Oh... Dünya varmış... Ligin üst katındaki "üç büyükler" kazandı ve onların maçlarında "verilmeyen penaltıları olmadı, aleyhlerine düdükler çalınmadı" ya, hiç olmazsa bir hafta rahatız; kafamızı dinleyeceğiz!.. "Alt kattakilerin maçlarında" goller sayılmamış, penaltılar verilmemiş; kimin umurunda? Benim spor medyam, "kanunları, yönetmelikleri, Federasyonları, Merkez Hakem Komiteleri'ni, hatta futbolu ve futbol topunu" sadece ve sadece "üst kattakiler için" varolmuş sayarsa, söyler misiniz bana, Halûk Ulusoy'ların, Bülent Yavuz'ların ya da benzerlerinin yaptıkları yanlışları, hataları "eleştirmeye hakkımız" olur mu? "Olursa" da, "üst kattakilerin taraftarları hariç", o eleştirilerimize "kim hak verir?" Üstelik de "üst kattakiler de yöneticileri ve teknik adamları vasıtası ile" her gün birbirlerini yerken; sebepli sebepsiz birbirlerinin nasırına basıp, cıyak cıyak bağırtırken, medyamızın "üst kattakileri sahiplenmesinde, koruma ve kollamasında" nasıl tam bir adalet sağlanabilir ki, onların tümü tatmin olsun, rahat olsun??? Olamayacağı için de, üst kattakilerin yönetimleri de benim spor medyamı çok zaman "kum torbasına çevirirler" ve bu defa da bizler başlarız cıyak cıyak bağırmaya!.. Yooo... Kimse kızmasın ve düşünsün bakalım; "verilmeyen goller, çalınmayan penaltılar" mesela Fenerbahçe'nin aleyhine olsaydı, pazar gecesini, pazartesi sabahını, pazartesi gecesini, hatta salı gecesini, belki de günlerini de "spor sayfaları ve TV spor ekranları" olarak acaba nasıl geçirirdik? Güldürmeyin beni; "tarafsız" medya imiş!.. Hadi, bir başka konuya geçeyim: Daha Galatasaray'ın da, Fenerbahçe'nin de genel kurullarına aylar varken, her gün spor sayfalarımızda "Aziz Yıldırım şöyle düşünüyor, Özhan Canaydın böyle yapıyor" diye genel kurullara dönük bir yığın haber okuyoruz, hem de "büyük büyük" başlıklarla verilmiş!.. Benim anlı şanlı "tarafsız" medyam tarafından "dördüncü büyük" ilân edilmiş Trabzonspor'da günlerdir tam bir "genel kurul skandalı yaşanıyor!.."ö İstanbul başta, Türkiye'nin her tarafında milyonlarca Trabzonlu insan var, milyonlarca "Trabzonspor taraftarı", en azından "Trabzonspor sempatizanı" Karadenizli var; ama "benim tarafsız (!) spor medyamın", Trabzonspor'daki bu "kargaşaya tuttuğu ışık" ne kadar? Ortada "biraz ışık olsa", Trabzon'da nelerin olup bittiğini anlayacak, nelerin olabileceğini yorumlamaya çalışacağız ama ne gezer? Adını ezberlediğimiz birkaç kişinin "gerçekleri anlatmayan ve ne tarafa çekerseniz o tarafa giden" açıklamalarını aktarmaktan öteye "ortada gazetecilik yok!.." Bu skandalın "10'da biri" üst kattakilerde olsaydı, kim bilir ne manşetler atılır, ne yorumlar yazılır, TV'lerde ne "özel oturumlar" yapılırdı?.. Özkan Sümer'den, Ahmet Ağaoğlu'ndan, Mehmet Öksüzoğlu'ndan, Nizamettin Algan'dan, İskender Önal'dan, Erol Tuna'dan, Faruk Özak'tan, nerede ise "bir aydır" gazetelerde yer alan bir yığın açıklama okuduk ve bugünlere geldik; içimizde "Trabzonspor'da nelerin olup bittiğini, neyin, nerede, nasıl olduğunu, neyin nasıl ve niçin değiştiğini, kimlerin hangi rolleri üstlendiğini ve oynadığını ortaya koyan" dört başı mamur bir "haber, bir yazı okuyabildik mi?" Ben spor medyamda, "Rüştü transfer olacak" diye, Barcelona genel kurulunu ve gelişmelerini, Trabzonspor genel kurulundan "çok daha iyi anlatan" haberler okuduğumu hatırlıyorum!.. Bu zihniyetteki bir spor medyası ne kadar ciddiye alınabilir, böyle bir spor medyasının ne kadar ağırlığı olabilir? Alt kattakilerin taraftarları "böyle bir spor medyasını" sevebilir mi, ona inanabilir, güvenebilir mi? İlhan'ın gol atınca Ahmet Hassan'a koşması, Tuncay'ın gol atınca Van Hooijdonk'a sarılması "bu medya için" çok önemlidir ama, "Avrupa Kupa 1'inde dörtlü final oynayıp üçüncülük almış" Galatasaray Kız Basketbol Takımı'nın Fenerbahçe'den "33 sayı fark yemesinin arkasında yatan" büyük dram benim spor medyamın umurunda değildir. Dikkat ediniz; "bu dram" sadece bir maçın "skorunu yansıtmakla kalmıyor", Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birinin, ülkeye "basketbolu ve voleybolu getirmiş" Galatasaray'ın "beceriksiz ve ufuksuz" bir zihniyetin elinde nasıl bir uçuruma yuvarlandığını da gösteriyor!.. Kız voleybol takımı liglerden çeken... Erkek voleybol takımının olup olmadığını söyleyemeyen ve varsa bile küme düşecek hale getiren... Erkek basketbol takımını "hak ettiği" Avrupa Kupaları'ndan "seyahate gönderecek paramız yok" diyerek men eden ve bunları da "UEFA kriterlerine uyacağız" kandırmacası ile camiaya kabul ettirmek isteyen... bir zihniyet!.. Daha da kötüsü, camianın da bu kandırmacayı "sessizce" kabul etmesi... İki yıldır, milyon dolarlarla bonservisleri alınan, bir o kadar da kendilerine verilen, üstelik "geldikten sonra sezonu tamamlamadan gönderilirken" ceplerine de "yüzbinlerce dolar konulan" bir yığın "ne idüğü belirsiz" futbolcu bir yanda... Öte yanda da "tasarruf" diye Avrupa Kupası maçlarına gönderilmeyen, bir zamanların "yenilmez armadası" Galatasaray Basketbol Takımı!.. Galatasaray yönetimine yazıklar olsun!.. Ama "asıl", bu büyük dramı manşetlerine taşımayan, gerekli yoğunlukta ve sürekli yorumlar yazmayan, TV'lerinde "özel" oturumlar yapmayan benim "anlı şanlı" medyama yazıklar olsun!.. Nerede gazetecilik? Nerede "spora karşı olması gereken" sorumluluk ve görev bilinci? Söyleyin bana nerede?