Divan Kurulu'nda Taner Aşkın "adaylıktan çekildiğini" açıklarken demiş ki: "Biz istedik ki Adnan Polat vitrinde olsun. Liste için 6 isim hakkı ona verdik, 10 ismi de biz belirleyelim istedik. Ancak Polat yanaşmadı. 'Ortaya ne kadar para koyuyorsunuz' dedi. Bunu hiç unutamam." Yani, "vitrinde Polat olacak, ipler sizin elinizde"; öyle mi?.. Vay canına, "davul Polat'ın sırtında", siz yönetimde çoğunlukta ve "tokmak sizin elinizde", istediğiniz gibi çalacaksınız; bundan da Galatasaray hayır görecek; şu kafaya bakın!?.. "Aday kalsa", kulislerde pek muhtemeldir ki, arkasında "listesini tamamlayacak 30 - 40 kişiyi bile bulup bulamayacağı" tartışılan Taner Aşkın'a demek lâzım ki: "Alın da kaçan mı?.." Aslında, işin gerçeği başka tarafta; "neden Polat'ın listesine girmediği" şu sözlerinde saklı: "Polat, 'Ortaya ne kadar para koyuyorsunuz' dedi. Bunu hiç unutamam." Yani, daha baştan ve "çok haklı" olarak "pamuk eller cebe" denilince, pırrr!.. Divan Kurulu'nda Polat açıkladı: "Mevcut nakit açığını öz kaynakla kapatmak lâzım. 25 milyon dolara ihtiyaç var. 24 Mart Pazartesi sabahı bu ihtiyaç orada hazır bekliyor olacak." Elbette, "yeni Galatasaraylı yöneticilerin ilk işi", cumartesi günü yapılacak genel kurulun üzerinden "bir pazar günü geçtikten sonra", pazartesi günü "bu parayı bulmak" olacak; öyleyse??? Galatasaray, "borcu borçla kapatmak isteyen" başkan ve yöneticiler yüzünden bu hâle düştü; son 10 yılda Galatasaray'ın bankalara ödediği faizi hesaplayan oldu mu?.. Taner Bey'in asıl "unutmaması gereken", Polat'ın "bu gerçeği açık açık söylemesinden sonra", kendisinin ne yaptığı!.. Sanırım, Galatasaraylılar "bunu" hiç unutmayacak!.. 280 milyon doları geçen bir borç yükü ile "göreve talip olan" bir başkan adayının "acil ihtiyaçlar için" yeni yönetici arkadaşlarına "pamuk eller cebe" demesinden tabii ne olabilir?.. Polat "ateşi elle tutmaya" talip oldu; beraber yola çıkacağı arkadaşlarını da elbette "ateşi elle tutacak olanlardan" seçecekti; öyle de seçiyor!.. "Ben ateşi elle tutmam" diyenlerin, "bu kriz yönetiminde" işi ne?.. Galatasaraylılar onlardan "gölge etmesinler", başka bir şey istemiyor!.. Hele hele, "İnan Kıraç'ın perde arkasında olduğu" aylardır açık açık yazılan ve söylenen adayla beraber yola çıkıp da, "yarı yolda kalan" ve bu yüzden "çok öfkeli ve kızgın olan" bazı Galatasaraylıların medyadaki uzantılarının "yeni yönetimin ipleri başkalarının elinde" şeklindeki "gülünç" ama "tehdit dolu" yazı ve yorumlarının kime hizmet ettiği de ortada!.. Kuzum, "bunlar" gerçekten Galatasaray'ı seviyorlar mı?.. Futbolumuzu kimler yönetiyor?.. Haberi "önceki gece" internette bir gazetede okuyunca, ekran başında dondum kaldım!.. Gerçi "kulaktan kulağa fısıltılar" ile bazı şeyler öğrenmiş ve de "yazılmasına müsaade edildiği kadarı" ile bazı gazete haber ve yorumlarında da "zamanın Fenerbahçe kaptanı Rüştü'nün dövülmesi olayı" hakkında bir şeyler okumuştum ama, bu defaki "devletin resmi kayıtlarına geçmiş" telefon konuşmaları; esası da, üslûbu da o kadar çirkin ki; inanılmaz!.. Olayın kahramanı(!), bugün "Kulüpler Birliği Vakfı Başkan Vekili" ve de "o kahramanı, o gün has adamı olduğu için olay yerine gönderen" zât da bugün Kulüpler Birliği Başkanı!.. Bilmem ki, "kaç gazete" o telefon konuşmasını yayınlayabilecek?.. Bilmem ki, kaç anlı ve de şanlı yazar - çizerimiz "bu rezaletten" bu "çok çirkin üslûptan ve çirkin tertipten" söz edebilecek?.. Görelim bakalım, İlhan Cavcav'ın ya da futbolcu Emre'nin "ani bir refleksle yaptığı hareketler için" kıyametler koparanlar, "bu telefon konuşmaları" için ne diyecekler, ne yazabilecekler?.. Oğuz Sarvan'a mesaj!.. Sevgili Sarvan, göreve başlamanızın üzerinden üç - dört hafta geçmeden, hakemler "işareti" aldı: "Küçükler aleyhine yapılan hatalar fark etmez, ama büyükler aleyhine yapacağınız hatalar affedilemez; zira medya ve büyük kulüpler böyle istiyor!.." Soruyorum; maazallah, mesela Fenerbahçe - Manisaspor maçında, "Manisaspor aleyhine olan ve golle sonuçlanan"hakem hataları, "Fenerbahçe aleyhine olsaydı"; ne olurdu?.. Söyler misiniz bana; "geçen haftalarda" hakemlerin "büyük kulüp yöneticileri ve teknik direktörleri tarafından" ağır şekilde haşlanmaları ve hatta bazılarının "sizlere kadar uzanan" hakaret dolu açıklamalarına karşı "susan" bir Federasyon'un "verdiği işareti" göremeyecek ve anlamayacak kadar saf mı, bizim hakemlerimiz?.. Vah ki, ne vah!.. Oyun!.. Hâlâ anlamayanlar var; kahkahalarla gülüyorum!.. "Reyting yarışında" çok gerilerdeydiler; belki de programları sabaha karşı yayınlanmaya başlayacak ya da kaldırılacaktı!.. Bir "bikini" senaryosu yazıldı ve oynandı; buyurun bakın ne oldu!.. Senaryoyu yazana da, oynayanlara da tebrikler!.. Reyting listelerinde "esamesi okunmayan" bir programa "bu kadar reklam sağlayan" yazar - çizer ve yorumcu arkadaşa da, günaydııın!..