Çarşamba gecesi Ali Sami Yen'deki Galatasaray, Almanya'ya, "turu geçmeye çok daha yakın olan takım" görüntüsü ve ümidi ile gidecektir!.. Elbette "futbol bu"; tersi de olabilir ama, "Çarşamba gecesinin futbol terazisine baktığımızda" gördüğümüz manzara budur; "orada" da, "tribünleri dolduracak" Galatasaray taraftarının desteğini ve Ali Sami Yen'deki sahadan "daha iyi bir zemini" bulacağı için sarı - kırmızılılar "burada kaçırdıkları golleri" Bay Arena Stadı'nda atacaklar ve "büyük bir ihtimal" ile "turu geçerek" yurda dönecekler!.. Peki, Galatasaray burada neden yenemedi?.. Önce, "hava şartları ve kötü saha zemini" diyeyim, çünkü "o sahanın rakibe yaradığı" açıkça ortada idi; "futbolu oynamak isteyen ve oynayan" Galatasaray'ı, Almanlar sadece "oynatmamak" için çırpındılar; "o" hava ve saha şartları, onlara yaradı!.. İkincisi, Galatasaray "gol" yönünde "çokça" şanssız ve "epeyce" de beceriksizdi; Alman kalecisi de "Orkun'a tek tehlikeli topun gelmediği ve kalesinde adeta donduğu maçta", en az "3 mutlak golü kurtararak" Leverkusen'in "en iyisi" olmayı hak etti!.. Üçüncü sebep ise, Feldkamp'ın "gene" ve "haklı" olarak "çok tartışılacak" oyuncu değişiklikleri ve "bunların" zamanı oldu!.. Perşembe sabahı, Fotomaç'ta sevgili Yaşar Yalçın "maçla ilgili" yorumuna şöyle başlıyordu: "Maçtan bir gün önce Feldkamp'ın basın toplantısında aramızda ilginç bir diyalog geçti. Alman hocaya Galatasaray'ın Leverkusen'den çok daha iyi bir takım olduğunu, oynadığı son maçlarda da bunu gösterdiğini, Alman Ligi'nde de Galatasaray'a ancak Bayern Münih'in rakip olacağını söyledim. Sevgili hoca sinirlenerek 5 dakika benim bu sözüm üzerine çeşitli açıklamalar yaptı. Ancak kendi takımının Leverkusen'den iyi olmadığını, ben kabul etmesem de ciddi ciddi anlattı. Çok üzüldüm. Ya hoca Galatasaray'ın son haftalardaki iyi futbolunun farkında değil, ya da sarı - kırmızılı kulübün büyüklüğünün... Fatih Terim, Real Madrid'le, Milan'la oynarken bile 'Bizim onlardan eksiğimiz yok, fazlamız var' derdi. İşte UEFA Kupası da bu inançla kazanılmadı mı?" Feldkamp'ın, "sakatlıkları iyileşen" Ayhan - Lincoln - Nonda arasında "sakatlanan Serkan'ın yerine" ilk on birde "Ayhan tercihi"; bir!.. "İlk" değişiklikte, "oyundan düşen" ve zaten maç başından beri "bekleneni vermeyen" Ayhan'ın yerine "oyuna Hakan Balta'yı alması"; iki!.. Nonda ve Lincoln'ü oyuna almak için "nerede ise maç sonunu beklemesi" ve hele hele "Hakan Şükür'ün çok iyi ve etkili oynadığı" süreçte "sonucu değiştirebilecek teknik düzeyi üstün ve gol şansı fazla" bu iki oyuncuyu "yanında oturtmaya devam etmesi"; üç!.. "Bunlar", sevgili Yaşar Yalçın'ın "açık açık anlattığı" gibi, Feldkamp'ın "Leverkusen, Galatasaray'dan daha iyi takım" korkusunun eseridir ve "tıpkı Fenerbahçe, Galatasaray'dan daha iyi takımdır" korkusu yüzünden, Türkiye Kupası maçında "Hakan Şükür'ü 61'inci dakikada oyundan alıp" maçı "yenilmemek için oynamaya devam etme" düşüncesinin benzeridir!.. Feldkamp, "maçtan önce oyunu iyi düşünüyor" ve takım tertip ve taktiğinde önemli yanlışlar yapmıyor, ama "gözünde büyüttüğü rakipler önünde" maç içi "oyuna müdahalelerine" hep "korku" hakim oluyor!.. Kendi sahanda, "hava ve saha şartları" ne olursa olsun, "iyileştiler" diye "yedek kulübesine aldığın" Nonda ve Lincoln gibi oyuncuları, "nerede ise tek kale oynadığın ve kendi sahanda gol atman gereken" bir maçta da "son 20, hatta 15 dakikada oyuna sokamıyorsan", bilmem ki, "eleştirilmeyi" hak etmiyor musun?.. "Bu oyuncular", hem de "bunca milyon dolara", söyler misiniz bana "salonda ve halı sahada" mı oynamaya geldiler, Türkiye'ye?.. "Lincoln'ü yeniden sakatlamasın diye geciktirdim" diyor Feldkamp; özrü kabahatinden büyük; "sakatlanacaksa", bunun "dakika ile değil, tedavisi, son durumu, saha şartları ve rakip ile ilgili tarafı var"; yani, "3 dakikada da sakatlanabilir, 5 dakikada da, bir dakikada da"; bir "yani" daha; o zaman "hiç oynatmayacaksın", gülüyorum; "15 dakika oynatırsam sakatlanır, 8 dakika oynatırsam sakatlanmaz" mantığına; bu nasıl bir tartıdır?.. "Bir" de, Sezar'ın hakkı Sezar'a, Feldkamp'ın "doğru yaptığı" bir işi de yazayım; çok arkadaşım maçtan sonra dediler ve yazdılar ki; "Hakan değil, Ümit çıkmalı" idi; ben o kanıda değilim; "maçın en iyi üç oyuncusundan biri olan" Hakan, "o anormal hava ve saha şartlarında, durmadan koşup, uzun boylu, fizikli rakip oyuncularla 78 dakika boğuştuğu için yorulmuştu"; onun çıkması normaldi, üstelik Ümit, o sahada, o şartlar altında "her an gol atabilecek" bir oyuncu idi; olmadı, "top ve gol" o gece "onu sevmedi!.." Feldkamp'ın hatası; Hakan'ın etkili olduğu süreçte, Lincoln'den, Nonda'dan "hiç olmazsa birini" sahaya sürmemesi idi; Ayhan çıktığında "bunlardan biri" ve elbette "öncelikle" Lincoln oyuna alınmalıydı!.. "Almanya'dan Leverkusen'den ve Leverkusen'in kaptanından alacağı olan" ve "o hırsla oynayacak" olan Lincoln!.. Feldkamp, "onca yaşına ve onca tecrübesine rağmen", hocalığın "oyuncu psikolojisi" tarafını pek "bilmiyor", belki biliyor ama "önemsemiyor" ve bunu da hep gösteriyor!.. "Büyük" hocaların "en önemli" kozlarından biri olan "oyuncu psikolojisi ve bundan yararlanma dersini" yeniden okumalı Feldkamp; birilerinin ona "bunu öğretmesi" gerek!.. "Öğrenmesi için" çok geç mi; ben anlamam, onu da "Feldkamp'ı bu yaşta Galatasaray'ın başına getirenler" düşünsün!.. Sonuç; Galatasaray "yıllardır" özlenen ve beklenen futbolunu "nihayet" bir Avrupa maçında, hem de "o çok kötü hava ve saha şartlarında" oynadı; bütün Galatasaraylı futbolcuları ve hocalarını kutlarım; devam!..