Dünya Kupası arasında, Fenerbahçe ve Galatasaray, iki İspanyol takımı ile birer maç yaptılar. İspanya Ligi puan cetvelinde 8’inci olan Rayo Vallecano ve 9’uncu sıradaki Villarreal ile…
Fenerbahçe iki takımı da yendi, ikisine toplam 5 gol atarak...
Galatasaray ilk maçında Rayo Vallecano’ya 1- 0 yenildi; maçtan “sıfır gol” ile çıktı…
İkincisini dün gece oynadı; bu satırları yazarken maça 12 saat var…
Ve… Gazetelerde haber; “Erden Timur Fransa’da golcü arıyor…”
Dünya Kupası arasına “Beşiktaş ve Başakşehir galibiyetleri” ile giren, lider Fenerbahçe’nin arkasına “2 puan fark” ile yerleşen Okan Hoca’nın takımı, taraftarlarına, camiasına, yönetimine “büyük ümitler” vermişti.
Ama… Oliveira’nın, Icardi’nin sakatlık haberleri, Torreira’nın “İtalya’ya gitmek isteği”, Van Aanholt krizi… Muslera’nın Katar moralsizliği ve de İspanyol takımı önünde oynanan futbolun “bitikliği” taraftarı da, camiayı da “Acaba” sorularıyla karşı karşıya bıraktı…
Jesus’un Fenerbahçe’sinin pırıltılı gösterilerine karşılık, Okan Hoca’nın Galatasaray’ının solukluğu, “ara sonrası” sarı kırmızılıları “endişe dolu günlerin beklediği” sinyallerini veriyordu.
Hata şurada idi; “Arada, ‘hazırlık ve oyuncu deneme, gençlere imkân verme amacı ile’ maçlar oynanacaksa, rakipler ‘ona göre’ seçilmeli” ve herhalde bu iki İspanyol takımı olmamalı” idi…
Üstelik ilk maçın sonlarında iş “gençleri denemeden” de öteye gitti, “çoluk çocuk da birkaç dakika Galatasaray forması giysin” ve “Ekranda görünsün” gösterisine döndü…
Tribünlerdeki Galatasaraylılar da, ekran başındaki Galatasaraylılar da “sıfır gollü mağlubiyetin getirdiği moralsizliği, hele ki dün gece de iyi bir tablo ortaya çıkmamışsa” elbette Süper Lig’de oynanacak maçlara taşıyacaklar…
“Bu moral krizi” saha içinde de, tribünlerde de “biraz” zor atlatılır…
Çare, Erden Timur’un, “Fransalardan ‘Icardi ayarında’ bombalarla dönmesine” kalıyor…
Elbette, Galatasaray tam “en üst düzeyde bir futbolu oynamaya başlamış iken”, Dünya Kupası arasına girilmesi, şanssızlıktı… Ama gene de “böylesine bir dağılmışlık” olmamalıydı…
İspanyollarla oynanan ilk maçtan sonra, “açıklamalar sırasında, Okan Hoca’nın yüzünün görüntüsü, dilinin tutukluğu” ondaki “moralsizlik derecesini” de çok iyi gösteriyordu…
Öncelikle Okan Hoca, “kendisini” bu görüntüden kurtarmalı ve “aradan sonra, lige, ara olmamış gibi girileceğine” taraftarı da, camiayı da ikna edecek bir hoca görüntüsüne kavuşturmalıdır…
Elbette Hoca’ya bu çabasında yardım edecekler de “üzerlerine düşen görevleri” yapmalıdırlar… “Başkan” Dursun Özbek’ten, “patron” Erden Timur’dan “direktör” Cenk Ergün’ e kadar…
Fenerbahçe maçına kadar oynanacak İstanbulspor, Sivasspor ve Ankaragücü maçlarının sadece Sivasspor karşılaşması deplasmanda… Fikstür, “moral krizinin atlatılmasını kolaylaştıracak” bir görüntü veriyor…
Gerisi de Okan Hoca’ya kalıyor…