Sen, aylarca "hazırlandı, hazırlanıyor" diye yaygaralar koparılan, sonra bakanların imzasına açılan, Meclis Başkanlığı'na verilen, komisyonlarda uzun uzadıya tartışılan, Meclis Genel Kurulu'nda görüşülen ve nihayet Çankaya'da Cumhurbaşkanlığı katında 15 gün imza için bekleyen "Futbol Kanununda yapılan değişikliklerle ilgili kanun" için hiç bir fikir söyleme, tepki gösterme, seyirci ol; sonra da kanun imzalanıp, Resmi Gazete'de yayınlanıp, yürürlüğe girdikten sonra, Futbol Federasyonu "Genel kurul kararı alıp" gününü ve gündemini ilân ettikten sonra toplan ve "Kanunda eksikler var, bu eksikler giderilmezse kaos doğabilir, genel kurul ve seçim sonuçları yargıya düşebilir" diye feryat et!.. Söyler misiniz bana, Kulüpler Birliği'nin saygıdeğer başkanı Cemal Aydın beyefendi, bu nasıl bir kafadır? Aklınız bugüne kadar nerede idi? Yoksa, Kulüpler Birliği'ne üye kulüplerin başkan ve temsilcilerini de alıp, "yukarıda anlattığım gelişmeler olurken", kozmik fırtınalar sebebiyle "iletişim kurulamayan" Uranüs'e geziye mi gitmiştiniz? "Bu kafa" ve "bu tablo", Türk futbolunda kulüplerin neden "perişan durumda olduklarını" çok iyi gösteriyor!. Ve de Halûk Ulusoy'un, Türk Futbolunu "bunca kızılca kıyamete rağmen" yıllardır neden "kolayca teslim aldığını" da çok iyi gösteriyor!. Bir... Ve de... daha... Bu Halûk Ulusoy'un karşısına çıka çıka, "demokratik bir hukuk devletinde" tam bir kabadayı edası ile "Bazı işlerin belgesi olmaz. Güvendiğimiz insanlardan oluşturacağım bir komisyon kuracağım, bu komisyon ve bizler bir kanaate varırsak, belge melge aramadan 'Hadi kardeşim kümeye' diyeceğiz" diyebilen M.Ali Yılmaz çıkabiliyor; vah benim futbolum vah!. Bir Kulüpler Birliği Başkanı'na bakın, bir de "Federasyon başkanlığı için" Ulusoy muhaliflerinin çıkarabildiği adaya!.. Sonra da, Türk futbolunun yarınlarından ümit bekleyin!.. Yazımın başlığı; keşke "Garip ama gerçek" değil de, "Kötü ama rüya" olabilseydi!.. Beşiktaş müthiş!.. Del Bosque gibi bir hocayı getirdikten sonra, Beşiktaş sanki "Türk Futbolunda transfer nasıl yapılır" dersleri vermek için "yerli" piyasaya bir girdi, pir girdi!. Ne Aziz Başkan'lı Fenerbahçe kaldı ortada, ne Ergun Gürsoy'lu Galatasaray!.. Herkes şaşkın şaşkın ve kıskançlıkla izliyor, siyah-beyazlıları!.. "Genciyle, ümidiyle, olgunuyla, tecrübelisiyle" öyle futbolcular aldılar ki; gelecek yıl galiba Beşiktaş, "bir-iki takviye ile" Ersun Yanal'ın milli takımı olarak sahaya çıkacak!. Bakıyorum; "Beşiktaş genel kurulundan önce" birbirleri ile rekabette "örnek" bir dönem geçiren "başkan adayları", genel kuruldan sonra, "seçilen yönetime" el ele her türlü desteği verdiler, vermeye de devam ediyorlar!. Galatasaray'da ise, "mağlûp olanlar", seçilenlerin "birlik ve beraberlik yemeğine gelmemişlerdi!." Fenerbahçe'de de, daha dün "beraber olanlar" şimdi disiplin kurullarında hesaplaşıyor; birbirlerinden "loca kaçırıyorlar!." Alkışlıyorum Beşiktaşlıları; nice yıldan sonra, Fenerbahçe'nin de, Galatasaray'ın da önüne geçtiler!.. "Başkalarının sözleşmesi devam eden futbolcularını astronomik rakamlar önererek" ayartmayı adet hâline getiren Fenerbahçelileri bile "Türkiye'de Beşiktaş'ın İbrahim Toraman için verdiği paraya değecek futbolcu yoktur, işi çığırından çıkarıyorlar, bu etik değil" diye feryat ettirecek duruma getirdiler!.. "Yüzleri kızarmasın" diye nezaket gösterip Fenerbahçeli Nihat Özdemir'e ve İlhan Ekçioğlu'na "Siz Gökdeniz'e kaç para verecektiniz; o para astronomik ve İbrahim'in maliyetinden çok daha yüksek değil miydi?" diye sormadılar bile!.. Ne diyelim; "at binenin, kılıç kuşananın!." Beşiktaşlılar ata binmeyi de, kılıç kuşanmayı da iyi biliyor!.. Ve... "Tatar ağaları da yaya kalıyor!." Teşekkür etmeli!.. Ergun Gürsoy kim? Galatasaray ikinci başkanı ve "Futbol Şubesi'nin babası!." Ne istiyor ve diyor? "100. Yılında Galatasaray'ı şampiyon yapacak bir kadro kuracak ve şampiyon olacağız!.." Peki, "böyle" diyorsa ve "Futbolun her şeyi ondan soruluyorsa", neden çıkıp da "Başkan Canaydın ve yönetimini büyük ve iyi transferler havuzuna itmek için" kaleminden ve dilinden geleni ardına koymayan spor yazarlarına, futbol yorumcularına kızıyor, kendisine ve Galatasaray'a "hiç yakışmayan" garip garip sözler sarfediyor? Spor medyasında "birileri", onca şeyi durup dinlenmeden yazmasalar, söylemeseler, Galatasaray başkanı Özhan Canaydın, Madrit'lere, Milan'lara kadar giderek "günlerce" stat ve kulüp kapılarında "transferleri halletmek için" bunca ter döker miydi? İşi, "tam bir onur meselesi" yapar mıydı? Gürsoy, işte "sadece" bu gelişmeler yüzünden bile, "birilerine kızacağına", teşekkür etmeli; hem de her gün!. Yoksa, "kaç yıldır transferde uyur gezer görüntüsü veren" Başkan Canaydın, "gene", hem de 100. Yılında Galatasaray'ı da, "iddialı konuşan" Ergun Gürsoy'u da fena hâlde mahcup ederdi!.. Onun için mesela ben, Ergun Gürsoy adına "kendime teşekkür ediyor" ve açık açık "Yazmaya devam Öcal, Canaydın'a avcı olalı beri galiba bu defa kuş tutturacaksınız" diyorum!. Sonu benzemesin!.. Açın spor sayfalarını, okuyun... Bulun "o günlerin" TV kasetlerini, seyredin... Görün bakalım "Ortega'nın gelişi" için neler yazılmış, neler söylenmiş... Nasıl parlak karşılamalar, törenler yapılmış... Formalarla nasıl pozlar verilmiş ve formalar nasıl satılmış... Şimdi "aynı" görüntüler içinde Alex geliyor!.. Ve... Brezilya Milli Takımı'nın hocası Parreira, Deniz Gökçe'ye diyor ki: "Savunmaya dönmesini isterseniz, Alex, Felipe gibi olur!." Dikkat ediniz; "Ortega gibi olur" bile demiyor; "röportajın bir yerinde" söylediği şekliyle, "Henüz milli takımda oynayacak seviyede değildi, onun için milli takıma almadım, ama olacak" dediği "Felipe'ye benzetiyor!.." "Böyle oyuncuları", Alman Hocalar "pek sevmez!." Lorant ile Ortega arasındaki olayları hatırlayınız!. Daum da bir Alman!.. "Şom ağızlılık etmek istemem", onun için temenni ediyorum ki; "Savunmaya dönmeleri istenen" Ortega'nın Lorant, Felipe'nin Fatih Terim tarafından yedek kulübesine gönderilmelerinin aksine, Daum Alex'i harcamaz!.. İnşallah!.. Ayıpladım!.. Fatih Tekke'ye yakışmadı!.. Sanıyorum ki, "birilerinin" dolduruşuna ve oyununa geldi!.. Trabzonspor kaptanı, kulübü, başkanıyla, yönetimiyle, futbolcusuyla haftalardır "Fenerbahçe başta" İstanbul'un Üç Büyükleri'ne karşı bir "onur ve prestij mücadelesi verirken", çıkıp da "rakiplerin ekmeklerine yağ sürecek" lâflar etmemeli, kulübünü, başkanını, yöneticilerini küçük düşürmemeliydi! Ben sporcuda öncelikle "insanlık, olgunluk ve vefa" ararım; bunlar yoksa, isterse "dünyanın en iyi futbolcusu olsun", benim paramla ancak "üç otuz para eder!." Tekke "iyi imtihan vermedi"; ikmale kaldı!. Temenni edelim ki, yeni sezonda "sınıfı geçsin" ve bir daha da ikmale kalmasın!. Mehmet Okur!.. Elvan'ın 5000 metre kadınlar dünya rekorundan hemen sonra, Mehmet Okur, NBA şampiyonluğuna ulaşan bir takımın kadrosunda olmak ve şampiyonluk maçlarında oynamakla, "çok büyük bir başarıya imza attı"; helâl olsun!. "Kaprisli" Hidayet'in varamadığı "rüya" hedefe, hem de "kısa zamanda" ulaşan Mehmet Okur, gelecek yıllarda çok daha büyük başarıları omuzlayacak ve "şampiyonluk maçlarında takımının ilk beşinin değişmezlerinden olacak!." Bu genç çocuk sanki basketbol için doğmuş!.. Onunla iftihar ediyoruz!. Açtığı kapıdan başka Türk basketbolcülerinin da geçeceğine inanıyoruz!. Hidayet'e de gelecek yıl için "şans" diliyoruz!..