılarla dolu!.. Birkaç Fenerbahçeli, tek tük Beşiktaşlı tanıdım!.. Kısacası, sanki "Sarıgöl" değil de "Sarıkırmızıgöl!.." İşte burada bir de Galatasaraylılar Derneği ve lokali var!.. Şirin ve "her türlü misafirin ağırlanabileceği" bir lokal!.. Derneğin kuruluşu ve lokalin açılışı için Galatasaray yönetimine "defalarca" rica etmişler; "Bir yönetici, bir temsilci gönderin bu Anadolu kasabasına, yer gök Galatasaraylı!.." Neredeee?.. İşte Aziz Yıldırım farkı burada!.. Kendisi, olmazsa vekili, olmazsa yardımcısı ya da bir yöneticisi "Fenerbahçe nerede var"; orada!.. Mon beyler ise, İstanbul'dan ancak Avrupalara çıkarlar; Anadolu da neymiş!.. Mal meydanda!.. Hâlâ "Özhan Canaydın'ın büyüklüğü masalını anlatanlar" var!.. İşte Canaydın yönetiminin Galatasaray'ı nereye getirdiği ortada: "Yabancı, sıradan ve adını yeni duyduğumuz teknik adamlar" bile "yığınla şart koşuyor" ve sonra da Galatasaray'a "Hayır" diyorlar!.. "Galatasaraylı olmaktan utandırılmak" ne demek; Galatasaraylılar her gün yaşıyor ve utanıyorlar; Canaydın ve yönetimleri iftihar edebilirler!.. Dağıttılar ve dağıldılar!.. Haberi gazetelerde okuyunca güldüm: "Çarşı, kendi kendini dağıttı" Herhalde "Beşiktaş'ı dağıttığım kadar dağıttım, artık yeter" demenin "doğru olduğunu" nihayet anladılar!.. Benim merak ettiğim yıllardır durmadan "Çarşı'ya yağ çeken" yazar - çizerlerimiz ve yorumcularımızın ne yapacağı; bundan böyle kendilerini kime alkışlatacaklar?..