Gündüz'ün hakkı!..

A -
A +

Gündüz Tekin Onay!.. "Öldüğü" haberini gazetede okuduğumda, nerede ise "bir ömür" gözlerimin önünden "bir film şeridi gibi" akıp geçti!.. Onu, "ağabeyi", çok yakın arkadaşım, 50 yıllık dostum olan, "o zamanlar" Harbiye'de hocalık yapan ve Harbiye Basketbol Takımı'nda oynayan Yılmaz Tekin Onay, elinden tutup getirdiğinde tanımıştım. Ankara'da spor yazarlığı yapıyordum ve Futbol Federasyonu Başkanı da "rahmetli" Orhan Şeref Apak idi!.. Yılmaz dedi ki: "Askerliğini yeni bitirdi, hayatı futbol. Futbol yüzünden başka bir baltaya sap olamadı, olamaz da. Futbolla yatıyor, futbolla kalkıyor. Bu yaşta, çocukların, gençlerin eğitimi, kulüplerin yönetimi, futbolun geleceği üzerine öyle şeyler söylüyor ki, sanırsın 40 yıllık futbol profesörü. Bunu futbol baltasına sap yapalım. Ne yapabiliriz?.. Orhan Şeref Apak federasyonda eğitim dairesi kuruyormuş, oraya verebilir miyiz?.." Gittim Orhan Ağabey'e, konuştum; "Gelsin bir göreyim" dedi. Aldım, götürdüm; odasına soktum; baş başa görüştüler; "yarım saat sonra", rahmetli Apak, "onu idari bir kadro ile", Eğitim Dairesi'ne almış, üstelik "Genç Milli Takımın da başına getirmişti!.." Orhan Şeref Apak "tam bir insan sarrafı" idi ve Gündüz Tekin Onay konusunda da yanılmamıştı!.. Gündüz de, Orhan Şeref Apak'ı yanıltmamıştı!.. Gündüz, "o günden sonrasında" bütün hayatını futbola adadı!.. Antrenörlük yaptı, "profesyonel olarak" kulüp yöneticiliği yaptı, kulüp başkanlığı yaptı, federasyonlarda "Eğitim Dairesi yöneticilikleri, başkanlıkları" yaptı; Federasyon başkanlarına danışmanlık yaptı; yaptı da yaptı!.. Söylediği tek şey vardı: "Futbolumuzu sistem ve insan, sistem ve insanımızı da alt yapı ve eğitim kurtarır!.." İşte ömrünü "bu mücadele" ile geçirdi; çok mücadele etti, çok sıkıntılar geçirdi, kıskananlar, engellemek isteyenler çok oldu; yılmadı ama genç yaşta hastalandı ve "en olgun çağında" aramızdan ayrıldı; yüreğim yandı!.. "Öcal Abi, beni anlayanlar anlasın, anlamayanlardan tek ricam var; köstek olmasınlar yeter" derdi; ne yazık ki, "köstek olanlar" çok oldu; içlerinde "Federasyon binasında yandaki odada oturanlar" bile oldu!.. "Mert, arkadan vurmayan, düşüncelerini insanın yüzüne cesaretle söyleyen" bir insandı!.. Sevdikleri, dostları için yapmayacağı şey yoktu; kendini riske etmek pahasına!.. Halûk Ulusoy'un "en sıkıntılı, en karanlık günlerinde" yanında, hatta önünde duranların başında geliyordu; bunun sebebi, "çok aşağılık" bir ifade ile ortaya atılmaya çalışıldığı şekliyle "maddi bir menfaat" değildi; Gündüz'ün "dostluk, arkadaşlık, yoldaşlık" ilkesiydi!.. Ulusoy'un da "tabut başındaki" hıçkırıklarının "öyle" olduğunu sanıyorum; o gün cami avlusunda olan birçoğunun döktüğü "timsah gözyaşları" gibi değil!.. Ulusoy, "sade göz yaşı dökmek" ile kalmamalı!.. Gerçi "bugünlerde" başında "çok yoğun ve karışık" işler var ve "sıkıntılı" günler geçiriyor ama, Ulusoy, "bu büyük dost", bu Türk Futbolu'na "gerçekten" büyük hizmetler veren spor adamı için "son görevini yapmalı" ve federasyonda "Gündüz Tekin Onay Müzesi" sayılacak bir salon oluşturmalı; bu salonda, Gündüz'ün, "Türk Futbolu'na, Eğitim Dairesi'ne, gençlerin eğitimine, alt yapıya dair yaptıkları, tamamladığı ve ölerek yarım bıraktığı projeleri" sergilenmeli!.. Bu salon, "Gündüz Tekin Onay Müzesi" olarak, Futbol Federasyonu yaşadıkça, göreve gelecek eğitimciler için, alt yapı sevdalıları için bir "ışık" olarak kalmalı!.. Vefa budur ve rahmetli Gündüz Tekin Onay, bunu hak etmiştir!.. Nur içinde yatsın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.