Galatasaray'daki kara delik!..

A -
A +

Lâfı uzatmadan söze başlayayım!.. Galatasaray Yönetimi, hiç ama hiç zaman kaybetmeden Ahmet Akçan'ı göndermeli, "onun yerine" futbolcularla "karşılıklı sevgi - saygı - inanma - güvenme - sempati" ve de en az "bunlar" kadar önemli olan "empati" kanallarını kurabilecek, açık tutabilecek ve "bu kanalların gereklerini yerine getirebilecek" yeni bir "Feldkamp yardımcısı" getirmelidir!.. Üstelik "bu yardımcı" öyle bir yardımcı olmalıdır ki, "Feldkamp'ın hatalarını ve yanlışlarını da hocaya cesaretle ve açık yüreklilikle söyleyebilmelidir!.." Erdal Keser'in "Gerets'i 1.5 yılda getirdiği noktaya", ne yazık ki, Ahmet Akçan Feldkamp'ı "1.5 ayda getirmiş" ve hoca ile oyuncular arasında "sevgi - saygı - güvenilirlik - inanılırlık" kanallarının hepsinin havaya uçmasını seyretmiş, dahası, "söylenenlere bakılırsa" bu büyük tahribatın "asıl sorumlusu" olarak hedefe oturmuştur!.. "Empati" konusuna gelince, "70 yaşını çoktan devirmiş" bir Alman için "zaten" hiç olmamış ve olamayacak bir olgudur empati; zira "olaylar göstermiştir" ki, Feldkamp "sadece" Feldkamp olabilir; "başkası" neden olsun ki ve "zaten" umurunda mı?.. İşte, Feldkamp'taki "bu yokluk" yüzünden, Galatasaray'a "futbolcularla yakından ilgilenecek, onlarla dertleşebilecek, onların güvenini kazanmış, ona inanılan" ve her şeyden öte "kendisiyle futbolcular arasında geçenler sadece ve sadece onda kalacak" bir "ağabey - Feldkamp yardımcısı" şarttır ve olmalıdır!.. Ahmet Akçan "bu fırsatı" kaçırmış, maalesef "futbolcular nezdinde" inanılırlığını da, güvenilirliğini de kaybetmiştir; "yanlarına yaklaştığı zamanlarda" futbolcuların kaş göz işaretleriyle konuştukları konuyu ve lâflarını değiştirdikleri, buz gibi davrandıkları, "ses ve sevgi vermedikleri", güvenmedikleri, inanmadıkları "bir Feldkamp yapılandırıcısı" olmayı tercih eden bir "yönetici olmak" için adeta "bilinçli" bir gayret göstermiştir!.. Dikkat ediniz, altını çiziyorum; "Feldkamp yapılandırıcısı" dedim!.. Zira, "disiplin" merakına rağmen, mevsim başının o "babacan ve esprili" Feldkamp'ı gitmiş, "gergin, sinirli, herkesi kıran" bir "kırmızı yüz" ortaya çıkmıştır!.. "Beyaz tilki", neden ve nasıl "Kırmızı yüzlü tilki" oluvermiştir?.. İşte Galatasaray'ın futbolundaki "asıl" mesele!.. Adım adım geliyoruz: "Böyle" bir Ahmet Akçan'a karşılık, "takımla ve hocayla çok sık beraber olan, ilgilenen" Adnan Polat da "İstanbul'dan gelen haberlere bakılırsa", kafasına "başkanlık" hedefini "koymaya başlamış" ve "yıpranmamak için" yavaş yavaş kendini Florya'dan da, spor sayfa ve ekranlarından da çekmiştir!.. Soyadı "Sezgin" olan "öteki" Adnan da, spor yazarlarıyla konuşurken bile "tıpkı" Başkan Özhan Canaydın gibi, "sempatik ve güler yüzlü bir insanın yönetici olamayacağına" kendini inandırmışçasına ve "öyle yapmaya mecburmuşçasına" davranınca, bu yüzden yüzüne "ciddiyet" maskesi takarak herkesle, "tabii bu arada futbolcularla da" araya mesafeler koyup, gözle görünür "otoriter" bir kişililik sergileme gayreti içine düşünce, futbolcularla yöneticiler arasındaki ipler "tamamen kopmuş" ve "bugünkü noktaya" yukarıda yazdığım gibi "1.5 ayda" gelinivermiştir!.. İstanbul'dan 600 kilometre uzaktayım!.. Zaten çok ama çok uzun yıllardan beri, "takımların ne hocalarıyla, ne yardımcılarıyla, ne futbolcularıyla tek kelime konuşmuşluğum var"; kampların kapısının önünden bile geçmiyorum, ama "güvendiğim, inandığım" insanlardan, "kulüplerin ve takımların çok yakınında olan" insanlardan, özellikle Galatasaraylılardan "öyle" haberler alıyor ve "öyle" şeyler duyuyorum ki, "tüylerim diken diken oluyor", inanamıyorum!.. Bugünlerde, "şu sorular", hem de "cevapları" ile beraber konuşuluyor da konuşuluyor: "- Galatasaray takım ruhunu ve takım da arkadaşlık ruhunu neden ve nasıl kaybetti?.." "- Feldkamp'ın futbolcularla arası nasıl?..Futbolcular hocalarına inanıyor ve güveniyorlar mı?.." "- Feldkamp'ın ispiyoncusu kim?.. "- Adnan Polat takım içinden ve kamplardan haberleri kimden alıyor?.. "- Ya Adnan Sezgin?.." "- Ya Başkan Özhan Canaydın?.." "- Futbolcular kaç gruba bölündü?.." "- Birbirlerine zorla selâm veren futbolcular kimler?.." "Dahası" da var ama, bugünlük "burada" keseyim!.. "İstanbul'da", kulübün ve takımın "yakınında" bulunan ve de "Galatasaray'ın her maçına gidip gelen", yöneticilerle "arkadaş olan" onca "Galatasaray yorumcusu ve de gazetecisi var"; bu arkadaşlarımız, meslektaşlarımız, neden evet "neden", Galatasaray'da çarkın, "aydınlık - güzel - sevindirici - ümitli" girilen bir sezonun daha başında, hem de "işler iyi giderken", birdenbire neden ve nasıl "teklemeye başladığını" ve "bunun sebeplerini, sorumlularını" açık açık yazıp çizmiyorlar?.. Yoksa "testinin tamamen kırılmasını", Avrupa Kupaları'ndan elenmeyi, şampiyonluk iddiasından tamamen uzaklaşılmasını mı bekliyorlar?.. "Gerçekleri, olanı biteni" açık açık yazmak, yönetimi "yattığı kış uykusundan uyandırmak", Feldkamp'a "hatalarını düzelt" ikazını yapmak, "Galatasaray'ı takip eden" spor yazarlarının, "Galatasaray'ı yazan" futbol yorumcuların görevi değilse, kimin görevidir?.. "İlk yazılacak" da "Feldkamp - Ahmet Akçan - Futbolcular" mihverinde olup bitenler ve de "ne yapılması gerektiği" değil midir?.. Bu mihverde, sevginin, saygının, arkadaşlığın, birlik ve beraberliğin yerini giderek büyüyen bir "kara delik" aldı!.. Bu kara deliğin kapanması için "hemen ama hemen" alınması gereken tedbirler olmalı; zira "yarın" iş işten geçmiş olacaktır; tıpkı "Gerets döneminin sonu" gibi!.. Ben, "ilk alınacak tedbir" konusundaki görüşümü "net" olarak söylüyorum: Ahmet Akçan, "artık" o görevde tutulmamalıdır; zira futbolcularla arasındaki "her türlü insani irtibat" harap olmuştur; "hatada ısrar edilirse", ona da, futbolculara da, Galatasaray takımına da, Feldkamp'a da yazık olacaktır!.. Ya "öteki" tedbirler?.. "Onları" da bir gün yazarız; "ilki" için ne yapılacak, onu görelim de!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.