Fatih Terim'in kafası hâlâ karışık!.. Hâlâ "ne yapması gerektiğine" karar vermemiş!.. Hâlâ arayış içinde!.. İşe "torba kadro" ile başlamış, sonunda iş çorbaya dönmüştü!.. Hâlâ "aynı durağın etrafında dönüp duruyor"; küçültmüş ama torba hâlâ torba!.. Finaller için "ilk deneme maçı" da, bu sebeple çorba!.. Bakın "hazırlık maçı" demiyorum, "deneme maçı" diyorum!.. "Hazırlık maçı" başka şeydir, "deneme maçı" başka şey!.. Hazırlık maçında, takımın "iskeleti" de bellidir, sahaya sürülecek takımın oynatılacağı "taktik" de!.. Deneme maçında "o oyuncu mu, bu oyuncu mu, yok öteki mi, yok beriki mi, yok şu taktikle mi oynayalım, yok bu taktikle mi" diye "bir arayış vardır" ve ne yazık ki, "Evet" ne yazık ki, Fatih Terim "hâlâ" bu "torba" durağının etrafında dönüp durmaktadır!.. İsveç'in, hem de "kendi sahamızda" ve "kendi seyircimiz önünde" sahaya indirdiği futbol üstünlüğü de buradadır; İsveç "hazırlık maçı yapmaktadır"; "deneme maçı" değil; takımın iskeleti de, taktiği de bellidir; bu iskelet ve taktik içinde "cezalı, sakat ya da dinlendirilecek oyuncular yerine", kulübede oturması muhtemel oyuncular sahaya sürülür; fark "sadece" o kadardır!.. Biz, bir de Çarşamba gecesi oynayan takımımıza bakalım; "takımın en iyisi olan" kaleci Volkan dahil, acaba "finallerin ilk maçında" sahaya çıkacak on birin iskeletinde, "sakatlıkların olmayacağını varsayarsak" İsveç önünde oynatılanlardan "kaçı" yer alacaktır; Fatih Terim dahil "bilen", hatta "doğru tahmin edecek" var mıdır?.. Ne yazık ki, "takımın iskeletini olgunlaştıracak" hazırlık maçlarıyla, "arayış" ifade eden deneme maçlarını hâlâ karıştırıyor ve gruplarda "bunca maç oynamamıza rağmen" hâlâ ve hâlâ "deneme maçları" seviyesinde maçlar oynayarak "hazırlandığımızı" sanıyoruz!.. Bu yüzden de, işte ortaya İsveç maçında olduğu gibi, tam bir çorba çıkıyor; evet, çorba!.. Takımdaki çoğunluğun ne yaptığını, neden yaptığını bilmediği, "birbirlerine tamamen yabancı imişlercesine" 3-5 metre içinde paslaşmayı bile zaman zaman beceremeyen, çok top kaybı yapan, bütün bir maç "bir tane doğru dürüst gol pozisyonuna giremeyen", golü "uzaklardan" Nihat'ın, Hamit'in, Emre'nin atacağı şutlarla bulmaktan başka "ümidi olmayan" bir takım seyrettik, İnönü Stadı'nda!.. "Efendim, daha ilk maç" demeyin bana!.. O Terim'in "deneme ve arayış maçı" merakından ve uygulamasından dolayı "daha ilk maç!.." Yoksa, "bunca grup maçı oynamış bir takım için", ne demek "ilk maç?.." Ben Terim'e soruyorum: Nerede iskelet, nerede "o iskelete uygun" taktik ve tertip?.. Hiç olmazsa bu defa "aynı" yanlışa düşme, işi "küçük de olsa" torbaya ve sonra da çorbaya çevirme!.. Türk Milli Takımı, finallerde, geçen şampiyonada Yunanistan'ın yaptığını yapabilir!.. Zira Avrupa Futbolu'ndaki "büyük düşüş" ortada!.. Yeter ki, "torba ve çorba" gündemden çıksın; "iskeleti, taktiği belli" bir takımın hazırlık maçları programı ciddiyetle uygulansın!.. Ne demektir, "Kadroyu mayısta açıklayacağım, o tarihe kadar herkes kadroya girebilir" sözü?.. "Mayısa kadar deneme ve arayış içinde olacağım" demektir!.. Yandı gülüm keten helva!.. Demek ki, iş mayısa kadar gene "torba ve çorba!.." Sonrası için "zaten" zaman yok!.. Peki, "böyle" olursa, ne yapacak milli takım finallerde?.. Grup maçlarındaki "tık nefesliğin" aynısını yapacak!.. Olur mu?..