Televizyon ekranlarında "Galatasaray'ı sakız eden" bir "acayip ve garip düellonun geldiği nokta", hem Aysal adına, hem kulüp adına yürekler acısıdır. Böyle bir tartışma Galatasaray Başkanı'na yakışıyor mu?..
UEFA, "Mali Fair Play uygulamasına uyum sağlama" konusunda Galatasaray'ı "Durumunu düzelt" diyerek uyardı ve "200 bin avro" ceza verdi. Ardından bu defa Borsa İstanbul'dan "Finansman sıkıntısının devam ettiğine" dair bir uyarı geldi; "Bu durumu düzelt, düzeltmek için de yapacaklarını bana bildir" dendi!..
Galatasaray, "UEFA'nın uyarısını sessizce kabul etti ve o yönde tedbirler almaya başladı" ama "İstanbul Borsa'nın uyarısını sessizce kabul etmedi" ve "sert denebilecek" bir cevapla "Sen başka şirketlerin durumu daha kötü iken ve öncelikle onları uyarman gerekirken, neden beni, uyarıyorsun; bu durum hisse senetlerimin değerini düşürmez mi, bu ayrımcılığın sebebi nedir" anlamına gelen bir açıklama yaptı; bu açıklamada, Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın "finansman durumları ile ilgili tablolar" da yer aldı!..
Bu açıklamayı okuduğunuzda, "Galatasaray haklı, İstanbul Borsa, şirketler arası ayrımcılık yapmış" dememek mümkün değil!..
Soru çok açık; "Neden?.."
Borsa İstanbul, "bu sorunun cevabını açık açık vermek zorundadır"; zira Galatasaray Sportif AŞ'in hisse senetleri yerli-yabancı birçok kişi ve kuruluşun portföyünde bulunmakta, Borsa'nın bu uyarısı ile bu hisse senetlerinin değer kaybetmesi ihtimali elbette yüksek olmaktadır!..
HHH
Borsa açıklaması konusunda "Neden başkaları değil de biz" sorusunu soran açıklamanın altında imzası olan Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, "bu soruyu sormakta ne kadar haklı ise", ne yazık ki, bir başka konuda "yaptığı açıklamalar ile, "o konuda belki de çok haklı iken" kendi kendini "zor duruma düşürüverdi!.."
Ah şu, "bir türlü önlenemeyen", her uzatılan mikrofona, her açılan telefona, her karşılaşılan kameraya "konuşma alışkanlığı" ah!..
Beyaz TV ekranlarına "Galatasaray'ı sakız eden" bir "acayip ve garip düellonun geldiği nokta", hem Başkan adına, hem kulübü adına yürekler acısı!..
Başkan'ın tabiri ile "kulüpten 500 bin lira yürüttü" dediği "işine son ve mahkemeye verilmiş" bir bayan avukatla, TV ekranları aracılığıyla "kapışmak" bilmem ki, Galatasaray Başkanı'na yakıştı mı?..
"Kurumsallaşan" bir kulüpte, "işine son ve mahkemeye verilen" bir personelin, muhatabı olur mu, kulüp başkanı; o kulüpte "onca yüksek maaşlar alan, koca koca unvanlara sahip olan" onca profesyonel yönetici varken?..
Dahası, "yürüttü" ne demek; "hukuk müdürü" atadığınız Avukat, eğer söylediğiniz "doğru" ise, "500 bin lira yürütürken" başta profesyonel yöneticileriniz olmak üzere sizler neredeydiniz?..
"Bu parayı kulübe cebinizden verdiğiniz" iddia ediliyor; "böyle ise", neden bayan avukata "500 bin liralık senet imzalattınız?.."
Bu iki durum, "nasıl muhasebeleşti"; UEFA kriteri, "yöneticilerin kulübe para vermelerini" yasaklamıyor mu?..
Bitmedi; "Galatasaray Başkanı", "hazırlıksız yakalandığı" belli olan bir telefon konuşmasında, "bu hanım avukatın iddiaları" konusunda sorulan sorulara, "aklına ve ağzına gelen cevapları 'acele içinde' verir" mi?..
Bu cevaplar içinde "Galatasaray yöneticileri için" söylediği "kulağından tutar atarım" sözü, insanın "tüylerini ürpertiyor"; bir kulüp başkanı, velev ki, "hırsızlığı tespit edilmiş olsa" da Galatasaray Genel Kurulu'nun seçtiği bir yönetici için "kulağından tutup atarım" diyebilir mi, hangi kanun, hangi tüzük "bu yetkiyi ve hakkı" ona veriyor;" bu sözü", bir hukuk devletinde "kendi holdinginin personeline bile söyleyebilir mi"; ne demektir bu söz; "kurumsallaşan Galatasaray Kulübü" bu zihniyetle yönetilir mi?..
Dahası; "1.5 milyon avroluk (Yeni parayla 5 milyona TL'ye, eski parayla 5 katrilyon TL'ye yakın bir para) forma hırsızlığı" iddiası ile ilgili olarak, sorulan soruya verilen cevabın başında, Sayın Başkan "Ayşegül Egemen'in söylediği şey tamamen kendisini korumak için, 500 bin TL'yi geri ödememek için yaptığı bahaneler. Onlara inanmayın. İddialar tamamen yalandır" diyor ama sonunda özetle "Bu hırsızlık yapılmışsa, yüksek idareciler tarafından yapılmamıştır, onlar tenezzül etmez; dükkan yöneticileri seviyesinde yapılmıştır. Her kulüpte bu tip hırsızlıklar oluyor. Talimat verdim, araştırıyorlar" şeklinde konuşuyor; bu açıklama iki ayrı şey ifade ediyor; hangisi doğru?..
Bitmedi; "bu avukatın görevine 14.02.2014 (Bu tarih kulübün resmi açıklamasından alınmıştır) tarihinde son verilmiştir. Bayan avukat, "Kayıp 1.5 milyon avroluk forma konusunu Başkan'a ve yönetime ilettim, hepsi biliyor" dediğine göre, Sayın Başkan'ın ve yönetimin "Kayıp 1.5 milyon avroluk formalardan 14 Şubat 2014' ten önce" haberi olmuştur. Ne var ki, Sayın Başkan, Beyaz TV muhabirinin telefonundaki sorusuna verdiği cevabında "Böyle bir rakamı hatırlamıyorum" demiş, "talimatıyla soruşturulduğunu" söylemiştir.
Şubattan beri neredeyse 8 ay geçmek üzeredir, "Ne bitmez bir soruşturmadır" ki, bu soruşturma, bunca zamandır "sonuçlanmamış" ve "gerçek" ortaya çıkarılamamıştır!..
Dahası, Beyaz TV ekranlarında "İç denetimden, Ebru Gün adlı bir iç denetim elemanından" söz edilmiş, "bu görevlinin hazırladığı raporun, Başkan tarafından yönetime götürülmediği" de iddia edilmiştir. Dahası "günler geçtiği hâlde" bu iddia ile de ilgili, ne bir yalanlama vardır, ne de bir açıklama; neden?..
Bitmedi, TV ekranında, programın sunucusu, "Bir Galatasaray yöneticisi bana, 'bayan avukatın iddialarının yüzde 70'i yalan, ama gerisi ciddi' mealinde sözler söyledi" şeklinde cümleler sarf etti; bayan avukatın iddiaları içinde "öyleleri vardır" ki, bu "Sunucunun söylediği doğru ise iddiaların yüzde 30'luk kısmını (Acaba hangileri?)" bile önemli hâle getirmektedir!..
Galatasaray Yönetimi, "bu iddiaları açık açık cevaplamak zorundadır"; bugün "Galatasaray Divan Kurulu toplanıyor"; bakalım "bu konuda kimler soru sormaya cesaret edecek" ve bu sorulara "ne cevaplar verilecektir"; yaşayıp göreceğiz!..