Nedendir bilmiyorum, Roberto Carlos'a bildim bileli "sempati duyamadım"; şimdi hemen yakıştıranlar olacak ki; "Fenerbahçe'ye geldiği içindir"; yooo, Fenerbahçe'ye gelmeden önce Brezilya Milli Takımı'nda oynarken de, Real Madrid'te oynarken de!.. Kimse inkâr edemez; Dünya Futbolu'nun "gelmiş geçmiş en iyi sol beklerinden ve futbolcularından biri idi"; elbette "unutulmazlar arasındaydı" ve unutulmayacak!.. Benim sempatim, işin "futbol ve futbolcu tarafı ile ilgili değil", tamamen "duyguya dönük" bir "sempati azlığı!.." Neden, bilmem; sebebini sorsanız, söyleyemem; zira tanımadım, etmedim, sadece "sahada seyrettim", TV'de gördüm; o kadar!.. Ama, Fenerbahçe'ye ve de "dolayısı ile" Türkiye'ye "çok olumlu bir propaganda temsilcisi" olarak "büyük hizmetler verdiğini" gördüğüm için, bir Türk insanı olarak "ona teşekkür borçlu olduğumu" biliyorum!.. "Yeni açtığı sayfada" ona başarılar diliyorum; güle güle git Carlos!.. "Suç atıcı", suçlu!.. "Utanıp" susması gerek, hâlâ konuşuyor ve Sturm Graz önündeki "yüz kızartıcı mağlûbiyeti" genç futbolculara yüklemeye çalışıyor; "Rakibe hediye verdik ve 1-0 öne geçtiler. Beraberlik için önemli bir fırsat bulduk ancak Aydın değerlendiremedi. O andan sonra futbolcularımızın kendine güveni azaldı. Aydın oyuna gayet iyi başladı. Önemli bir pozisyon kaçırdı ve güveni etkilendi. O ana kadar çalışkan ve üretici idi. Onun da bundan ders çıkarması lazım. Maçlar 90 dakika. Bu tip şeylerden etkilenmemesi lâzım." Anlaşılıyor ki, Rijkaard'ın "hoca olarak" ne psikolojiden, ne pedagojiden haberi var; "forvetsiz bir takımın maç kazanamayacağını" elbette biliyor ama, "işin o tarafı kendisinin büyük hatası olduğu için", dönüp bakmayacak, konuşmayacak ve hedef saptırmak için "genç futbolcuları hedef gösterecek" kadar da "cin!.." Artık "ona inanmayan ve en ufak bir sempati duymayan" bir Türk insanı olarak hiç sıkılmadan "kötü sonuçlarda kendi oyuncularını suçladığını" hem de "kaç defadır gördüğümden", diyorum ki; "Yakında bu tip hedef saptırmaları bile onu kurtaramayacak" ve "en büyük hayranları arasında olan" Adnan Polat'lar, Haldun Üstünel'ler dahi "Yeter artık" diyecekler; bence "içlerinden" diyorlar bile!.. Virüs de neymiş?.. Dün sütununda okudum; sevgili Ömer Faruk'a gelen maillerden biri şöyle imiş; "15 Kasım'da 6.4 not alan bir klasman hakemi, 6 Aralık'ta Bank Asya 1.Lig'de 4.hakem olarak görev alabiliyorsa, 9 Aralık'ta da maça düdük elinde gidiyorsa Oğuz Sarvan'ın bilgisayarına virüs girmiş olmalı." "Bu o kadar önemli değil", bence, çok ama çok daha önemli "bir şey" var, Oğuz Sarvan'ın bilgisayarında!.. Bilgisayarının "başlat" düşmesine bastığından 10 saniye sonra "masaüstü arka plânı" görünüyor; Aziz Yıldırım'ın portresi!.. Denge gösterisi!.. Bunca yıllık futbol seyrederim ve yazarım, hakemlerin "çok ama çok eyyam kararlar ını gördüm, yaşadım"; bunların arasında "mümtaz" bir yere koyduklarım vardı, geçen hafta sonu "onlara bir yenisini ekledim"; Bünyamin Gezer'in Diyarbakırspor - Kasımpaşa maçında "Cenk'i ikinci sarı karttan oyundan ihraç kararını!.." "Bessam Abbas'ın kırmızı kartlık hareketini doğru olarak kırmızı kartla değerlendirdikten sonra", ortalık karışınca kenara çekilip "dakikalarca her şeyi seyretti" ve gördü; yere düşen Cenk'e gelen vurdu, geçen vurdu; maçın başından beri "agresif" ve "hırçın" görünen "olay çıkarmak için" bahane arayan Tolga dahil, kaç Diyarbakırlı "vurdu geçti", ben sayamadım!.. Bünyamin Gezer, her halde "en az iki tane daha kırmızı kart çıkarmalıydı", bu süreçte, nerdeee; "o sırada aklı başka yerlerde geziyordu" ki, "o kırmızı kartlar yerine", Cenk'e "ikinci sarı karı çıkararak" takımlar arasında dengeyi sağladı "10'a karşı 10" ve maç da zaten "dengede bitti"; 2 - 2!.. Alkışlar Gezer'e, eminim ki, Oğuz Sarvan Hocası, onu "bol bol ödüllendirecektir!.." Zira, "o koltukta oturmaya devam etmesi için", biliyor ve istiyor ki, "Hakemleri sahada futbol kaidelerinin gereği olanları değil, dengeleri sağlayacak, fincancı katırlarını ürkütmeyecek düdükleri çalmalı!.." Hakan Şükür olsaydı!.. Bilmem ki, vicdanları da, beyinleri de sızlıyor mu; Adnan Polat - Adnan Sezgin - Haldun Üstünel üçlüsünün!.. Türk Futbol tarihinin "en büyük oyuncusu" olan Hakan Şükür'ü "hiç yoktan" ve de "Daha bir yıl oynamak istiyorum" derken, tamı tamına "Galatasaray Kapısı'nın önüne koyan" bu üçlü, kimlere güvenmişti; Baros'a ve Nonda'ya!.. Baros sakatlandı; ne yapıyor Nonda; "Baros'un sakatlandığı ve sakatlığının uzun süreceği belli olan" süreçte, hocalarına "Takımı santrforsuz sahaya sürsek daha iyi" dedirtecek ve uygulatacak kadar formsuz ve "nazenin"; oynadığı zamanlarda da, rakibinin rüzgarından top kaybedip, yerlerde sürünüyor ve tribündeki, TV başındaki onca Galatasaraylıya saç baş yolduruyor!.. Şimdi "o yedek kulübesinde" Hakan Şükür otursaydı; bir; Nonda böyle olur muydu"; iki; "Nonda böyle olduğunda" Galatasaray takımı "santrforsuz" kalır mıydı ve de "çok daha önemlisi"; kaptansız?.. "Kaptanlık" yükünü kaldıramadığı belli olan ve bu yüzden "futbolcu" olarak da "kayba uğrayan" Arda'nın da durumu ortada iken, bilmem ki, "Hakan Operasyonu" ile hâlâ "iftihar ediyor" mu, bu üçlü?.. Denizli haklı!.. Beşiktaş'ın kadrosu, genişlik olarak da, derinlik olarak da Galatasaray'ın da, Fenerbahçe'nin de ayarında değil!.. Onun için "mutlaka" bugün yerden yere vurulan "bazı" oyuncuların "kazanılması" şart!.. Bunların başında "Nihat" geliyor!.. Mustafa Denizli, "kazanılacak" bir Nihat'ın, Beşiktaş'a "neler vereceğini" çok iyi biliyor ve "ısrarla onu oynatıyor"; çok da doğru yapıyor!.. Uzun sakatlıktan ve futbol aralığından sonra, "artık genç olmadığı için" Nihat'ın "yeniden futbola dönüşü ve forma girişi" elbette "biraz zaman alacaktı" ve alıyor!.. Ama "böyle futbolcuları kazanmak", herkes biliyor ki, "antrenmanla olmaz"; ancak ve ancak "maç oynayarak" olur; Denizli de "bunu" yapıyor!.. Aslında, Nihat "biraz" şanslı ve kaleye attığı şutların "bir ikisi" gol olsa, Denizli "problemi çoktan çözmüştü"; şimdi Nihat'ı ve "onun yüzünden" Denizli'yi yerden yere vuranlar, bu ikiliyi alkışa boğacaklardı!.. Ben, Nihat'ın ikinci yarıda Beşiktaş'a çok yararlı olacağına, bugün "kendisini ağır şekilde eleştirenleri mahcup edeceğine" ve Hocası'nı da "haklı çıkaracağına" inanıyorum!.. Soru şu; Güiza'ya bunca zamandır tahammül eden bizler, Nihat'ı "neden" yok etmek için "özel" gayret sarf ediyoruz, acaba?..