Gidenler ve gelenler!..

A -
A +

"Zamanında ve zemininde gitmeyi bilmezsen, işte olacağı budur!.." Fatih Terim için söylüyorum bunu, Şenol Güneş için söylüyorum bunu!.. "Gitme zamanı geldiğini" göremediler, anlayamadılar; sonunda, şöyle ya da böyle "gönderildiler!" Efendim, "Bunca başarılı işler, bunca hizmet yaptılar, sonları böyle mi olmalıydı? Başkanları onlar için 'Sonuna kadar arkandayız' dememişler miydi, bu nasıl iş?" Yooo... "Sonuna kadar arkandayız" demek, "Ne kadar başarısız olursan ol, ben seni hep iş başında tutacak, milyarlarla, dolarlarla besleyeceğim" demek değildir! Zira, ne Futbol Federasyonu Halûk Ulusoy'un babasının malıdır, kendi çiftliğidir, ne de Galatasaray Özhan Canaydın'ın!.. "Sonuna kadar arkandayım" demek; "mâkûl, kabul edilebilir bir süre sana her türlü desteği vereceğim, başarısız da olsan, o mâkul sürede başarılı olana kadar seninle devam edeceğim" demektir! Zira, Hâluk Ulusoy da, Özhan Canaydın da "oturdukları makama, ömür boyu oturmak üzere gelmemişlerdir"; seçilmişlerdir, elbette "seçenlerin isteklerine ve özellikle beklentilerine cevap verecek kararları almak zorundadırlar!" Dikkat ediniz, çok yorumcu ve spor yazarı "benzer iki olayda" bakıyorsunuz, "taban tabana zıt" vaziyet alıyorlar! "Hâluk Ulusoy, başarısız Şenol Güneş'i nasıl takımın başında tutuyor" diye kampanyalar açanlar, Özhan Canaydın - Fatih Terim olayında "tam tersini" yapıyorlar, yazıyorlar, konuşuyorlar; bu nasıl iş? Kişi, özellikle medyadaki yorumlara, yazılara kendini kaptırmadan, "kırılma noktasını sezebilmeli, görebilmeli, anlayabilmeli" ve "gereğini yapmalıdır!.." Şenol Güneş, federasyon başkanı ve federasyon başkan vekili ve dolayısı ile federasyon kurulu ile "işinin bittiğini" anlamamakta ısrar ve "Samet Aybaba'lar ve benzerleri ile el altı temaslar kurulduğunu bile bile" koltuğunda oturmanın "kendisini kurtaracağını" zannetmiştir; hata etmiştir, şimdi "tazminat alabilmek için kovulmayı göze alan adam" durumuna düşmüştür; yazık! Fatih Terim, "Galatasaray'ı dördüncü bile yapamamış ve Avrupa kupalarının dışına düşürmüş bir teknik adam" olarak görevi bırakmıştır, bir sezon tam, bir sezon da dörtte üçlük zaman sürecinde "ne bir kadro kurabilmiş, ne bir sistem oturtabilmiş" ve hatta "ne yaptığını, ne yapmak istediğini kendisinin bile anlayamadığı, anlatamadığı bir kaos ortamında oraya buraya sürüklenerek" Türkiye'de "teknik adamlık defterini kapattığını" ilân etmiştir! Siz bakmayın "çok kötü bir futbolla kaybedilen" Rizespor maçı sırasında yaşanan "duygusal dakikalara!.." Eğer "Özhan Canaydın ve yönetimine karşı tepki haklı olarak bu kadar büyük olmasa idi", biliniz ki, "tablo tam tersine olacak" ve Terim "son derece başarısız bir teknik adama haklı olarak gösterilecek tepkileri alarak" Olimpiyat Stadı'ndan ayrılacaktı! Terim de, Güneş de ne yazık ki, "kendi kendilerini yakan", kendileri ile beraber "takımlarını yakan" ve nihayet "kendilerine güvenen, inanan kişileri de yakan" iki teknik adam olarak sahneden çekildiler! Elbette "başarıları ve Türk futboluna kazandırdıkları" daima hatırlanacaktır! Bu başarılar, "Türk futbolu kadar", onların da "taçlandırıldığı" unutulmaz olaylardır! Ama "sadece tarihle yaşanmaz"; insanlara da, müesseselere de "bugünün gerçekleri" ve "hayat devam ediyor" sözü yön verir! Şenol Güneş gitmiştir, yerine belki de Ersun Yanal gelecektir! Gelirse, "doğru seçim olur!.." Fatih Terim gitmiştir; yerine Hagi gelmiştir!.. Doğru seçimdir, yerinde seçimdir! Galatasaray tribünlerinin, Galatasaray taraftarlarının, Galatasaray takımının, Galatarasaylı futbolcuların "sevdikleri, saydıkları" ve "onları seven ve sayan" bir teknik adama, herşeyden önce "bir ağabeye ihtiyacı vardı"; Özhan Canaydın - Ergun Gürsoy ikilisi "bu problemi en iyi şekilde çözmüşlerdir"; hem de "Turgay Kıran" adındaki "tecrübesiz" bir yöneticinin "inanılamayacak" gafına ve patavatsızlığına rağmen!.. Ergun Gürsoy'un "kişiliği, tecrübesi ve bilgisi" Galatasaray'ın sportif başarıları için devreye girmiştir!.. Özhan Canaydın, "liseli - lisesiz kavgasının ön plâna çıktığı" Galatasaray'da "liseli olduğunu sandığım" Turgay Kıran'ın gaflarına ve patavatsızlığına "hemen set çekmezse" ve onun "TV ekranlarında görünme hevesini dengeleyemezse", genel kurul öncesi ve sonrası "son derece kötü bir imtihan veren" trübün göstericilerinin ekmeğine yağ sürülür! Ve Hagi de, "Canaydın'ın seçimi kazanmasına çok kızmış görünen" yorumcuların, yazar - çizerlerin "boy hedefi hâline gelmekten" ve harcanmaktan kurtulamaz! Birkaç gündür görüyorum ki; "mesele üzüm yemek değil, bağcı dövmek!" "Galatasaray'ı sevdiklerini" iddia edenler, "Özhan Canaydın'ı yok etmeye çalışırlarken, Galatasaray'ı yok ettiklerinin farkına varamıyorlar"; çok yazık! Görülüyor ki, "Canaydın ne yapsa, Hagi ne kadar başarılı olsa", onlar, yani "Canaydın'ın yok olmasını" isteyenler yakıp yıkmaya devam edecekler!.. Onun için "Galatasaray'ı mâli bakımdan yıkan ve kulübü bu hale getiren iki kişiden biri olan Mehmet Cansun'un yeniden seçilmesini bile istediler"; ne var ki, Galatasaray Genel Kurulu "çok mantıklı ve haklı bir kararla" maceraya yeşil ışık yakmadı ve "Galatasaray'ın yarınları kurtuldu!" Galatasaray'ın geleceği "trübün çığırtkanlığına teslim edilmedi" ve "yıllardan beri" ilk defa Galatasaray Genel Kurulu "Galatasaray Genel Kurulu olduğunu hatırladı!" Yeni yönetim de, yeni teknik direktör de Galatasaray'a hayırlı olsun!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.