Gerçek acıdır ama yazılmalı!..

A -
A +

Gülmemek için kendimi zor tuttum, haberi okuyunca!..  “Özetle” neymiş, haber; “8 Senede toplam 55 futbolcu transfer eden, 5 teknik adam değiştiren, bu uğurda 204.9 milyon avro harcayan Fenerbahçe, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası gruplarına bir türlü kalamamış, en iyi derecesi UEFA’nın Avrupa Ligi’nde yarı final olmuş. Bu dönemde Galatasaray, Avrupa ve ülke içi kupalarında Fenerbahçe’yi 4’e katlamışmış…”
Artık “sokaktaki 11 yaşındaki çocuk bile” biliyor ki; bu tablonun  altındaki imzanın sahibi, “Fenerbahçe değil, Aziz Yıldırım’dır!..”
Koca haberin her tarafında “Fenerbahçe aşağı, Fenerbahçe yukarı, Fenerbahçe şöyle yaptı, Fenerbahçe böyle yaptı” deniyor da, “her şeyi yapan, alan, satan, ölçen biçen, harcayan” ve de “Ben…Ben…Ben” diye diye tam 18 yıldır Fenerbahçe’yi “tek adam” olarak yöneten Aziz Yıldırım’ın adı bir defacık bile geçmiyor haberde!..
Aslında “bu haberin, bu rakamlarla” şöyle verilmesi gerekmiyor muydu: “Ey Aziz Yıldırım, işte tablo; bunca para, bunca futbolcu, bunda teknik adam, sonuç; hüsran, hesap ver!..”
Ama nerde, o cesaret, o feraset?..
“Askerliği konusundaki” türlü -çeşitli iddiaların “yalan olduğunu” bugüne kadar belgeleriyle ortaya koyamamış bir kişiyi, “Yunanlıların İzmir’i işgalinde ilk kurşunu atan ve şehit edilen gazeteci  Hasan Tahsin’e benzeten” gazeteciler utansın; “bir gazeteci, bir Türk olarak” bilmem ki daha ne diyeyim?..

Bir de bu pencereden bakmak!..

Uzun zamandır, düşünüyor ve hatta “ufak ufak” yazıyor, satır aralarına serpiştiriyordum, ama artık kesin olarak inanmaya başladım; “Galatasaray’ı bu duruma düşürenler ve de bu durumdan kurtulmasını istemeyenler, Galatasaray’ı birilerine pazarlama planları yapanlardır!..”
Kim bilir belki de bu pazarlamada, “Galatasaray’ın patronu olacak olan kişiyle ortak olma şartı” da vardır. Artık dolar/avro milyarderi bir Petrol Şeyhi mi, yoksa bir Rus Oligarkı mı, onu bilmem.
Galatasaraylılar bu konuyu ve “son yıllarda olup bitenleri” bir de bu pencereden bakarak analiz etsinler, bakalım ne sonuca varacaklar?..
Benim  bu satırlarımın altında bir “paranoya histerisi” mi yatıyor, yoksa “gerçeklik” payı var mı” iyi düşünsünler!..

Birileri hesap vermeli!..

İşte Olimpiyat meşalesi yandı ve de bu arada ortaya çıktı ki, Türk spor seyircisi de “çıra gibi” yakıldı; hiçbir TV kanalımız olimpiyatı “doğrudan” ve (Bu yazıyı Cuma sabahı yazıyorum) hatta belki de “eğriden” bile yayınlayamıyor ve de hiçbir gazetemiz, Rio’dan “kendi adamları ve kanalları ile” haber veremiyor, yorum yapamıyor, röportaj gönderemiyor; zira “Rio akreditasyonlarımız yok!..”
Ortada tam bir skandal görüntü, tam bir fiyasko, tam bir “idari” hezimet var; yazıklar olsun!..
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Uğur Erdener, “bu konuyu gündeme getiren ve hesap soran” sevgili kardeşim Hıncal Uluç’a gönderdiği mesajda diyor ki; “Sevgili Ağabey, sizin de çok güzel belirttiğiniz gibi, ilk kez Türk halkı önemli bir Olimpiyatı TV'den izleyemeyecek, ya da bir son an gelişmesi ile ‘Şöyle böyle’ izleme fırsatı bulacak.”
“Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı, naklen yayın ihalesini alanlar, aracılar ve de diğer sorumlular ve yetkililer ile yaptığı görüşmeleri” uzun uzun anlatıyor” ve ortaya koyuyor ki; “kendisi elinden geleni yapmış, sorun çözülememiş.”
Mesajın sonunda da “haklı olarak”  diyor ki; “En enteresan olan, bu konuda medyamızda hiçbir haberin olmayışı.”
Buraya kadar tamam da, “büyük bir eksiklik” yok mu; durum çatallaşınca, neden “bu konularla yakından ilgilenen, spora her türlü desteği veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bir randevu talep ederek, gerçekleri ona anlatmadın”, sevgili Erdener?..
Koca bir olimpiyatı günlerce ve gecelerce seyredecek milyonlarca Türk için, “onların verdiği milyonlarca, milyarlarca parayı istediği gibi harcayan” TRT’nin “Olimpiyat naklen yayını için istenen 15 milyon doları vermememe inadını” sayın Cumhurbaşkanı bir telefonla kıramaz mıydı?..
Üstelik bu paranın büyük bölümünü “alacağı reklamlarla karşılayabilecek olan” TRT varken, ortada!..
(Öğleden sonra Olimpiyat Oyunları’nı TRT’nin yayınlayacağı duyuruldu)

Bu nasıl gazetecilik?..

Neredeyse bir hafta oluyor, gazetelerde haber; “A Milli Takım'ın 2010 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde kamp yaptığı sırada bazı federasyon yöneticileri, futbolcu ve teknik heyetten isimlerin Pensilvanya'ya giderek terör örgütü lideri Fethullah Gülen ile görüştüğü iddiaları gündeme geldi. Özellikle kafilenin havaalanına inmesinden sonra üç futbolcunun kendilerini karşılayan şahıslar tarafından alınarak Pensilvanya'ya götürülmesi de soruşturma kapsamına alınacak.”
Ve de bu haberin altına, “kafiledeki 33 futbolcu ile yönetici ve teknik adamların isimleri” eklenmişti!..
O günden bu yana, benim anlı ve şanlı basınımda “Pensilvanya’ya giden 3 futbolcu ile yöneticilerin kimler olduğu” konusunda tek satır haber göremedim; vardıysa haberi yazan arkadaştan özür dilerim.
Basının bu sessizliği yüzünden “Bütün kafile töhmet altında bırakıldı” ve bizlere de “O mu, bu mu acaba” diyerek papatya falı açmak kaldı!..
Bir spor muhabiri için, o kafilede bulunanlardan bir ikisini bulmak ve “onlardan gidenlerin isimlerini almak ve de haberini yapmak” o kadar zor muydu, acaba?..

Yorumlu, iki yorum!..

Bir hafta önce, “Fenerbahçe- Monaco’yu yenince; “Elbette elinde bu kadar kaliteli 3 stoper olunca, 3’ünü de değerlendirecek ve 3-5-2 oynayacaksın. Pereira doğruyu yapıyor!..”
Bir hafta sonra, Fenerbahçe-Monaco’ya 3-1 yenilip elenince; “Kardeşim 3-5-2 oynanır mı? Fenerbahçe’nin elenmesinde bu sistemde ısrar eden Pereira baş rolü oynadı, vakit geçmeden gönderilmelidir!..”
Yorumum; bu Pereira, futbolumuza  ve bu yorumculara çok bile!..

Şaka!..

İnan Kıraç, “Galatasaray’ı mali krizden çıkaracak” bir formül geliştiren ve “bu formülün bütün hazırlık masraflarını ben ödeyeceğim, kulpten tek kuruş çıkmayacak. Yönetim de formülü kabul edip etmeme konusunda serbest” diyerek  destek isteyen eski başkan Selahattin Beyazıt’a “Aman bu işe beni karıştırma” demiş!.. (Bu konuyu gelecek hafta daha geniş yazacağım)
Eee, ne de olsa sayın Kıraç “Galatasaraylıların ağır ağabeyi”, hiç “böyle basit ve küçük işlerle uğraşır mı?..
Selahattin Başkan, Ondan “Kulüpten ihraç edilen Mehmet Koçarslan’ın Galatasaray Adası sözleşmesinin uzatılması için destek istese idi”; bakınız nasıl koşa koşa yardıma gelirdi!..

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.