“Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in ‘yabancı denetim şirketinin’ sunduğu rapor ne oldu? Bu rapor sunuldu ise neden açıklanmıyor?..”
Şirazlı Şeyh Sadi’nin taaa 13’üncü asırdan bugünlere kadar gelen çok anlamlı bir sözü vardır; tam da “bugün anlatacağım olay için” söylenmiş sanki; “En zor üç şey vardır; bir sırrı saklamak, bir yarayı unutmak, boş zamanı iyi kullanmak.”
Şimdi, İslam âlimi ve şair Şeyh Sadi’nin bu sözünü “birazcık masa üstünde tutalım” ve de “bu sözün yakıştığı” olaya gelelim!..
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, göreve başladığında, Divan Kurullarında, Genel Kurullarda “birçok sözler” verdi. Bunları “yerine getirmek için” çabalıyor ve Galatasaray Kulübü üyelerinden de büyük” destek alıyor; Allah kolaylık versin!..
“Verdiği” bu sözlerin “ikisi”, Galatasaray Kulübü adına “akçalı”, hem de “çok akçalı” işlerine aitti. Birincisi, Alp Yalman’ın ve yönetiminin “nerede ise borçsuz devrettiği” Galatasaray kasasının, bugün “kulübü temelinden sarsacak ve gayrimenkullerini satmaktan başka çare bırakmayacak” kadar büyük borçlara neden gömüldüğünü, bir “saygın, tarafsız, yabancı” denetim şirketine araştırtmak, ikincisi “Galatasaray Adası’nı, onca genel kurul ve mahkeme kararına rağmen, Suada yapıp, Galatasaraylıları bile oraya sokmayacak kadar pişkin” bir işletmeciyi oradan “mahkeme kararı ile” kapının önüne koymaktı!..
“İkincisi gerçekleşmek üzere idi”, ki, “nedendir bilinmez”, mahkemenin verdiği karar, Özbek Yönetimi tarafından “Yargıtay’a götürüldü” ve “oradan çıkacak karar”, bugünün Türkiye’sinde art arda gelen ve yargıya intikal eden büyük olaylar, davalar sebebi ile “adeta” Kaf Dağı’nın arkasında kaldı.
Birincisi ise, işte Şeyh Sadi’nin sözü, tam da bu “ikinciye yakışıyordu!..”
Okuyucularım bilirler, “Galatasaray ile ilgili bazı haberleri, 800 kilometre uzakta olan” Urla’da duyarım, yazarım!..
Bu defa “Urla’da değil, Antalya’da duydum”; Urla-Antalya da bir 800, eder 1600 kilometre!..
Neydi duyduğum, anlatayım; “bir zamanlar Galatasaray’da yöneticilik de yapmış olan”, Divan Kurulu üyelerinden bir dostuma rastladım, geçen hafta sonu gittiğim Antalya’da. O da “pastırma yazının son günlerini kaçırmamak için”, benim gibi birkaç günlüğüne eşiyle beraber Antalya’ya gelmişti.
Sevgili kardeşim Hıncal Uluç’un hemen her hafta Dursun Özbek’e TV programlarında ve yazılarında sorduğu “Ne oldu denetim” sorusunun cevabını “tabii eğer doğru ise” kulağıma fısıldadı; “Bana detay sorma, bilmiyorum. Ama şu kadarı bana anlatıldı ki, Yabancı Denetim Şirketi denetimini tamamlamış ve raporunu vermiş. Alp’ten bu yana, genel kurulun idari ibra vermediği, ibrayı Yargı’dan alan Adnan Polat Yönetimi hariç, diğer bütün yönetimler sorunlu çıkmış, en sorunlusu da Ünal Aysal Yönetimi imiş. Bu anlattığımın doğru olup olmadığını da sen araştır, bana bir dostum söyledi. Ona da yönetimde olan bir dostu söylemiş…”
Tam da “Sırrını söyleme dostuna, o da söyler dostuna” misali!..
Eğer “dostumun, dostundan nakil bana söylediği doğru ise”; ortada “bu konuda sır kalmadı” demektir!..
Geliyorum Şirazlı Şeyh Sadi’nin sözünün “ikinci” bölümüne; “bir yarayı unutmak”; Dursun Başkan bilmelidir ki, Galatasaraylılar, kulübü temelinden sarsan “borç batağı yarasını” unutmazlar, unutamazlar; onun için “eğer gerçekten Denetim Şirketi raporunu vermiş ise”, saklama ve açıkla, dahası “gereğini de yap!..”
Ve de, Sadi’nin sözünün üçüncü bölümü”; bizlere, yani gazetecilere, yani spor yazarlarına; “boş zamanları iyi değerlendirmek!..”
İstanbul’daki Galatasaray muhabiri, yazar-çizerleri arkadaşlarıma, meslektaşlarımadır mesajım; “boş zamanınızın birkaç saatini ‘iyi kullanıp’ ciddi olarak bu konuya ayırın” da, artık “sır olmaktan çıkmış gibi görünen Denetim Raporu konusuna lütfen eğilin”; bize de “gerçeğin ne olduğunun” haberlerini kaynağından araştırarak verin; lütfen!..