27 Haziran 2014 günü bir büyük gazetemizde çıkan "bir haber", 28 Haziran 2014 günü, "güncellenerek, genişletilerek ya da özetlenerek" o gazetenin web sitesinde de, diğer ulusal gazeteler ile spor gazetelerinin web sitelerinin çoğunda da, hatta magazin siteleri dahil, haber sitelerinde de yer aldı ve milyonlarca okuyucuya aktarıldı. Google'da "haberin başlığı yazılıp tıklanınca" o konuda onlarca ve onlarca haber okumak mümkün oldu; dahası Twetter'da, Facebook'ta da yüzlerce ve yüzlerce kişinin kalemine pelesenk oldu, eleştiriler, espriler bitmek bilmedi; Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı atıştı durdu!..
Benim, 28 Haziran günü, gazetelerin internet sitelerinde okuduğum "Aysal: Gereğini yapın" başlıklı, "Sarı-kırmızılı kulübün çarşamba günü yaptığı toplantıyı yarıda bırakan ve Haldun Üstünel ile görüşen Ünal Aysal, arkasından yapılan tek adamlık yorumlarına sinirlendi, 'Aranızda toplanın ve beni memnun edecek bir karar alın' dedi. Ancak istifa çıkmadı" alt başlıklı haber "aynen" şöyle idi:
[Galatasaray'da büyük bir kriz patlak verdi. Sarı-kırmızılı kulübün çarşamba günü yapılan yönetim kurulu toplantısında Başkan Ünal Aysal'ın, toplantı devam ederken odadan çıkıp Haldun Üstünel ile görüşmesi ciddi rahatsızlık yaratmış ve bu durum ayrıntılarıyla dün Milliyet'te yer almıştı.
Aysal'ın "Randevum var" diyerek ayrılmasından sonra toplantı salonunda buz gibi bir havanın estiği, yöneticilerin "Tek adamlığa doğru gidiyoruz. Hiçbir şeyden haberimiz olmuyor. Giderek başka kulüplere benzemeye başlıyoruz" ifadelerini kullandıkları bildirildi.
Ümit Özdemir, Ebru Köksal ve Mete İkiz'in bu isyanı üzerine bazı yöneticilerin, "Sizin her şeyden haberiniz var. Asıl biz bir şey bilmiyoruz. Olup biteni basından takip ediyoruz artık" çıkışında bulundukları belirtildi.
Başkan Ünal Aysal'ın, kendisinin olmadığı bir ortamda yaşanan bu konuşmalardan daha sonra haberdar olduğu ve kendisine karşı olan isimlere rest çektiği öğrenildi. Aysal'ın "En kısa zamanda yönetim toplansın. Kendi arasında bir değerlendirmede bulunsun ve gereğini yapsın. Umarım beni memnun edecek bir karar alırlar!" şeklindeki sert mesajı "Başkan istifa istiyor" şeklinde yorumlandı.
'BİRLİK ZAMANI': Aysal'ın bu mesajının ardından ertesi gün Özkan Olcay'ın önderliğinde yönetimin toplandığı belirlendi. Özkan Olcay ve Adnan Nas'ın "Birlik ve beraberlik zamanı. Sakin olmalı" dedikleri belirtildi. Bunun üzerine de istifa çıkmadı.
İRMA KRİZİ: 2. Başkan Özkan Olcay önderliğinde gerçekleşen olağanüstü zirveye ise Candan Erçetin'in köpeği İrma'nın damga vurduğu öğrenildi. Erçetin'in toplantıya İrma ile girmek istemesine İkinci Başkan Özkan Olcay'ın şiddetle karşı çıkarak, "Ne yapıyorsunuz Candan Hanım. Burası Galatasaray Spor Kulübü. Köpekle mi gireceksiniz" dediği belirtildi. Ancak yine de Candan Erçetin'in ısrarı ile bu kritik zirvede İrma adlı köpeğin de yer aldığı belirtildi.]
HHH
28 Haziran Günü, neredeyse "bütün basınımızın verdiği" bu haberle ilgili olarak, "istenmeyen ya da gerçeği yansıtmayan haberleri" anında evet, daha gazetede çıktıktan birkaç saat sonra resmi sitesinde ve GSTV'de "hiç vakit geçirmeden yalanlama ya da o haber konusunda kendi görüşünü aktarma" hususunda "çok hassas olan" Galatasaray Başkan ve yönetiminden "tek kelime çıkmadı!.."
Dahası, geçen yıl, bir tweet'inde "Candan Erçetin'in köpeği ile ilgili bir ima yapan" eski başkan yardımcılarından Adnan Öztürk'e, Erçetin'den, hatta "sevimli İrma'nın Twetter hesabından anında gelen" yalanma cevabı ortada iken, bu defa "o taraftan da ses seda çıkmadı!.."
Aradan beş gün geçti; "Öcal Uluç, o güne kadar tek kelime yalanlanmayan bu haberi baz alan" ve "Galatasaray Yönetimi'nin itibarı konusunda hassas ve dikkatli olunması gerektiğini" anlatan" bir yazı yazınca, birden kıyamet koparıldı, resmi internet sitesinden, GSTV'den "mahkeme tehdidine kadar varan" bir açıklama (Dünkü yazıma koymuştum) yapıldı!..
Ve sıra geldi, sonrasına; "sonrası" da, "Aysal'a sorular" bölümünde!..
Aysal'a sorular!..
Soru bir; "Haber yalan idi" ise, yalanlama için neden 6 gün ve Öcal Uluç'un yazısı beklenildi?..
Mesela benimle ilgili açıklamanın birinci bölümünde "Milliyet gazetesinde daha o gün çıkan" bir haber için, aynı gün yalanlama yapıp, mahkemeyi işaret etmediniz mi?..
Soru iki; Öcal Uluç bu konuyu yazmasa, "bu konudaki haberleri okuyan" yüz binlerce kişi , "İrma'nın Galatasaray'ın yönetim kurulu toplantısına, hem de İkinci Başkan Özkan Olcay'ın ikazına rağmen girdiğinin, elbette haber yalansa, yalan olduğunu" nasıl öğrenecekti?..
Soru üç; şimdi söyler misiniz bana, "Galatasaray Yönetimi'nin itibarı" konusunda, "bu haberdeki iddiayı, Öcal Uluç yazana kadar yalanlamayan" sizler mi daha hassasınız, yoksa "yazan" Öcal Uluç mu?..
Soru dört; Siz daha ilkokula gitmezken, ben "Galatasaraylı idim", 58 yıldır da "başım dik" gazetecilik yapıyorum. Açıklamanızda benden güya "küçültmek" için "Söz konusu kişi" diye bahsediyorsunuz, benim meslek ilkelerim ve aile terbiyem, size "aynı şekilde hitabı önler", onun için "zat-ı âliniz" diyorum; neden acaba haberdeki "asıl" temel unsuru, "Haldun Üstünel ile randevunuz" hakkında, Galatasaray Yönetimi'nde "neler olduğunu anlatan" kısmı, yani "Galatasaray Yönetimi'nin itibarını ne kadar hassas düşündüğünüzü (!) ortaya koyan" bölümü yalanlayamadınız, yalanlayamadınız; sizin hem de "istifa veya biat isteğinizi ima eden" onca detay ve onca isim verilmişken?..
Bu mudur sizin "Galatasaray Yönetimi'nin itibarı" konusundaki hassasiyetiniz?..
Soru beş; bakınız, Sayın Aysal, bir zamanlar "Galatasaray Divan Kurulu Başkanı iken" değerli bir hukukçu olan Prof. Dr. Duygun Yarsuvat da beni mahkemeye vermişti. Zaten bütün meslek hayatımda "onca yazı yazmama rağmen" sadece biri Sayın Yarsuvat tarafından olmak üzere, "iki defa tazminat talebi ile" mahkemeye verildim, biri de TSYD'nin İzmir şubesi eski başkanı idi; ikisinde de şikayetçiler davalarını kaybettiler!..
Ben, Türkiye'de, "hatalarını, yanlışlarını eleştirerek, onlara doğruları gösterenlere bedel ödetmek isteyen" şikayetçilere "Hayır" diyecek hakimler olduğuna her zaman inandım!..
"Mahkeme tehdidi" bizi korkutmaz, aksine "doğru bildiklerimizi yazmaya teşvik eder"; bilmem anlatabildim mi, Sayın Başkan?..
FIFA'ya soru!..
Uruguaylı Suarez, İtalyan Chiellini'yi ısırdı; FIFA, ona "herkese örnek olması gereken bire ceza verdi"; İtalyan savunmacı oyuna devam ettiği halde!..
Maçın hakemi "ısırılmayı görmemişti"; ama "FIFA Disiplin Yönetmeliği'nin 77. maddesi maç esnasında hakemlerin gözünden kaçan ihlallerle ilgili sonradan ceza verilmesine imkan verdiği ve video görüntülerini delil olarak kabul edilebildiği" için bu "alkışlanacak ceza" verildi!..
Hollandalı Robben ise "uydurma bir penaltının baş kahramanı" idi; hakemi, sporu, spor etiğini, milyonlarca seyirci ve taraftarı aldatmıştı; "bu penaltı", Meksika'yı, Dünya Kupası'ndan elemişti; bu defa FIFA "o madde, o talimatta dururken" ceza vermedi; neden?..
Yoksa, "Robben'in beyaz olmasından" mı; hani, "ayrımcılık en ağır spor suçlarından" biri idi; hatta "evrensel" bir suçtu?..