Neymiş; Futbol Federasyonu Hukuk Kurulu "inceleme yapıyormuş!." Neymiş; Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişleri soruşturmaya başlamış... Neyi inceliyor ve soruşturuyorlar? İnceleme ve soruşturmaların sonunda ne olacak? Milliyet Gazetesi'nin manşetinde çıkan "şike iddiaları" ile ilgili "telefon konuşmalarının" metinleri ile, "eski" hakem Ali Aydın'ın "bir yönetici bana bir torba altın teklif etti" sözlerine dayanarak "Türkiye Ligleri'nde şike yapılıp yapılmadığı" tespit edilecek, "yapmış olanlar varsa", Başbakan Yardımcısı ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in açıkladığı üzere "Ucu nereye ve kime varırsa varsın, gereği yapılacak ve gereken cezalar verilecek!.." Güldürmeyin beni... Bir defa, ortada "kapı gibi" Yargıtay kararı var; Yargıtay örneği var! "Eğer telefon konuşmalarının dinlenmesi, sadece şike konusunda müracaat edilerek mahkemeden dinleme kararı alınmamışsa" delil sayılmıyor!.." Yani?.. Sadece Milliyet değil, "bin gazete ve TV, polisten sızan dinleme bantlarını yayınlasa" boş!.. Daha geçen yıllarda "benzer" bir olaya bir yığın hakemin, futbolcunun, teknik direktörün, karanlık kişilerin, sabıkalıların, mafya babalarının ve uzantılarının adları karışmamış mıydı? Gazetelerde ve TV'lerde "dinlenen telefonlar" deşifre edilmemiş miydi? Sonunda ne oldu? Pardon, sayın bakanımız Şahin ve sayın federasyon bakanımız Bıçakçı, duyamıyorum, ne dediniz, ne dediniz? "Telefonda adları geçenler hapisleri mi boyladılar, sürekli boykotlar mı aldılar, gereken cezalara mı çarptırıldılar?" Duyamıyorum!!! Yoksa.... Yoksa... "Hiçbir şey çıkmadı mı?" Peki, şimdi ne olacak? Bakınız Ali Aydın "ilgililere haber verdim, bir şey yapmadılar" diyor! Ne gariptir ki, kendi de yapmamış... Hatta, daha sonra "bir torba altını teklif eden" yöneticinin takımının bir yığın maçını bile yönetmiş... İsyan etmemiş, sesini sedasını çıkarmamış!.. Ya da çıkaramamış!.. Tıpkı, "yıllar önce", olaylar sırasında sesini sedasını çıkaramayan, yıllar sonra "yaylım ateşe başlayan" Halûk Ulusoy'un asbaşkanı Hadi Türkmen gibi.. Tıpkı, 6 yıl sonra "bize cinsel tacizde bulundu" diye bir antrenörü suçlayan "milli halterci kızlarımız" gibi... Neden mi?.. Zamanın Merkez Hakem Komitesi Başkanı Bülent Yavuz'dan öğreniyoruz ki; "Ali Aydın'ın iddiası iki yıl öncesine ait..." Ve "altından" söz etmiş ama "torbadan" filân bahsetmemiş... "Beraber yediğimiz bir yemekte 'altın hediye etmek istedi', ben de haddini bildirip, reddettim" demiş... Neden "iki yıl beklemiş" bu açıklamayı yapmak için Ali Aydın? Korkmuş mu? Sahaların "korkusuz adamı" bile "o gün" korkup susmuşsa, kim bilir "mafya tehdidi altında" bazı hakemlerimiz nelere boyun eğdiler, eğiyorlar ve eğmeye devam edecekler? Hem, Ali Aydın bu iddiasının "doğru olduğunu" nasıl ispatlayacak?.. Şimdi, şike soruşturmasında "adını vereceği" yönetici çıkıp da "Benden altın istedi, haddini bildirdim, reddettim" derse ne olacak? Yöneticinin kim olduğunu bilmediğimden, mesela ben şu anda "elbette" Ali Aydın'a inanıyorum ama, hukukta "bu geçerli mi?" Yarın adını vereceğim yönetici, "inandığım, güvendiğim" bir kişi çıkarsa, söyleyin bakalım ben kimin sözüne inanacağım? Hukuk kime inanacak ve nasıl karar verilecek? Herkesin bildiği ve hatta yazıp geldiği "gerçek olaylar ve ciddi iddialar için" hiçbir şey yapılmayan bir ülkede yaşıyoruz: "Bir mafya babasının gönderdiği ekip tarafından korunduğu" iddia edilen, yazılan, söylenen kulüp başkanları var!.. Bu adamlar "koruma" adı altında şeref tribünlerinde bakanların, valilerin, emniyet müdürlerinin arkasında oturuyor, olay çıkarıyor ve hatta gazeteci dövüyorlar!.. Dinlenen telefonlarda "bunlar" yok mu? Ne yapılıyor? Mafya, "federasyon seçimlerine müdahaleye yelteniyor!.." Mafya, "federasyon başkanlığına" aday çıkarıyor, diğer adayları tehdit ediyor!.. Mafyanın arkasında durduğu ve "seçtirmek istediği" adayın, bazı "büyük medya gruplarınca" da desteklendiği ve "bu aday seçilirse" maç naklen yayınları için kurulan havuzun dağıtılacağı ve İstanbul'un büyük kulüpleri ile İstanbul'un "bazı" büyük medya kuruluşlarının "el ele" naklen yayın pastasını paylaşacağı iddiaları ayyuka çıkıyor, yazılıyor, çiziliyor!.. Mafya, "Anadolu'da bazı kulüplere başkan" seçtiriyor... Mafya, bazı kulüplerin alt yapılarına el koyuyor!.. Mafya, transferlere karışıyor!.. Mafya, kulüpler ve başkanlar için "koruma ekipleri" veriyor!.. Mafya, "futbol bahislerine" karışıyor!.. Bunları herkes konuşuyor, gazeteler "isim vermeden", veremeden "imaen" yazıyor, çiziyor!.. Sonra... Sonrası... Sıfıra sıfır, elde var sıfır!.. Bu defa ne olacak? Hiiiçç!.. "Olacak" diyenlere iki kelimelik cevabım var: "Güldürmeyin beni..." Ne zaman gülmem? Sevgili Hıncal Uluç'un aylardır, hatta yıllardır söylediği gerçekleşir ve olaylara Meclis el koyar ve "Meclis araştırması açılırsa" gülmem ve derim ki: "Bu defa iş ciddi... Bir sonuç alınabilir!.." Gerisi, palavra!!!