Onca para, onca transfer, onca koparılan kıyamet, onca kavga, onca destek işte "acı gerçek" ortada!.. Avrupa Kupalarında, Avrupa'nın ikinci - üçüncü - dördüncü - beşinci sınıf takımları önünde, "elene elene" sayısı 3'e inen takımımız ve de daha da acısı, adıyla sanıyla "3 Büyüklerimiz" diye yere göğe koyamadığımız en yaldızlılarımızla oynadığımız 3 Avrupa maçında alabildiğimiz puan toplamı, sadece "bir maçta alabileceğimiz kadar" olabildi; "3 Puan!.."
Neden?..
Kimse kusura bakmasın, kim gücenecekse gücensin, kim kırılacaksa kırılsın, "Neden" sorusunun cevabı çok basit; futbolumuz "ehil ellerde" yönetilmiyor, bu birinci sebep, kulüplerimiz "ehil ellerde değil", bu ikinci sebep, "çok azı hariç", takımlarımız "ehil ellerde değil", bu üçüncü sebep!..
Bu zincire daha sonra "futbol ulemamızı, futbolcuları, hakemleri, taraftar ve seyircileri" de "ehil olup olmama" bakımından ekleyebiliriz ama, "toplam sebep içinde", bunların ağırlığı, "ilk üç sebebin yanında" devede kulak kalır!..
Eğer bir ülkede, "diğerlerini bir yana bıraktım", futbolu "Yıldırım Demirören" yönetiyorsa, eğer Fenerbahçe'de "Aziz Yıldırım", Galatasaray'da "Dursun Özbek", Beşiktaş'ta "Fikret Orman", Trabzonspor'da "İbrahim Hacıosmanoğlu", pervasızca ve "ciddi" hiçbir denetime tabi tutulmadan, "Ben... Ben..." diyerek "birer padişah gibi" saltanat sürüyorlarsa, "60 yılın spor yazarı olarak" diyorum ki; "bu 3 puan" Türk futboluna çok bile!..
Son çeyrek asırda sporumuz için bir "Kulüpler Yasası" çıkaramayan siyasetçilerimize selam olsun!..
İşte acı gerçek!..
Milyonlarca avrolar ödeyerek aldığınız, milyonlarca avrolar verdiğiniz futbolcularınız "inanılmaz goller kaçıracak" ya da "hata üstüne hata yaparak" rakiplere "gol fırsatı" verecek, dahası "komik hatalar" ile goller yiyecek, "milyonlarca avro" maaş ve prim ödediğiniz teknik adamlarınız kişisel tercih ve tatmin, dahası türlü çeşitli komplekslerle "ellerindeki kadrodan alınması gereken performansı almamak için" adeta inat edecek, ama "sizler", hiç sıkılmadan "Hakem de hakem" diyerek, "futbolumuzun en ileri kadrosunu perişan etmek için" elinizden geleni ardınıza koymayacaksınız; utanın!..
İşte, Üç Büyüklerin 3 Avrupa maçı ve işte "sizler başta, artı seçkin hocalarınızın, artı kulübün kasasını boşalttığınız anlı ve de şanlı futbolcularınızın, kısacası topunuzun" el ele vererek aldığı sonuç ortada; "3 Avrupa maçında 3 puan!.."
Daha fazlasını yazmaya, söylemeye gerek var mı?..
Hadi bizleri (Yani, gerçek spor yazarlarını ve gazeteci yorumcuları) bir yana bırakıyorum; büyük çoğunluğumuz "futbolu yazar ve yorumlarken" ne yazık ki, "kulüp bağımlısı" olmaktan kendimizi bir türlü kurtaramayarak, "kulüp başkanlarının kürek suyunu izliyor" ve "hakemler için" yazmadığımızı söylemediğimizi bırakmıyoruz!..
Ama, "aynı şeyi", bizlerden, yani "hakemliğin dışından gelen" spora yazarları ve futbol yorumcularından "daha keskin, daha insafsızca" yapanlara, özetle "hakemlikten gelenlere" ne demeli?..
Bunca yıl "hakem olarak" hepinizi seyrettim, hepinizi yazıp geldim; ne hatalar yaptığınızı gördüm, yaşadım!..
Kulüp / basın / taraftar baskısının sizlere "ne hatalar yaptırdığını" biliyorum; çoğunuzun "acı içinde" yaşadıklarınızı "içinize atarak" düdük çalmaya devam etme kararlılığınızı, cesaretinizi, fedakarlığınızı da alkışladım!..
Elbette, içinizde "cinler" vardı; sayıları azdı; bugün de "cinler" var, sayıları "gene" az!..
Bunları bile bile, "Merkez Hakem Kurulu başkan ve yöneticilikleri" de yapmış olan, "usta hakem", hatta "hakem hocası" olanlarınız dahil, bugün "hakemleri eleştirirken", o kadar "acımasız", o kadar "insafsız" nitelendirmeleri arayıp bulmak için yarışmanızdaki sebepleri anlamakta zorluk çekiyorum!..
"Hakemlik yıllarından kalma" kompleksler mi, yoksa "bugünlerin maddi imkanları" ile o günlerin "amatör çilesi" arasındaki farkın bilinçaltı öfkesi ve kıskançlığı mı, sizleri "böyle" kılıcı kanlı hâle getiriyor?..
Elbette eleştirecek, hataları ortaya koyacaksınız, bizlerle beraber, herkes görecek, öğrenecek!..
Kusura bakmayın, "kulüp başkanları ile aynı cephede", zaten "sayıları az olan" üst düzey hakemleri de "yok etmek için" yaptıklarınızı, sadece tiraj ve reyting hevesinize bağlamam, mümkün değil!..
İşte Avrupa maçlarında seyrediyoruz; FİFA'nın, UEFA'nın en anlı şanlı hakemleri ne hatalar yapıyorlar, çaldıkları, çalmadıkları düdükler arasında nasıl çelişkiler ve uyumsuzluklar olduğunu görüyoruz. Komik penaltı, hatalı ofsayt kararları, "çıkması gerekirken" çıkarılmayan kartlar, çıkarılan "haksız" kartlar; say sayabildiğin kadar!..
Ama bakıyorsunuz; o hakemler ertesi hafta gene görevde; zira FIFA da, UEFA da "hata" konusunda "insaf ve izanı" terazinin en tepesinde tutuyor ve "hakemleri ona göre değerlendiriyorlar!.."
"7 tane hayati hata" diye yerden yere vurduğunuz bir hakemimizin, bakıyorsunuz, "hayati hata olarak" koca maçta, "onca baskı altında" tek hatası var; diğer 3'ü "hayati hata değil"; 3'ü de "yardımcı hakemlerin kaldırdığı ya da kaldırmadığı hatalı" bayraklardan!..
Hele hele "hakemin çıkardığı sarı kartı bile göremeyip", o pozisyon için "kart çıkarmadı" eleştirisini de yorumuna ekleyen "hakem / hakem hocası / MHK başkanı" arkadaşımızı da gördükten, okuduktan sonra, ben başka ne diyeyim, ne yazayım, Allah aşkına?..
İşte "nihayet" Galatasaray'da, "eski başkan Duygun Yarsuvat'ın bıraktığı 3 mektuptan ikincisi" de açıldı, anlaşılan; Başkan, "futbol sorumlularından rapor istemiş"; günaydııın!..
"Eskileri eleştir" talimatı yazılı "birinci mektup", gereği yapılmasına rağmen, durumu kurtaramadı; camiada eleştiri dozu, artarak devam etti.
Sıra geldi; içinde "Etrafını kötüle" talimatı yazılı olan ikinci mektuba!..
Şimdi "etrafını kötüle" talimatını uygulamak için hazırlık yapılıyor!..
Dursun Özbek Başkan, bilesin ki, "bu da seni ve yönetimini kurtaramayacak"; zira "işi bilmiyorsunuz" ve hata üstüne hata yapıyorsunuz; sıra yakında "3'üncü" mektuba gelecek; kaçınılmaz son!..
Bu arada, elbette "kişi" olarak büyük kazancınız oldu; sizi kimseler tanımazken, şimdi "ülkenin en tanınmış insanları" kulübüne girdiniz; eh Galatasaray, "bugüne kadar yaptığınız hizmetler için" size olan borcunu da "böylece" ödemiş olacak!..
Bilesiniz ki, bu işten, "sizden önceki bazıları" gibi, "siz kârlı çıkmış olacaksınız", Galatasaray değil!..
Böyle gelmiş, böyle gider!..
Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun bazı kararları, spor kamuoyu vicdanında derin yaralar açacak cinsten oluyor!..
"Bunların düzeltilmesi", Tahkim Kurulu'nda "adalet terazisinin sadece bir kefesi işletildiği, işletilebildiği için" mümkün olmuyor, hatta "yarayı daha da derinleştiriyor!.."
Talimata göre, Tahkim Kurulu, "itiraz olduğunda sadece onama ya da ceza indirimi yetkisine sahip"; yani "ceza artırımı yapamıyor!.."
Neden; "Az ceza verildi, arttırın" itirazı yapan yok ve de zaten "arttırma yetkisi" de Tahkim Kurulu'na verilmemiş!..
Yani, "terazinin öteki kefesi" kör, sağır ve "bir şey" yapamıyor!..
Futbol Federasyonu da yıllardan beri," bu çarpık düzeni" düzeltmiyor!..
Tam da "Neden boynun eğri" sorusuna devenin verdiği cevap gibi; "Nerem doğru ki?.."
Bilmem ki, futbol ulemamızın "Diego bu Fenerbahçe'nin ilk on birinde oynamaz" diyen ve de "Van Persie varken Fernandao sahaya sürülür mü" eleştirilerini yapan değerli "bazı" mensuplarının "futbol bilgilerini ölçecek" bir teste tabi tutulmaları gerekmiyor mu?..