TV'lerin birkaçında tek satır, tek cümle alt yazı; "Eski Futbol Federasyonu Başkanları'ndan Güngör Sayarı vefat etti."
Gazetelerin çoğunda "o da" yok!..
Dahası daha da acı; "Futbol Federasyonu Resmi Sitesi'ndeki vefat haberi", sadece ve sadece "üç cümle!.."
İşte "vefamız bu kadar!.."
HHH
Güngör Sayarı ile arkadaşlığımız 1950'li yılların ikinci yarısında başlamıştı, Ankara'da oturduğumuz evlerin arasında 100 metre vardı; benim yaşıtımdı!..
Babaları Selim Amca, "koyu Galatasaraylı olduğu için" oğullarının adlarını "G" ile başlayan isimlerden seçmiş, "Sayarı" soyadı ile birlikte, "GS'yi tamamlamıştı!.."
"Mahalle arkadaşlığı" sonradan "meslektaşlığa dönüştü!.."
Evlerimizin yakınında bir "Nalbur mağazaları vardı"; gazeteden izinli olduğum günlerde oraya uğrardım.
Güngör, "çok iyi futbol oynardı" ve hatta "Ankara Yenişehir Kulübü'nde de lisanlıydı"; dahası "At yarışı ve at uzmanı idi!.."
Atların anasını, babasını, dedesini, ninesini bilir, "çimde mi, kumda mı daha iyi koştuğundan" anlar, "kısa mesafede mi, uzun mesafede mi daha iyi olduğunu" ezbere söyler, "hangi jokeyle daha başarılı olacağını" anlatır da anlatırdı!..
Bir "basketbol hakemi" arkadaşımız da vardı, o da "ata ve at yarışına meraklıydı"; Allah rahmet eylesin, namı "Deve" idi; Yılmaz Erol!..
Eh, ben de "gazeteciydim"; güya "matbaa, dizgi işlerinden anlardım"; bir gün dedik ki; "haftalık bir at yarışı dergisi çıkaralım"; çıkardık, adını da "Galop" koyduk!..
O günlerin "en güzel at yarışı dergisi idi"; ne var ki, "geliri, masrafını karşılamıyordu"; Jokey Kulübü'ne gittik; daha sonra Demokrat Parti'den milletvekili ve de Galatasaray Kulübü Başkanı olacak olan zamanın Jokey Kulübü Genel Sekreteri Sadık Giz ile görüştük. Bize "Matbaa masrafınız ne kadar" diye sordu; söyledik. "Peki" dedi; "Size bir yarış sezonu, her hafta onu karşılayacak kadar kulübün reklamını vereceğim, pazartesi gelin, hazırlatacağım sözleşmeyi imzalayalım."
Sevinç içinde "teşekkür ederek" yanından ayrıldık. Pazar günü Ankara Hipodromu'nda "Gazi Koşusu vardı"; biz de hem "dergimiz", hem de "benim çalıştığım gazete (Yenigün)" için oradaydık. Ortalık çok kalabalık, adeta "ana baba günüydü"; sıcaktı da... Hipodromdaki büfelerde, büfeciler "susayan insanlara, çeşmeden doldurdukları suyu, bardağı 25 kuruştan satıyorlardı" ve gişelerde de at yarışı meraklıları için "kağıt bahis biletleri (o zaman bahis bilet makineleri yoktu) 1 liraya satılıyordu"; anlayın büfelerin vurgununu!..
Ertesi sabah, Yenigün Gazetesi'nin spor sayfası; "Hipodromda skandal; su vurgunu" manşetiyle çıktı; resimler, bizim imzalarımızla manşet haberi ve hatta ağır bir yorum!..
"Galop Üçlüsü" olarak öğleden sonra, "saf saf" Hipodrom'daki Jokey Kulüp binasına gittik; değil rahmetli Sadık Giz'in odasına, onun odasının bulunduğu kata bile sokmadılar bizi; "gazetecilik uğruna" ortada ne reklam, ne sözleşme kalmıştı; iki hafta sonra da battık; "Galop" 6 sayı çıkabilmişti!..
Ama bu arada, Güngör Sayarı da Yenigün Gazetesi'nde sevgili kardeşim Hıncal Uluç'un şefliğini yaptığı spor servisinde "at yarışı tahmincisi" ve de "futbol yorumcusu" olarak "gazeteciliğe başlamıştı"; daha sonra futbol üzerine kitap bile yazdı ve de zamanın Gençlik ve Spor Bakanı Yüksel Çakmur tarafından "Futbol Federasyonu Başkanlığı'na da atandı!.."
Sonraki yıllar "ne kadar da çabuk geçti"; emekliye ayrılıp, Marmaris'e yerleşişi, 6'lı Ganyan Bayiliği, sonra Kıbrıs'ta olan oğlunun yanına "evcek" göçmeleri ve... Geçen hafta cumartesi günü sevgili Güneş Tecelli'nin telefonu ile gelen "kara haber", "Öcal Abi, Güngör'ü kaybettik!.."
60 yıllık can kardeşim ve dostumdu, örnek bir aile babasıydı, yüreğim yandı!..
Tüm Sayarı ailesine ve dostlarına başsağlığı ve sabır diliyorum!..
Nur içinde yat Güngör'üm; yakınlarda bir gün "gene" buluşacağız!..