Galatasaray'ı bitirenler!..

A -
A +

Karşımdaki ekranda "bitmiş" bir adamın yüzü var!.. Elindeki kağıtta "yazılı olanları" bile okumakta güçlük çekiyor!.. "Dimdik ayaktayız" diyor ama, kendisi de dahil, yanına ve arkasına aldığı kişilerin de "ayakta duracak hâllerinin olmadığı" yüzlerinden, mimiklerinden belli!.. "Sıkıntı içindeler" ve "Biz neden buradayız" der gibi bakıyorlar!.. "Yazılı kağıttan okunanlar" ise "temelsiz, tutarsız, ciddiyetten uzak" bir "lâf salatasının özeti!.." "5 yıldır söylediği ve artık kimselerin inanmadığı" pembe cümleler insanları güldürüyor!.. "Kara Cumartesi" için söyledikleri "tam bir şaşkınlık ve panik havasını" aksettiriyor!.. Bir taraftan "Bu olaylar organize" diyor, hemen ardından "Araştırıyoruz" diyor!.. "Araştırmadan, araştırmanın sonucunu almadan, olayların organize olduğunu söyleyerek" düştüğü "komik çelişkinin" bile farkında değil!.. Daha "bunları söyledikten birkaç saniye sonra", ortaya Hıncal Uluç'un "adını atarak", onun "onca yazısından ve programından" cımbızla seçilmiş "birkaç cümleyi", başında ve sonrasında "neler yazdığını ve söylediğini okumadan" sıralayıp, "İşte olayın hazırlayıcısı odur, beni hedef gösterdi" demeye getiriyor!.. Kargaları bile güldürüyor!.. Zira okuduğu cümleler arasında, Hıncal Uluç'un "Çağlayan Mitingini" örnek göstererek, "Galatasaray'a, bu mitingdeki insanlar gibi sahip çıkın, tepki koyun" önerisi var; çok büyük bir kalabalığın katıldığı bu mitingde "bir kişinin burnu bile kanamamış, kimseye küfür edilmemiş, en ufak bir olay çıkmamıştı" ve Hıncal Uluç'un Galatasaray seyircisine "öyle yapın" dediği ve "istediği" tepki de "işte bu örnekti"; ya "Kara Cumartesi?.." "Çağlayan ile Ali Sami Yen arasındaki farkı anlayamayan" bir kişi, bir Galatasaray Başkanı vardı ekranda ve ne yazık ki, "ne dediğini" bilmiyordu!.. Ve "daha da garibi", koca Galatasaray'ın "uluslararasıdır" dediği "fair play ödülü" sahibi Başkanı, Kara Cumartesi gecesinde "o çirkin, o iğrenç, Galatasaray Tarihi'nde yaşanmamış" olayları yapanlara dönüp, "Bakın Hıncal Uluç sizlere 'mahlûklar' dedi" diyerek, "bir gazeteciyi" hedef gösteriyordu ve ekranlarda milyonlarca kişi, "bu başkanı seyrediyordu!.." Canaydın'ın basın toplantısında "söyledikleri" beni hiç şaşırtmadı!.. Ne söyleyeceğini, nasıl söyleyeceğini "aşağı yukarı" tahmin ediyordum!.. Zaten "basın toplantısı sabahı" aldığım bir büyük gazetede "yönetici" Şükrü Ergün'ün açıklamaları da "sürpriz beklememek" gerektiğini ortaya koyuyordu!.. Ergün, "Bu maddelerin stada yürüyerek girecek hali yok. Suçlu kim diye sormayalım? Elbette burada bazılarının suçu var" diyerek, adeta "statla görevli yöneticiyi ya da yöneticileri" hedefe koyuyor; "Başkanı ve kendilerini temize çıkarmanın" yolunu arıyordu!.. "Adım adım gelişen olayları fark edemeyen, bir gün önce basketbol maçında olanları bile değerlendiremeyen bütün bir yönetimi ve hele hele Galatasaray'ın maçlarını boykot ederek, salon ve sahalardaki sorunluluklarını ve yükümlülüklerini inkâr etmeye kalkışan" bir Başkan'ı "temize çıkarmak" için "yönetimlerin ortak sorumluluk ve müteselsil kefil bağı ile bağlı oldukları" hukuki gerçeğini bile "göz ardı" eden bir yönetici örneğiydi, Şükrü Ergün!.. "Sorumluluk, hata, yanlış, suç hepimizindir" diyemeyecek kadar "medeni cesareti olmayan" bir yönetici!.. Tam tersine "Eğer insanlar kendilerini sorumlu görüyorsa gereğini yapmalı. Burada benim hatam olsa vicdan azabına dayanamaz, çıkar istifa ederdim. Galatasaray Yönetimi'nden birinin suçu varsa 1 dakika bile görevde durmamalı" diyen, diyebilen bir yönetici!.. Buyurun, yandan yakın; "vicdan azabına dayanılamayacak" bir olay, bir "felâket" var ortada ve "Başkan da, yönetim de istifa etmiyor"; suçu, sorumluğu "yıkacak" birilerini arıyor; yazıklar olsun!.. Aslında, karşımızda tam kadro, "aynaya bakmayı unutanlar" yönetimi var; "Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş" misali!.. Bitmedi; "söylenmişse ve doğruysa", Şükrü Ergün'ü "ağzından çıkanı kulağı duymayan" bir yönetici hâline getiren başka cümleleri de var: "Canaydın olayları önleyebilirdi, deniyor. Bıraksınlar kardeşim bunları. Başkan ne yapacaktı? Ali Sami Yen'in önüne geçip nöbet mi tutacaktı? Yani birileri her fırsatta Canaydın'a kurşun sıkmak için aportta bekliyor. İyi o zaman Ali Sami Yen'e yağmur yağdığı zamanda sorumlu Canaydın diyecekler. Belden aşağıya vuranlar en azından Türk sporu için bunu yapmasınlar." Madde bir; Türkiye'nin "öteki ucunda oynanan bir maçta olanlardan Federasyon ve Başkanı sorumlu tutulacak" ve "elbette" sorumlu tutulacak, ama Ali Sami Yen'de olanlardan "Galatasaray Başkanı ve yönetimi sorumlu olmayacak" öyle mi; Galatasaray'ı işte "bu kafa" yönetiyor ve "işler" işte "bu kafa yüzünden" bu hâle geldi!.. Söyleyin bana okurlarım; "Ali Sami Yen'de olanlarla, yağmur yağmanın ne ilgisi var; bu nasıl bir kıyas?.." Madde iki; Canaydın'ın ve yönetiminin, Galatasaray taraftarını ve seyircisini "çileden çıkaran" başarısızlığının, beceriksizliğinin üzerini örtmek için, sözü "Canaydın'a kurşun sıkmak için aportta bekliyorlar" gibi "bir spor yöneticisine ve hele hele bir Galatasaray yöneticisine yakışmayacak" seviyeye indiren ve "ortaya söylendiğii çin" bu sözüyle Galatasaray yönetimini eleştiren ve "Canaydın'ın istifasını isteyen" herkese "aportta bekliyorlar" etiketini yapıştıran Şükrü Ergün'e "eğer bu sözü gerçekten etmiş ise", aynı üslûp ile "şöyle" bir soru sorulursa, bilmem ki ne diyecek: "Zat - ı âliniz, neden Galatasaray'ın manevi değerlerine kurşun sıktığı ve başarısız olduğu dünya âlemce tescil edilen bir Başkanı savunmak için aportta bekliyorsunuz?.." *** Galatasaray'ın neden bu hâllere düştüğünü bilmem ki, Başkanı'nın ve onu koruyan(!) yöneticisinin içinde bulunduğu ruh hâleti göstermiyor mu?.. Yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.