Hak edenler ve etmeyenler!..

A -
A +

Fenerbahçe, "bir defa daha" Galatasaray'ı evire çevire yendi; her puanıyla, her golüyle, her dakikasıyla "hak edilmiş" bir galibiyetti bu; hatta sonuç çok ama çok daha farklı, futbolumuzda "üç büyükler tarihinin kaydetmediği kadar farklı" olabilirdi; mesela Galatasaray kalesi direkleri de, Mondragon kadar "sahada yok olmayı" tercih etselerdi ve Fenerbahçeliler rakiplerinin, "bütün bir sezon karınları aç olarak büyük bir mücadele veren" futbolcularına acımasalardı!.. Fenerbahçeli futbolcuları ve maçta "meslektaşına unutamayacağı bir ders veren" hocaları Daum'u kutlamak, "şapka çıkararak" alkışlamak gerek!.. Alkışlayalım ve Sezar'ın hakkını Sezar'a verelim; "3 hafta sonra ipi kim göğüslerse göğüslesin", bütün bir sezon şampiyonluğu hak edenler "sarı - lacivert formayı giyenlerdi" ve "şimdiden" söyleyeyim; çok büyük bir sürpriz ve hayal kırıklığı olmazsa hak yerini bulacak!.. Maçın Galatasaray yönü ise, tam manasıyla içler acısıydı. Haftanın Panoraması'na yazdığım gibi; "Ligin en önemli maçını , Rizespor karşılaşmasından sonrasında, '3 puan öne çıkınca', hocaları Gerets'in 'Artık Saracoğlu'nda galibiyet zorunluluk olmaktan çıktı' sözü ile kaybetmişlerdi; ondan sonrasını, barbekü ve gülmece partileri, Adnan Polat'ın 'Yenilselerde, onlar bizim gönlümüzün şampiyonu' sözleri ve Daum ile Gerets arasındaki 'teknik direktörlük farkı' belirlemişti!.." Aylardır, "takım tertibi ve maç taktiği" konusunda, insanın aklına "Hoca aşureyi de, çorbayı da acaba çok mu seviyor" sorusunu getirtecek kadar "gariplikler yapan" Gerets'in bir gün "unutamayacağı bir dersi alacağını " tahmin etmek zor değildi ve Fenerbahçe bu dersi "mükemmel" bir şekilde verdi!.. "Kazanması gereken" hemen hemen hiçbir "önemli" maçı kazanamayan, Avrupa Kupaları'nda "adını bile hatırlayamayacağımız" amatör futbolculardan kurulu bir "kutup kasabası" takımına elenen, Türkiye Kupası mücadelesinde çeyrek finalde buharlaşan, Fenerbahçe önünde, sevgili Kemal Belgin'in maçın devre arasında canlı yayında söylediği gibi "intihar eden" ve takımını da beraberinde sürükleyen bir Hoca'yı, bunca ay yere göğe koyamayanların, buna karşılık Daum'u "yerden yere vurmalarındaki" garabeti ise anlamam mümkün değil!.. Daum'u sevmem ve "yetkili olsam", yetkili olduğum kulübün kapısının önünden geçirmem ama, bunun sebebi "futbol bilgisi ve hocalığı" değildir; kariyerine, karizmasına "yapışıp kalmış olan", kişiliği ve özel hayatı ile ilgili "ayıpladığım" olaylardır!.. Gerets'e gelince, Avrupa'da "yüzlerce benzeri ve eşi olan" bir hoca, işte o kadar; bilmem ki "Galatasaray gerçekten büyük kulüp ise" yöneticilerinin "bu hoca ile" işleri ne?.. Tıpkı sezonun yarısından itibaren "rakip takım yöneticileriyle temas ettiği, hatta bizzat Başkan Canaydın tarafından görüldüğü" iddiaları ayyuka çıkan Tomas ve "gitmek için çalmadık kulüp kapısı bırakmayan" Saidou ile işlerinin hâlâ ve hâlâ ne olduğu gibi!.. Neden Aykut ve Fevzi gibi "iki kaleci varken", transfer aylarında her türlü hokkabazlığı yapan ve "üç - beş kuruş fazla almak için" hatta "en büyük rakiplerinin kapısını bile çalan" Mondragon'a, Galatasaray'ı mahkum etmek gibi!.. Heinz'ı "çok arayıp" bulmak gibi!.. Hakan - Hasan - Ergün troykasının "şampiyonluk yarışında son haftalara kadar sürükledikleri" Galatasaray takımının, her şeye rağmen hâlâ şampiyonluk şansı varsa ve sürüyorsa, kimse çıkıp da "Bu Galatasaray'ın büyük başarısıdır" demesin; bu "ikili" rotayı tayin eden de, kontrol eden de "hep" Fenerbahçe oldu; Galatasaraylılar ise "liderliğe bir haftadan fazla sahip olmayı" bile beceremediler; Fenerbahçeli futbolcular, "şampiyonluğumuz garanti" rehaveti içinde, bazı maçlarda "ipe un sermeseler", lig, "zirve yarışı" bakımından çoktan bitmiş olurdu!.. Elbette "futbol bu"; kalan üç haftada "zirvede neler olabileceğini" kesin olarak söylemek mümkün değil!.. Çok az bir ihtimal olmakla beraber, diyelim ki, Fenerbahçe kazaya uğradı ve de "bu hâliyle" Galatasaray puan kaybetmedi ve ipi sarı - kırmızılı takım göğüsledi; bu "futbolda adaletin ve hakkın intiharı" demektir; bir!.. İkincisi; Galatasaray gene de, koca bir sezon "bir türlü bek ve orta saha sorununu çözemeyen" ve hâl böyle iken "Zafer'i ve Arda'yı sezonun ortasında Vestel Manisaspor'a kiralatmak maharetini gösteren" Gerets başta olmak üzere, Tomas'ı, Mondragon'u, Saidou'yu, Heinz'ı gene de ve hemen göndermelidir!.. "Yabancı" olarak tutulabilecek olanlar "sadece" Song ve İliç'tir; o kadar!.. Bulunacak "mâkul" bir para ile, az ve öz sayıda yabancı takviyesi yapmalı; "kaliteli" ve "cesur" bir hoca ile, Ardalı, Zaferli, Cafercanlı, Aydınlı, Mehmetli, Ferhatlı, Uğurlu kadroyla devam edilmelidir!.. Hiç olmazsa kimse, bu çocukların "Galatasaraylılığından şüphe etmez", edemez; bilmem anlatabildim mi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.