Hagi "teknik direktör" olarak başarılıdır!.. Yaptığı ortadadır; "bitmiş, darmadağın olmuş", lig altıncılığına düşmüş bir kadroyu adeta "bir Zümrüd - ü Anka kuşu gibi" kendi küllerinden yeniden canlandırmıştır!.. Yönetimin "doğru dürüst transfer yapmadığı, yapamadığı" bir ortamda, "aylarca prim ve maaş alamayan" bir futbolcular mangasıyla, ligin başında "kimsenin şans tanımadığı" ve "emekliler timi" yakıştırmasını yaptığı bir ekiple, transfer şampiyonu ve "yokun yok olduğu" Fenerbahçeler'le, Beşiktaşlar'la "başa baş mücadeleye girmiş", koca bir sezonu "iddialı" olarak geçip, bitirmiştir!.. Yıllardan beri ilk defa bir sezon "Fenerbahçe - Beşiktaş maçları, büyüklerle karşılaşmalar bilânçosu" Galatasaray lehine kapanmıştır!.. Galatasaray, Türkiye Kupası finalinde, "unutulmayacak" bir skoru yakalayarak "5 - 1'lik bir zafer ile" zirveye oturmuştur!.. "Takımın başına yeni gelen", üstelik "aylarca" hem de "onu getirenler" tarafından bile "yapabilir mi" endişesi ile izlenen, en ufak ayak sürçmesinde "ağır şekilde eleştirilen", daha da önemlisi hâlâ "tecrübesiz" ve "Galatasaray'a teknik direktörlük yapamaz" anlamında "sabit bir fikir" etrafında hücumlara uğrayan Hagi'ye, "teknik direktörlük" yönünden "büyük haksızlık yapıldığı" ortadadır!.. Hagi, "bal gibi" Galatasaray'a teknik direktörlük yapabilir ve yapmıştır da!.. Yönetim, ona "bir 10 numara alabilse", hatta ve mesela bazı maçlarda "Daum kadar şanslı olabilse, Daum son dakikalarda kazanırken, o son dakikalarda berabere kalmasa", 10 numara olmadan da, bugün Süper Lig Şampiyonluğu'nu kazanmış bir teknik direktör olarak alkışlanacaktı da!.. Hagi'nin "bütün bu artılarına rağmen" artık Galatasaray'da kalmaması gerekiyor!.. Bunun "iki sebebi" var!.. Birincisi, Kayseri'deki "cep telefonu" olayı ve taraftara "Hırsız" diye bağırması, buna karşılık Galatasaray taraftarının da İstanbul'da ona "Hırsız Hagi" tezahüratı yapması!.. İkincisi, Galatasaray kaptanı Hakan Şükür'ün, Gençlerbirliği maçında ortaya koyduğu "kabul edilemez" tavrı, yiyip yutması!.. İşte, Hagi'nin gelecek sezon Galatasaray'ın başında olmaması için "yeterli ve geçerli" iki sebep budur ve ya Galatasaray Hagi ile, ya da Hagi Galatasaray ile yollarını ayırmak zorundadır!.. Le Guen tamam, ya Galatasaray? Aziz Yıldırım tekzip etmek için "ne kadar çırpınırsa çırpınsın", anlaşılıyor ki; "Fenerbahçe, Lyon'un istifa eden hocası Paul Le Guen'in işini bitirmiş!.." Tam isabet!.. Fenerbahçe medyası "daha ilk maçtan" itibaren çıkıp da "Bu da bu işi bilmiyor" diye yazmaya başlamazsa, "son yıllarda Türkiye'ye gelen" en iyi teknik adamlardan biri ile daha "yakından tanışacağız" demektir!.. Amma... Bizim "futbol ûlemamız", dünyanın "en iyi hocalarından çok daha iyi futbolu bildiğinden" ve üstelik bir de "öğretmeye kalktığından", Le Guen'in "Türkiye macerası" ne kadar sürer; bilemem!.. Geriye dönüp bakalım; "kimler geldi, kimler geçti!.." Pardon; havaalanlarında omuzlarda taşınarak karşılanan "kimler" zor kaçtı, "kimler" arabalarının kuyruklarına tenekeler bağlanarak gönderildi?.. Gelecek sezon ve "inşallah" gelecek sezonlar için "Fenerbahçe işini hâlletti"; ama ya Galatasaray? Hagi gitti, gider; yerine kim gelecek? Ortada "Tigana, Saffet Susiç, Raşit Çetiner" isimleri dolaşıyor!.. Eğer "bunlar arasından bir seçim yapılacaksa", seçim filân yapılmasın; zira ortada ki; "banko Raşit Çetiner!.." Tıpkı "Fatih Terim gibi", Ümit Milli Takımı'nın başında, "hocalıkta pişti"; daha da öteye "kalfalık dönemini de tamamlayarak", ustalık dönemine geçti!.. Türk futbolunda da, Galatasaray camiasında da "saygın" bir yeri var, gönüllerde de yeri var!.. Türk futbolunu tanıyor, futbolcuları, hele hele "yarının futbolcularını çok iyi tanıyor!.." "Az paralarla, çok güçlü bir takımı kurması" mümkün!.. Zaten Galatasaray'ın "bugünkü kadrosuna", alt yapıdan gelenleri de eklersek, çok çok "2 - 3 takviye" yeterli olacak!.. Onlar da "tribüne taraftar getirecek" ve Galatasaray'ı "orta saha beyni olarak" çekip çevirecek bir "10 numara" ile, sola, eğer Ribery sola yerleştirilecekse, sağa "çok iyi bir adam"; işte o kadar!.. Susiç mi; aman haaa!.. Tigana. Tigana. Tigana, "kimdi" acaba; bu ismi bir yerlerden hatırlıyorum, "Fransa Milli Takımı'nın iyi futbolcusuydu" galiba, ama "hocalıkta yıllardır ortalıkta yok"; Galatasaray ile mi "hayata döndürülecek?.." Yoksa, "tercih" sebebi "Fransızca konuşması" mı; güldürmeyin beni!.. Bu nasıl 8.5 ?.. Ben Galatasaray - Gençlerbirliği maçının hakemi Yunus Yıldırım konusunda, "Şunu yapmadı, şunu yaptı, şu takımın iki penaltısını çalmadı" yorum ve tartışmalarına girmeyeceğim; hakemdir, "göremez", görse bile tereddüde düşer "bazen" çalamaz, "vicdanıyla baş başadır", bunların hesabını "önce vicdanına, sonra da Merkez Hakem Komitesi'ne verir!.." Ben, Yunus Yıldırım'ın, maçın gözlemcisinden nasıl "8.5 gibi çok yüksek bir notu aldığını", bir başka gerekçe ile soracağım: FIFA diyor ki... Hem de "altını çize çize", üstüne basa basa diyor ki: "Ey hakemler, futbol oynamak için beceri ve tekniğini kullanan futbolcuları koruyun, bunlara gaddarca, barbarca hareketler yaparak mâni olmak isteyen futbolcuları da hiç tereddüt etmeden cezalandırın... Yoksa ben size hakem demem!.." Ey Merkez Hakem Komitesi'nin anlı şanlı yöneticileri, ey Gözlemciler Komitesi'nin anlı şanlı başkan ve yöneticileri, elinizi vicdanınıza koyarak "Galatasaray - Gençlerbirliği maçında Ribery'ye maç boyu yapılanlara bakın" ve tamı tamına "8.5 notunu alan" hakemin "bu gaddarca faulleri nasıl geçiştirdiğini" görün!.. Hele hele bir zamanlar "İbrahim Üzülmez'e resmen kafa atarak" sabıkalı olan ve "faul yaptı mı, hastanelik edecek faulleri yapmaktan çekinmediğini" sık sık gösterme Ali Tandoğan'ın "bir futbolcunun hayatını bitirecek riski taşıyan aşil tendonuna doğru yaptığı bir gaddarlık var" ki; bir değil, bin "kırmızı kartlık"; Yunus Yıldırım nerede?.. Eee... Bütün bunlar, "FIFA'nın emirlerine rağmen", Merkez Hakem Komitesi'nin başına "Gençlerbirliği Kulübü üyesi olduğu halde getirilen" zâta (Sevgili Kemal Ulusu kulakların çınlasın; nerede yeni dava?), "genç hakemin gönderdiği" bir "hoş geldin mesajı" olmasın sakın? Ayrımcı Yanal!.. Fenerbahçe kaptanı Ümit Özat'ın, Denizlispor maçında, Denizlispor Teknik Direktörü Giray Bulak'a yaptığını biliyoruz; bu yüzden "dört maç gibi" ağır bir ceza aldı!.. Giray Bulak da, Milli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal'a bir mektup yazarak, "Bir teknik direktöre bunu yapan futbolcuyu milli kadroya çağırma" dedi. Buna karşılık Ersun Yanal'ın TV ekranlarına da akseden cevabı şuydu: "Ümit'i bir maçla silemem, zira Fenerbahçe kaptanı!.." Hımmm!.. Peki, Hakan Şükür "Galatasaray'ın kaptanı" değil mi? Üstelik, sevgili Kemal Belgin'in cumartesi günkü köşesinde ortaya koyduğu şu tabloya bir bakın: "Vallahi benim keşfim değil... İstatistikçiler, araştırmacılar yapmış. Ne mi? Hakan Şükür'ün gol listesi... Yani bu futbolcunun kalitesinden, kariyerinden, en önemlisi karizmasından kuşku duyanlar için sunulur... Türkiye Ligi golleri 224, Avrupa'da oynadığı sürede lig golleri 11, Avrupa Kupaları 34, milli maçlar 58, yerli kupa maçları 25 gol... Toplam 352 gol... Ben sizin adınıza utanıyorum..." Ersun Yanal'a soru: Bu müthiş tablonun "10'da birine yaklaşamayacak" bir futbolcuyu "Fenerbahçe kaptanı" olduğu için "bir maçla silemiyorsun" ama, "Galatasaray kaptanı" Hakan Şükür'ü nasıl "bir maçla" silebiliyorsun, izah eder misin, bu millete?.. Sergen'e yapılanlar!.. Okuyucularım bilirler; "futboluna hayran olduğum" ama "sporcu kişiliğini" çok ağır eleştirdiğim Sergen'le ilgili olarak son günlerde gazetelerin spor sayfalarında haberler ve yorumlar okuyorum; insanlığımdan da, sporla, futbolla olan ilgimden de utanıyorum!.. Bu kadar "vefasız", bu kadar "insafsız", bu kadar "izansız" ve bu kadar "vicdanı nasır tutmuş" insanlar nasıl olabiliriz? Evet, Sergen "futbolculuk hayatında" çok büyük hatalar yapmıştır!.. Ama "böyle hatalar yapan" ne ilk futbolcudur, ne de sonuncusu olacaktır!.. Sergen "bu büyük hatalarına rağmen", Milli Takımımız'a da, "oynadığı" takımlara da "büyük katkılarda bulunmuş", Türk futbolunda "büyük işler yapmış" bir futbolcudur!.. Ona "yapılmak istenen", ya da "yapılması istenen" vefasızlığa isyan etmemek mümkün değil!.. Yazılan ve söylenen "öyle şeyler var" ki; utanç verici!.. Ancak, biliyor ve inanıyorum ki, Beşiktaş camiası "vefalı bir camiadır, büyük bir camiadır"; Sergen'i "Sergen gibi" kucaklayacak, "hak ettiği" zamanda ve "hak ettiği şekilde" uğurlayacaktır!.. Sergen'leri eleştirebiliriz; ama bilmeliyiz ki Sergen'ler kolay yetişmiyor!.. Biraz vefa... Biraz insaf... Biraz izan... Biraz vicdan... İşte o kadar!..