Galatasaraylılık ruhu ve heyecanı kayboluyor!..

A -
A +

OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder (4 SMS/ 8 Kontör) ------------- Bir koca sezon, bir de yarım sezon geçti; bunca lig, bunca Türkiye kupası, bunca Avrupa Kupası, bunca özel ve hazırlık maçı oynandı!.. Şimdi bir Allah'ın kulu da çıkıp, "Galatasaray'ın kadrosunun iskeleti şu, falan ile filân sakatlanırsa, ceza alırsa ya da formsuzsa onun yerine filân ile falan girer" diyebilir mi?.. Her hafta "bir başka kadro", her hafta "bir başka diziliş", her hafta "bir başka çorba"; işte Gerets'in Galatasaray'ı!.. Belçikalı, resmen ve alenen "Galatasaray futbol takımı benim oyuncağım, istediğim gibi oynarım" demeye getiriyor ve "Ben olmasam kan gövdeyi götürür" diye övünen Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, bu futbol komedisini seyredip duruyor!.. İzmir'de olmasına rağmen, Galatasaray - Hertha Berlin maçına gitmedim; içimden gelmedi!.. İzmir'deki, Ege'deki "çok Galatasaraylı'nın da içinden gelmediği içindir" ki, "bahar aylarından kalma bir günün gecesinde" Atatürk Stadı'nın tribünlerindeki boşluklar "seyircili bölümlerden" kat be kat fazlaydı!.. İşte, Özhan Canaydın ve Gerets'in Galatasaray'a yaptıkları en büyük kötülük burada; "Galatasaray futbol takımı, taraftarına heyecan vermiyor; veremiyor!.." Gerets, futbolcularına bile heyecan aşılamaktan aciz, Hertha Berlin önünde "gençler" bile "öylesine durgundular" ki; "Nasıl olsa resmi maçlarda bize şans vermeyecek, koşsak ne olur, koşmasak ne olur" havasında oynadılar. Dahası da var; Başkan Canaydın'ın Galatasaray'a yaptığı kötülük sadece "futbol takımının heyecan vermemesi" ile de kalmıyor; basketboldan, voleybola "hiçbir Galatasaray takımı", erkeğiyle, bayanıyla Galatasaraylılara heyecan vermiyor; veremiyor; sanki "hepsi", Fenerbahçe takımlarına, camiasına, başkan ve yöneticilerine ve de taraftarına "moral vermek için" oynuyor!.. Spor yazarlarına, "Bana sahip çıkın" diyen Başkan "bu tablo ile" iftihar edebilir!.. Oturdum TV'nin başına maçı ekranda seyrettim; aslında seyretmesem de olurmuş; Galatasaray "bu hâli ile ve bu tertibi ile değil 94 dakika, 94 saat oynasa tesadüf hariç Hertha Berlin'e gol atamazdı"; nitekim koca bir maç boyu "doğru dürüst" tek gol pozisyonu bile yakalayamadı!.. Sanırım, çok Galatasaraylı TV başına oturmayı bile gerek görmemiş, TV başına oturanlar da "bir film seyretmeyi" yeğlemişlerdir!.. Çarşamba gecesinin reyting tablosu, "bu hazin gerçeği" sanırım ortaya koyacaktır!.. "Zamanının en iyi beklerinden biri olan" bir teknik adamın, "iki yıldır takımına defansın nasıl yapılması gerektiğini öğretemediği", Yıldıray'ın attığı golle "bir defa daha" ispatlandı. Alman takımı, yürüye yürüye, üstelik "topuk pasları ile" öyle bir gol attı ki, o kalabalık Galatasaray defansının "rakibi basamama zafiyeti" bütün acılığı ile ortaya, "bir paragraf sonra tekrarlıyorum" bir defa daha çıktı!.. Yok "Yıldıray'dı", yok "Hamit'ti, Halil'di" palavralarıyla geçirilen devre arasında, anlaşılıyor ki, taraftarın ve seyircinin göstereceği tepkinin önüne geçmek planlamıştı; şimdi "bu transferlerin olmayacağı kesinlik kazandığına göre" açıkça belli oldu ki; artık "Kral çıplak", hem de çırılçıplak!.. "Böyle" bir başkana "çok yakışan" bir hoca ile karşı karşıyayız; sanki tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş!.. "Avrupa'da hiçbir kulüpten yılda 1 milyon 300 bin euro para alamayacağını çok iyi bilen" bir teknik adamın, "Galatasaray'da kalabilmek için" yapmayacağı hiçbir şeyin olmayacağını yaşayarak görüyoruz ama, bir şey daha görüyoruz; "bir büyük takımın hocası olarak" yapması gereken şeyleri yapamadığını ve yapmasının da mümkün olmadığını!.. Bir başkan düşünün ki, kendisini, Galatasaray Kulübü'nü, Galatasaray camiasını, Galatasaray taraftarını, Fenerbahçe Başkanı, Fenerbahçe Kulübü, Fenerbahçe camiası ve Fenerbahçe taraftarı önünde "boynu eğik" duruma düşürmüş!.. Bir teknik direktör düşünün ki, kendisini ve Galatasaray futbol takımını , Fenerbahçe Teknik Direktörü ve Fenerbahçe futbol takımı önünde "çaresiz" hâle getirmiş. Biri hâlâ "Ben olmasaydım, şöyle olurdu, böyle olurdu" diye "büyüklere masallar" anlatmaya devam ediyor, ötekisi "Ben kalmalıyım, kalırsam şöyle yapacağım, böyle yapacağım" diyerek "büyüklere masallar" serisine devam ediyor!.. Ne yazık ki, bizler de "her hafta" aynı konularda, "aynı" şeyleri yazmak zorunda kalıyoruz!.. Bizler "yazmaktan sıkıldık", "onlar" yazdırmaktan sıkılmıyor, yüzleri bile kızarmıyor!.. Vah ki, ne vah!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.