"Kendi kurduğu" TV'nin ekranından, "gerçek" hiçbir spor yazarının "kabul etmediği, edemeyeceği" bir "garip" uygulama ile "yazılı olarak alınan" sorularla ve "istediğine cevap verme, istediğine vermeme" hakkını elinde bulundurarak yaptığı "basın(!)" toplantısında, pervasızca atıp tutan ve "geri zekalı şerefsizler" diyerek "bazı" gazetecilere "küfreden" bir kişi var ortada... "Gazetecileri karşısına alıp" basın toplantısı yapmaya korkan, "geri zekalı şerefsizler" dedikleriyle "yüz yüze hesaplaşmaya cesaret edemeyen" bir kişi!.. Yıllardır, basındaki "silâhşörleri tarafından korunan ve kollanan" bir kişi!.. Ne oldu; aradan bir hafta geçmeden "korkusuzca gazeteciliğin gereklerini yerine getirerek ortaya çok önemli bazı iddialar atan" spor yazarlarının "geri zekalı şerefsizler olmadığı", aslında tam aksine "gerçek ve şerefli birer gazeteci oldukları" meydana çıkıverdi!.. "İddialar belgelendi"; Futbol Federasyonu da "soruşturma açmak zorunda kaldı!." O Federasyon ki, kurulmasına "o kişi öncülük etmişti" ve o federasyonun Başkan Vekili daha bir hafta önce "bu iddiaları yalanlamaya", hatta "Böyle bir duyum almıştım" diyen "eski" federasyonun Başkan Vekili'nin de ağzının payını vermeye kalkışmıştı!. Bakınız, "gazetecilere isim belirtmeden ve ulu orta", hem de TV ekranlarından "geri zekalı şerefsizler" diyen kişi için, "o kişi" kim olursa olsun, "bu konuda" yazı yazarken "adını yazmamak" sureti ile , meslektaşlarıma, hem de "görevlerini hakkı ile yapan" meslektaşlarıma, çok haksız olarak, hatta "yeni çıkarılan" Türk Ceza ve Sporda Şiddet Kanunlarını çiğneyerek ağır şekilde hakaret eden kişiye, "bir gazeteci tepkisi koyuyorum" ve ondan "bu kişi" olarak söz ediyorum!.. Sonunda ne oldu; "birdenbire geri zekalı(!) şerefsizlerin(!) iddiaları ciddiyete bindi"; kan ter içinde basın toplantısı yapıyor, hukuk kurulları kurup "savunmalar hazırlıyor!.." Demek ki neymiş; ayıklayacak şimdi teker teker pirincin taşlarını!.. "İddialarla ilgili" koca koca sayfalar yapıldı, TV programları yapılıyor... Haberler... Haberler... Yorumlar... Yorumlar... Anlaşılıyor ki, "geri zekalı(!), şerefsizler(!) in sayısı hızla artıyor"; onların sayısı arttıkça da, bu konuda, "şu" veya "bu" ama "çoğumuzun bildiği" sebeplerden "yazı yazmayan, yazamayan" ileri zekâlı ve şerefli spor yazarlarının sayısı da hızla azalıyor!.. Bu "ciddi ve önemli" olayın bir başka ve mesleğimiz açısından "çok daha acı" bir yönü var: Meslek kuruluşlarımızla ilgili cephe!.. "Gazeteciliğin en hasını yapan, yapmaya çalışan" üyelerine "geri zekalı şerefsizler" denilmesini "içine sindirip susan, hazmedip oturan" meslek kuruluşlarımızın yönetimlerini kınıyorum!.. Gazeteciler Cemiyetleri... Basın Konseyi... Hele hele... Türkiye Spor Yazarları Derneği... Evet.... TSYD Yönetimi... Hiç mi "yönettiğiniz derneğin tüzüğünü okumuyor", hiç mi "mesleği ve üyelerinizi korumanın asli göreviniz olduğunu" hatırlamıyorsunuz? Bu dernek ne için vardır? Sizler necisiniz, ne yapıyorsunuz, ne yaptığınızın farkında mısınız? TV ekranlarından kimlere "geri zekalı şerefsizler" deniyor? Kim bu "haddini fersah fersah aşan" kişi? Hepinizi nasıl susturuyor ve "ona karşı" sesiniz sedanız neden çıkmıyor; çıkamıyor? Bu kaçıncı olay? "Kendi kurduğu federasyon" bile sonunda "soruşturma açıyor" da, siz hâlâ "duymuyorsunuz, görmüyorsunuz, konuşmuyorsunuz!.." "Geri zekalı şerefsiz" üyelerinizin olduğunu kabul edip oturuyorsunuz!.. Yazıklar olsun size... Yazıklar olsun!.. Yoksa, TSYD'nin göbeğine "meyhane açtıktan sonra", spor yazarlarının yüzlerini de "meyhane duvarı gibi" mi görmeye başladınız? Söyleyin bana; siz necisiniz? Tez elden bırakınız koltukları da; spor yazarlığının ve yazarlarının onurlarını, gururlarını, hasiyet ve şereflerini, kişilik ve kimliklerini "hakkı ile" savunacak ve koruyacak insanlar gelsin ve "bir türlü beceremediğiniz" o "anlamı büyük sorumluluğu" yüklensin!.. Daha ne bekliyorsunuz? Galatasaray camiasına ne oldu? Nerede ise 10 yıldır, bu camiayı tanıyamıyorum!.. "Çoğu belgelenmiş" bir yığın "tüyler ürpertici" iddiayı duymuyor, görmüyor ve gereğini yapmıyor!.. "Kol kırılır yen içinde" deyip, üzerini, örtüyor!.. "Temiz toplum" çırpınışı içinde, ülkenin "başbakanlarından, bakanlarından, iş adamlarından, yüksek hakimlerinden, paşalarına kadar" pek çok kişi adalet önünde "aklanmaya çalışırken", Galatasaray'da "iddiaların üzerine kalın şallar örtülüyor!.." İşte bir yenisi... Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birinde nerede ise "spor sayfasının tamamını kaplayan" müthiş ve tüyler ürpertici iddialar!.. Eski Galatasaraylı futbolcu, 1995 - 2000 yılları arasında Galatasaray'ın "Avrupa temsilciliğini fahri olarak yapan", şimdi de "Futbol Federasyonu İsviçre Temsilciliğini görevinde bulunan" Tunç Üner, "öyle şeyler söylüyor ve öyle şeyler anlatıyor, öyle şeyler ima ediyor" ki; yenilip yutulması, hazmedilmesi mümkün değil!.. Hem de Özhan Canaydın yönetimi ile ilgili olarak!.. "Faruk Süren döneminde, Mehmet Cansun döneminde" ortaya atılan ve çok Galatasaraylı'nın yakından bildiği bazı iddiaların üzerine gidememiş, gitmemiş ve "hesap soramamıştı"; Galatasaray camiası... Şimdi "halkaya Özhan Canaydın yönetimi" de eklendi!.. Tunç Üner'in iddiaları, "yabancı oyuncu transferleri" üzerine... Hiç olmazsa "bu defa" Galatasaray camiası "bu iddialara yabancı kalmamalı!.." "Ne olup bittiğini anlamalı" ve gereğini yapmalı!.. İddialar, "kapalı kapılar ardında yapılan ve 30-40 kişinin katıldığı" bir Divan Kurulu toplantısında verilen izahat ile geçiştirilemeyecek kadar ciddi!.. Neyse ki, Galatasaray yönetimi "iddiaları yalanlamakla kalmayıp", "bir soruşturma kurulu kurulacağını" açıkladı; dilerim "lâfta kalmaz!.." Ve yıllardan beri ilk defa "kutlanacak" bir adım atılmış olur!.. Cevap verin!.. Türkiye'nin futbolda yaşadığı ve yakaladığı "en büyük başarıya imza atanların başında gelen" Fatih Terim'i, "Canaydın yönetimi" harcadı, hem de fena hâlde harcadı!.. Şimdi sıra Hagi ve Hakan Şükür'e geldi!.. Ümit Karan gibi bir futbolcu için, geçen yıl "Galatasaray yönetimine nasıl Çin işkencesi yaptığı ortada olan" bir oyuncu için, "özel hayatı ve antrenman ilişkileri bakımından" diğer futbolculara "kötü örnek olan" bir sporcu için "bu iki efsane adam da göz göre göre harcanmak isteniyor!." "Ümit Karan" konusundaki şaşkın tutum ve inanılmaz müsamaha, "koca Galatasaray'ı, Hocasını kukla gibi kullanan bir futbolcuya göz yumulan bir kulüp" durumuna düşürdü, olacak şey mi? Bıraktım Hagi'ye ve Hakan Şükür'e hakareti, "bu çirkin görüntüye" adeta bile bile "lades" demek, Galatasaray'a hakaret değil mi? "Gerektiğinde" Başkan'ına, "kendisini Türkiye'ye hem futbolcu hem de teknik adam olarak getiren ve kariyerinin zirvesine çıkma yolunu açan" Ergun Gürsoy'a "hayır" diyen, çok konuda "Nuh" deyip "Peygamber" demeyen "koca" Hagi, "Hakan Şükür'ün talimatları ile hocalık yapacak" öyle mi? Haftalardır "bu yazılıp çiziliyor" ve buna "Ümit Karan'ın sözleri" sebep oluyor, yönetimden "çıt" yok; yazıklar olsun!.. Hem "100. Yılda teknik adam ve kaptan olarak" bu ikiliden "şampiyonluk beklediğinizi" söyleyeceksiniz, hem de Ümit Karan'ın sırtını "Sen 6 aylık kiralık olarak git, seneye dönersin" diye okşayarak "seneye Hagi'siz ve Hakan'sız bir takım düşündüğünüzü" göstereceksiniz; bu nasıl bir zihniyettir? "Henüz kalben tam olarak Galatasaraylı olup olamadığı" şüpheli bir futbolcu, ikide bir çıkıp Hakan Şükür gibi bir Galatasaraylı için "ulu orta" sözler söyleyecek, duymayacaksınız; ama Hakan Şükür çok haklı olarak ona cevap verince, "Hakan'ı suç işlemiş duruma düşürecek" bir tavır içine girecek, medyadaki "Hakanfobiye tutulmuş" bazı yazar-çizerlere malzeme hazırlayacaksınız; bu nasıl yöneticiliktir? Yoksa siz, "Galatasaray'ın Türk Futboluna kazandırdığı en büyük başarıyı ve bu başarıya imza atanları yok etmek için" mi göreve geldiniz? Açık açık söyleyin de anlayalım!.. FIFA'ya ne lâzım? "Genel Kurul'da ayrı ayrı seçilen" Merkez Hakem Komitesi ile Futbol Federasyonu "tam bir uyum içinde" FIFA Hakem Listesi'ni "seçtiler, onayladılar" ve FIFA'ya gönderdiler!.. Gönderdiler ama "kıyamet de kopuverdi!.." Günlerdir yazılıp çiziliyor; "Neden Cüneyt Çakır'ın hakkı yendi, neden Mustafa Ç ulcu, Cem Papila, Bülent Demirlek ve hele hele Metin Aydoğan listede de, hakemliğiyle, yaşı ile, 4 yıldır Süper Lig'de yönettiği maçlarda tutturduğu ortalama ile bu listeyi anasının ak sütü gibi hak eden Cüneyt Çakır yok?.." Ben "hakem işlerinden pek anlamam!.." Ama... Spor sayfalarında "okuduklarım", TV ekranlarında "dinlediklerim" eleştirilerin "haklı, hem de çok haklı olduğunu" gösteriyor!.. MHK Başkanı ile Federasyon Başkanı "seçimdeki kriterleri ve Metin Aydoğan'ın neden listeye konduğunu açıklamadıkları sürece" de, "adaletsiz ve haksız bir seçimşin yapıldığına inanmaya" devam edeceğim!. Ben "Efendim, MHK seçmiş, listeyi yapmış, Federasyon ne yapsın" görüşüne de katılmıyorum. FIFA'nın muhatabı Federasyondur ve "Federasyon istese, 8 kişilik listenin sıralamasını değiştirip, Cüneyt Çakır'ı ilk yediye alabilirdi"; yapmadı, yapamadı, "kriterleri koyun, gerekçeleri yazın ve listeyi ona göre yapın" diyerek "iade etmeye" bile cesaret edemedi!.. Şimdi. Aklıma "Neden Metin Aydoğan" sorusu ile ilgili bir cevap geliyor: Acaba, Merkez Hakem Komitemiz, "İtalya'da hakem tayinlerini seçimle gelen, özerk bir kuruluşun yapmasına sesini çıkarmayan" ama iş Türkiye'ye gelince "Olmaaaaz" diyen FIFA'ya "hakem yerine" bir de "iyi doktor' gerek" diye düşünmüş olmasın? "MHK seçimle iş başına gelirse problemler biter" diye düşünen ve Spordan Sorumlu Bakanımızı da yanıltanlara selam olsun!.. Bilgisayarımın ekranına bir mesaj düştü, beni çok mutlu eden bir mesaj!.. İşte, bu mesajdan birkaç satır: "Çağımızın kitleleri sürükleyen seyirliği futbol, uzun zamandan beri yalnız eğlence aracı olmaktan çıkmış, toplumsal bir eylem halini almıştır. Bu olguda biz Tatangalar'ın da yeri vardır ve farklıdır. Bizler, gelişen bu çağda fiziksel olarak bir araya gelemesek de, yine gelişen teknolojiden yararlanarak internet ortamında diğer bir ifade ile sanal alemde SakaryaSpor.Net olarak yerimizi aldık. Bizler bu sitede dilediklerimizi, son derece uygar, seviyeli bir ortamda birbirimizi ve başkalarını kırmadan paylaşıyoruz. Bununla da kalmayıp, tüm mecralarda tartışılan taraftar tanımlamasını çevreleyen zincirleri kırıp, farklı kulvarlarda da eyleme geçiyoruz. Bunlardan en önemlisi Doğu Anadolu Bölgesine yardım kampanyası düzenlemek oldu. Bu organizasyonumuzda yakaladığımız başarı bundan sonra yapacağımız organizasyonlar için de bize ayrı bir umut, güven ve şevk vermiştir." Yardım kampanyasında "akıllarda herhangi bir olumsuz düşünce oluşmaması için" para toplanmaması kararını alan Sakaryasporlu taraftarlar, "hedef kitle olarak önce çocukları daha sonra ise ailelerini" seçerek, onlara "giyecek yardımı" yapmak için kolları sıvamışlar. İstanbul'da yaşayan arkadaşlarının da katkısı ile 1000 parça eşya toplanmış ve 70 koli hâlinde Hakkari Milli Eğitim Müdürlüğü'ne ve bazı okullara gönderilmiş... Şimdi, "kitap desteği" için çalışmalara başlanmış... Sakaryasporluların "bu örnek davranışı" temenni edelim ki, diğer taraftar derneklerine ve topluluklarına da örnek olsun!.. Tatangaları kutluyorum!..