Beşiktaş hak ederek şampiyon oldu. Ve de bu tablo, yanlış transferlere onlarca milyon dolar, avro ve TL saçanlara ders olsun!..
Beşiktaş "hak ettiği şampiyonluğu", ligin bitmesine bir hafta kala ilan ederek kazandı; tebrikler ve alkışlar!.. Beşiktaş şampiyonluğu iyi oynarken de, kötü oynarken de, kazanırken de, kaybederken de hak etti; zira "futbolcularına inanmış, takımına inanmış" bir hocaları vardı ve de "hocalarına inanmış, şampiyonluğa inanmış" futbolcuları vardı!..
Ve elbette, başkanının "Beşiktaş Başkanı'na yakışmayan" tutum, davranış ve konuşma üslubuna rağmen, "hem hocalarına, hem futbolcularına, hem şampiyonluğa inanmış" bir yönetim ve "müthiş" bir taraftar topluluğu vardı!..
Bu "toplu inanç", onları "Göçebeliği de yenerek" şampiyonluğa götürdü; bence Avrupa liglerinin "Leicester City ile beraber", en çok övgüye layık, alkışa layık, tebrike layık şampiyonu oldular"; helal olsun!..
"Hoca olarak çoktan hak ettiği" şampiyonluk apoletini, "şansızlıklar ve haksızlıklar yüzünden bu güne kadar takamayan" Şenol Hoca'ma da, nihayet "ilk Süper Lig şampiyonluğuna attığı parlak imza", kendisi için de, takımı için de helali hoş olsun!..
Ve de bu tablo, "transfere onlarca milyon dolar, avro ve TL saçan", dahası "yıldızlarla dolu" kadrolar kuranlara da "şan olsun" ve de asıl "ders olsun!.."
Aslında bu tablodan ders alması gereken çok insan var, çok "uzman" var, çok "futbol âlimi" var!..
Beşiktaş ile Fenerbahçe arasındaki puan farkı "3'e düştüğü andan itibaren", spor sayfalarında ve TV ekranlarındaki yorumları ile "Beşiktaş'ın 3 puan avantajı görünüyor ama..." diye başlayarak, "ikili averajın Fenerbahçe'den yana olduğunun altını çizip", kalan maçların "neler getireceği masalları ile" hem kendilerini, hem taraftarı oldukları kulübün yöneticilerini, hocalarını, futbolcularını, taraftarlarını "şampiyon olacaklarına inandırmak için mutluluk havuzuna itme yarışına çıkan" futbol uzmanlarımız ve de futbol ulemamız!..
Altını çize çize, "Fenerbahçe'nin rakiplerinin hafif, Beşiktaş'ın rakiplerinin ağır olduğunu, isim isim, takım takım anlatan" futbol ulemamızadır, bu sözlerimiz!..
Peki, sonuç ne oldu; "ağır rakiplerle oynayan" Beşiktaş, "hafif rakiplerle oynayan" Fenerbahçe ile aradaki farkı daha da açtı!..
Bu "büyük yanılma ve yanıltma" neden oldu; zira "kalan maçlar, hep rakiplere bakılarak tartılıyor" ve "yorumlar" eksik yapılıyordu!..
"Eksik olan" şampiyonluk yarışında "kalan" maçlar için, "yarışan iki takımın tartılmaması" idi!..
Ulemamız, Beşiktaş'ın "saha içinde, ağır rakipleri geçmede, hafif rakipleri geçecek takımdan çok daha ağır olduğunu" hesaplamadan konuşuyor da konuşuyor, yazıyor da yazıyordu!..
Ne var ki, onlar ne derse desin, ne yazarsa yazsın, "ağır" olan takım, "ağır rakipleri geçerek", puan farkını açıyor ve de "hafif olduğu hesaplanan rakiplerini geçemeyen" takım da taraftarlarını göz yaşı içinde bırakarak lig bitmeden şampiyonluk yarışının dışında kalıyordu!..
Ve açıkça ifade edeyim ki, bu kritik süreçte "iki taraf arasındaki" yorum yarışında "Beşiktaşçı" yorumcular, "Fenerbahçeci" yorumcuları hezimete uğratıyordu!..
Altını çizerek yazıyorum, sevgili Rıdvan Dilmen başta, "Fenerbahçeci" yorumcularadır, son sözüm; tamam, "taraf olabilirsiniz", ona "bir şey" demem, ama "kaleminize de, dilinize de hakim olmanız" ve de "yorumlarınıza aklı ve mantığı katmanız" gerekmiyor muydu; "olamazsanız, katmazsanız", sonunda işte böyle hem pişman, hem de mahcup olur, "Beşiktaş'tan özür dilemek yerine", Fenerbahçe'nin ya hocasını ya da başkanını "yanılmanın öfkesi içinde, yerden yere vurmaktan" başka bir şey yapamazsınız!..