Güneş'in takımı!..

A -
A +

Milli Takımımız, "güle oynaya" Gürcistan'ı farklı yendi!.. Bu galibiyetin önemi şu: Acaba, taa Terim'in, Denizli'nin zamanından kalan ve Şenol Güneş döneminde de "bütün burukluğu ile devam eden" ve tabii hepimizi üzen "özel ve hazırlık maçları sendromu" bitiyor mu? "Dünya üçüncülüğü" etiketi, futbolcularımızın "böyle maçlarda" daha ciddi ve konsantrasyonlarının tam olmasını sağladı mı? Elbette "bir maçla" bu soruların cevabını "evet" olarak vermek mümkün değil!. Ama, sahadaki futbola bakarak "o cevaba yaklaştığımızı" söyleyebiliriz!. "Özel maç sendromundan da öteye", bir başka gerçek var ki o çok daha önemli; "çoğunluğu Terim ve Denizli dönemlerinde Milli Takım'da oynamaya başlamış oyunculardan kurulu" Milli Takımımız artık tamamen "Güneş marka" bir ekip oldu!. Güneş gibi düşünen, Güneş gibi hareket eden, Güneş'in istediği gibi oynayan ve hatta "Güneş'in aynı maç içinde yaptığı cesur taktiksel değişikliklere hemen uyum sağlayan" bir ekip!.. Üstelik, "yavaş yavaş genç oyuncularla takviye edilerek" değişen ve değişecek olan bir ekip!.. "Başarı için" gençlerin olgunlaşmasını beklemeyecek, aksine "başarının içinde gençleri olgunlaştıracak olan" bir ekip!.. "Bütün bir sezon yedek kulübesinde, hatta tribünlerde oturan oyuncuların çoğunlukta olduğu bir takım" ile, sadece Dünya Şampiyonu olan Brezilya'ya "o da hakem hataları ve şanssızlıkla yenilerek" ama "ev sahibi Japonya'yı ve hele hele öve öve bitirilemeyen Güney Kore'yi evire çevire yenip" Dünya üçüncüsü olan Şenol Güneş, şimdi "kendine ve öğrencilerine güven ve moral depolamış olarak" Avrupa Şampiyonluğu yolculuğuna çıkıyor!. Ve "Gürcistan maçı gösterdi" ki, işaretler iyi, göstergeler olumlu!.. "Gürcistan" deyip geçmeyin!.. Bizimkiler "Avrupa'da yedek kulübelerinde ve tribünlerde oturtulurken", onlarda "Avrupa takımlarında ilk 11'de devamlı sahaya çıkan" bir çok yıldız var!.. Nedense (!), bizimkileri "dev aynasında gösterme" ama rakip futbolcuları "cüceler aynasında seyretme" hastalığımız gene nüksetti!. Kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın, kimler çelme takmak ve başarısını engellemek için elinden geleni ardına koymamakta ısrar ederse etsin, Şenol Güneş ve öğrencileri, "başarı için el ele, gönül gönüle doğru bildikleri yolda ilerleyeceklerdir!." Biz, "karizma... misyon... vizyon..." marşları ile yola çıkıp, daha ilk duraklardan "arabeskin göz yaşları ile" geri dönenleri çok gördük!.. "İnanmak, çalışmak ve başarmak..." İşte "Şenol Hoca'nın ve arkadaşlarının" basit reçetesi!.. Bugün dünyayı "görev adamları" yönetiyor, kerametleri kendilerinden menkul "karizmatikler" değil!. Bize de "ben... ben... ben..." diyen karizmatikler yerine "biz" diyebilen ve onun gereğini yapan "görev adamları" gerek!.. Siyasetten, spora kadar!.. Bizde "karizma", sadece ve sadece "lök gibi" koltuğa oturma ve "o koltuktan ancak tanklarla toplarla kaldırılabilme" anlamına geliyor!. Ya da dünyada, insanların, "o" her şeyi mahvettikten sonra "uyanabildildikleri kişi" manasına!.. Evet Şenol Hoca, ne diyorduk: "Biz işimize bakalım!.." ocaluluc@beko.net

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.