Galatasaraylı'nın ölümü!..

A -
A +

Pazartesi günü öğleye doğru Gözlem Gazetesi'nin yayın kurulu toplantısına katılmak üzere Urla'dan İzmir'e doğru yola çıkmıştım. Tam Güzelbahçe'yi geçmiş, Ege Ordusu Karargâhı'na doğru yol alıyordum ki, cep telefonum çaldı. Kenara çekip durdum ve ekrana baktım; kız kardeşim Serpil arıyordu: "Öcal abi, iyi bir haber vermeyeceğim!.." Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü, biliyordum ki Serpil "alıştırmak için" söze "Acı haber.Kötü haber." diye başlamamıştı. Sesim çıkmadı. "Ölüm sessizliği içinde" upuzun 3 - 5 saniye geçti; "Kim, acaba kim" diyen bir çan beynimde çınlıyordu.. Kız kardeşimin sesi "hıçkırıklar" arasında geldi: "Orhan!." "Hangi Orhan" dememe gerek yoktu, zira "bizim" aile için "bir tanecik" Orhan vardı!.. Hey gidi sevgili Mizanoğlu hey!.. Nasıl da bırakıp gittin bizleri?.. Var mıydı be güzel adam, böyle oyun bozanlık?.. Dostun sıcağı, arkadaşın asili, insanın beyefendisi, erkeğin centilmeni ve de "asıl" Galatasaraylı'nın "hası" idi, Orhan Mizanoğlu; kız kardeşim Serpil ile eniştemiz Fethi nasıl hıçkırıklara boğulmasın, Hıncal ve ekibindeki dostlar nasıl ağlamasın, benimle eşim Özay'ın göz yaşları nasıl dökülmesin, en küçük kardeşimiz Kemal ile eşi Nüket'in, kızı Zeynep'in, oğlu Önder'in yanakları nasıl ıslanmasın?.. Onu gördüğümde, onunla sohbet ettiğimde içimde "sımsıcak bir sevgi fırtınası" kopar, sonra gönlüm rahatlar, kafam aydınlanırdı. "Galatasaray yönetimlerinde" iken, onca "sert yazılarıma, radyo ve TV konuşmalarıma karşılık" bir gün bile "en ufak bir tarizde, en ufak şikâyette bulunmaz", sadece ve gülerek "Gene bizi fırçalamışsın" der geçerdi; o kadar!.. Bilirdi ki, "inandığımızı, doğru bildiğimizi" yazıyoruz ve söylüyoruz; "Galatasaray daha iyi olsun, daha iyi yönetilsin" istiyoruz. 73 yaşındaydı ve "ölümün onun kapısını çalacağını" düşünmem bile mümkün değildi; ama öldü!.. Gece yatmış, sabah uyanmamıştı!.. Uluç/2 Bu yazıyı ölüm haberini aldıktan ve İzmir'den Urla'ya döndükten hemen sonra yazıyorum ve henüz "neden öldüğünü" bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Galatasaray'ın bu hâline çok ama çok üzüldüğü!.. Onu hayata bağlayan en önemli unsurlardan biri idi; Galatasaray!.. Son yıllarda "en öne çıktığını" da söylemek yanlış olmaz!.. Bildiğim bir şey daha var: Konyaspor beraberliğine elbette üzülmüştü, ama. Onu "en çok üzen" elbette ve elbette "Teknik Direktör Gerets'e hava alanında yapılan çok çirkin saldırı" idi!.. "Galatasaray'ın bu duruma düştüğünü görmek" sevgili Orhan'ımız için "tahammül edilebilir" bir görüntü değildi!.. İşte "son uykuya" böyle bir "acı" ile daldı ve "uyanmadı!.." ******* Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. ****** Bir çok Galatasaraylı, bir çok akrabası, dostu, arkadaşı "Galatasaray Spor Kulübü Divan Kurulu Başkan Yardımcısı ve eski yöneticisi" Orhan Mizanoğlu'nun cenaze töreninde buluşacak ve ardından göz yaşı dökecek. Ve sonra; o "hep aramızda olacak", o güzel insanı, o güzel yüzü, o güzel dostu, o güzel Galatasaraylı'yı hiç ama hiç unutmayacağız!.. Nur içinde yat ve yerin cennet olsun; bir gün yeniden "bir yerlerde buluşmak" dileğiyle, güle güle sevgili Orhan!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.