İz'anları azalmış... İnsafları kalmamış... Vicdanlarından ise söz etmek nafile!.. Kulübü bitirdiler!.. Şimdi de "4 yıldır arkasına saklandıkları" takımı bitirmek üzereler!.. Hadi "Emre ve Okan'ı hain ilân edecek kadar paniğe kapılmış Faruk Süren'i bir yana bırakıyorum", zira "ondan her türlü olumsuz tavrın gelmesi" benim için sürpriz olmaz!.. Amma... Ya Mehmet Cansun? Neymiş; "Emre ve Okan'a Galatasaraylılığı öğretememişlermiş!.." Nedenmiş; "Galatasaray ile sözleşme imzalamadan Inter'e gidiyorlarmış ve bu yüzden Galatasaray büyük paralar kaybediyormuş!.." Geçenlerde bir yazımda yazmıştım da, "dizgide u'nun üzerindeki ikinci nokta konulmadığı için" mânâ itibariyle "anlatmak istediğimi ortada bırakan" bir paragrafla karşı karşıya kalmıştım! Ben, "spor yazarı olarak" kullanmak istemediğim "bir tepki hecesini" yani "yuh"u ancak ve ancak "yüh" diye yazabileceğimi ya da söyleyebileceğimi belirtmiştim de "yüh"ün ortasındaki ü harfinin noktaları konmamış ve "yuh" demediğim halde "yuh" demiş duruma düşmüştüm! İşte, gene "bu tablo karşısında" tepkimi ortaya koymak için aynı "inceliği" göstermek durumundayım: "Yüh! (Yani ortada noktalı u var!)" Şimdi kefenin bir tarafına Süren'li, Cansun'lu bugünkü yöneticileri, öteki tarafına da "Emre'li, Okan'lı futbolcuları koyuyorum" ve de tartıyorum; "Galatasaraylılıklarını tartıyorum!.." Futbolcuların kefesi öylesine "ağır basıyor" ki, "yöneticiler kefesine 10 ton demir ilâve etsem", iki kefe ancak dengelenebilir! Bu çocuklar, yıllardır, haftada üç maçı, nerede ise "para pul almadan", nerede ise "Hilâl-i Ahmer yararına", nerede ise "limon koklayarak" oynadılar! Zehir içip "kızılcık şurubu" dediler! Kulübe, belki de bir çeyrek asır hiç bir Türk takımının getiremeyeceği kupaları, şanı, şerefi getirdiler! Hâlâ da "getirmek için" mücadele ediyorlar! "Getirdikleri paranın" da haddi hesabı yok! Amma... Bu çocuklara verilen sözlerin hiç biri tutulmadı! Hep avutuldular, hep kandırıldılar!.. Üstelik "kriz anlarında" da, kamuoyunda "paragöz" olarak takdim edildiler! Hakan'ın "Inter'e nerede ise nohut - çekirdek parasına gitmesinden ders alamayan" bir yönetimin, "Emre ve Okan'ın da aynı şekilde kaybedilmesine bile bile nasıl çanak tuttuğuna" insanın inanası gelmiyor ve o yüzden bazı "garip iddialar için" inanmaya inanmaya "acaba" diyor!.. Hagi'ye 3.5 milyon doları peşin veren bir yönetimin, "Galatasaray'ı Dünya Kulübü yapacak bir Dünya Şirketi" diye takdim edilen "AIG ile anlaşmadan sonra" Okan ve Emre'ye "peşinat olarak" istedikleri toplam 3 milyon doları vermeyen, veremeyen Faruk Süren ve arkadaşlarına "hesap sormak yerine", bu yönetimin "boşa çıkan vaadlerinden bıkmış usanmış olan" futbolculara "hain" damgasını vurmak isteyenlere "acı acı" gülüp geçiyorum! Transfer ayında Galatasaray'ın kasasına "en az 30 milyon dolar sokacak" bir transferin gerçekleşmesini sağlayacak "3 milyon dolar peşinatlı iki imzayı gerçekleştiremeyenlere" sorulacak çok soru varken, "Vay efendim Inter'e imza attıklarını sakladılar" diyerek çocukları ihanetle suçlamak bilmem ki neye delâlet ediyor? Emre ve Okan'ın "gideceklerini, gitmek üzere olduklarını, gittiklerini" adeta davul - zurna ile ilân eden bir medya olmasaydı, "bizim gibi" haftada "en az bir kere bu ikazı yapan" onlarca spor yazarı olmasaydı, olay defalarca manşetlere çıkmasaydı, belki "böyle diyenlere" hak verebilirdik! Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'un bile "İmza atarlarken çekilen kaseti izledim" dediğinde bile "inanmayacak kadar" saf olanlara bilmem ki, "yönetici" denilebilir mi? Yoksa... Yoksa... "Saf görünenlere" mi desek!.. Bu çocuklar "tıpkı" Fatih Terim gibi aylarca beklediler; "tık" yok!.. Ne zaman ki "iş bitti, gittiler"; kıyamet koparılmaya başlandı! İstanbul "iş aleminde" hemen herkesin "en zeki işadamları arasındalar" dedikleri Faruk Süren ile Mehmet Cansun'un ve arkadaşlarının "böylesine saf olacaklarına, böylesine gafil avlanacaklarına, 20-25 yaşındaki iki gencin onları böyle tongaya bastıracaklarına inanabilmek için", herhalde "Mars'ta yaşamak ve olayları hiç izlememek gerek!" Gazetelerin birinci sayfalarında kıyamet kopuyor; "bu krizden hükümet sorumludur, ama bir kaç bürokrat dışında kimse bedel ödemedi" diye!.. Spor sayfalarında ise "suçlu ve sorumlu olarak futbolcularla, şaşkın ve 6 aydır tek kuruş para alamamış, yardımlarla geçinen bir teknik adam gösteriliyor!" Sanki, "futbolcuları bu hale getirener yöneticiler değilmiş gibi!.." Sanki, "bu memur teknik direktörü bu yönetim getirmemiş gibi!.." Ve de Real maçlarına günler kala, "bu maçlarda en büyük sorumlulukları yüklenecek olan Emre ve Okan'ı hain diye ilân eden" bu yöneticiler değilmiş gibi! Dedim ya, kulübü "borç batağında bitirdiler!" Sıra takıma geldi; onu da bitiriyorlar! Hayırlı olsun!..