Gençler "böyle" yetişirse...

Sesli Dinle
A -
A +

Pazar günü… Dışarda sağanak yağış ve fırtına… TV’de zapping yapıp, “can sıkıntısını” yenmeye çalışıyorum.

 

Galatasaray TV’de durdum: Sarı kırmızılıların bir genç takımının İstanbulspor’un gençleriyle “canlı yayın” bir maçı vardı. İkinci yarıydı ve Galatasaray 2-1 galipti.

 

“Bu yazıyı yazmaya karar verince”, son bölümünden “5 dakikalık uzatma dâhil” 20 dakikasını seyrettiğim maçın, “hangi kategoride olduğunu bulmak için” Galatasaray WEB sitesinde de, Türkiye Futbol Federasyonunun web sitesinde de dolaştım… Gariptir ki bulamadım. Ta ki, Yandex’te videosunu bulana kadar…

 

Karşılaşma, Gelişim Ligi “U16 / 2. Grup 9’uncu hafta” maçıydı ve bu maçı da kazanan Galatasaray 8 galibiyet 1 beraberlik ile puan cetvelinin zirvesinde idi.

 

Galatasaray Teknik Direktörü “Galatasaray Akademisi’nden tam bir takım çıkar” diyerek, oynattığı gençlerin “Sarı kırmızılı takımın yarınları için umut veren bir açıklamaya yaparken” haklı gibiydi ama…

 

Galatasaray camiasının derdi, şu anda “Galatasaray geleceği” değil, iki hafta sonra “yeniden başlayacak” Süper Lig’de “hazırlık maçlarına ‘hazırlıksız yakalanan” A Takımı’nın ne yapacağı idi…

 

Neyse… Benim bugünkü konum “Galatasaray A takımı” değil;

 

Galatasaray’da “yetiştirilen” gençlerde gördüğüm “bir çarpıklık” idi ve de Futbol Federasyonu Başkanımız Mehmet Büyükekşi’nin Katar’dan getirdiği “devrim mahiyetindeki yeniliklerden biri” ile yakından ilgiliydi…

 

Galatasaray’ın “gencecik ve gerçekten istidatlı” gençleri, rakip oyuncular onlara dokunur dokunmaz yerlere yatarak, “sağlıkçılar gelmeden ve saha kenarına alınmadan” da kalkmıyorlardı…”Bunların içinde bana göre sadece hakemin sarı kart gösterdiği pozisyonda yere yatış” doğru idi, gerisi… Bu arada, topun “hakemin avantaja bırakması ile” kendilerinde olduğunu gördüklerinde fırlayıp koşanlar da oluyordu.

 

Saha kenarına alınanlar da, “onca kıvranmanın sonunda” saha kenarına gelince ayaklanıyor, oyuna dâhil olunca da kendilerini kıvrandıran acıları (!) nasılsa unutuveriyorlardı…

 

Seyrettiğim sürece “bir tane İstanbulsporlu oyuncu yere düşüp kıvranmadı, sağlıkçıları çağırmadı”; maçı Galatasaray kazandı ama keşke “daha 16 yaşındaki” gençler, yerlerde kıvranmayı bu kadar sevmeselerdi…

 

Ve geliyorum, bugünkü konumun aslı faslına; “bakıyorum, “basketbol gibi ‘kayıp zamansız’ futbola” itiraz edenler var… “Kayıp zamanı basketbolun masa hakemleri gibi futbolun VAR’ları izler ve gerçek kaybı hakemlere bildirerek oynanmasını sağlarlarsa ‘her maç 10 dakika ve daha fazla oynanabilir, goller atılır, curcuna başlar, olmaz böyle şey” görüşlerini duydum, okudum.

 

Futbolun, “numaracı oyuncular, vakit öldüren taç ve degaj atıcıları” maçın 90 dakikasından çalacaklarda çalacaklar ve “buna engel olacak adım” için “hayır” denilecek; vah ki, ne vah…

 

İşte size, “en büyük kulüplerimizden birinin yarınlardaki yıldızlarının nasıl yetiştiğini” anlattım…

 

Gerisini “VAR’lı kayıp zaman izlenmesine ‘Hayır’ diyen” arkadaşlar düşünsün!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.