Adnan Polat da, Galatasaray yönetimi de beceremedi!.. Hakan Şükür gibi bir "anıt adam", spor sayfalarında günlerdir polemiklere, "söyleniyor" ya da "iddia ediliyor" ya da "Karar alındı ama açıklanmadı" gibi "art niyetli" haberlere kurban edildi Dahası, "Hakan Galatasaray'dan ayrılırsa" zil takıp oynayacakları belli olan "bazı" spor servisi müdürlerinin sayfalarında, neredeyse bir haftadır "Hakan'ın Galatasaray'da son günü" diye haberlerin çıkmasına göz yumuldu!.. O haberleri yazanlar da, o haberi sayfalara koyanlar da hiç düşünmediler ki, "Galatasaray'da çok kişinin 'son günü' olabilir de, Hakan Şükür'ün olmaz!.." Hakan Şükür "futbolu bıraksa" da "Galatasaray'da hep olacaktır"; herkes ama herkes iyi bilmelidir ki; "Hakan Şükür, Galatasaray'dır!.." Tıpkı Ali Sami Yen gibi, tıpkı "Aslan" Nihat gibi, tıpkı "Baba" Gündüz gibi, tıpkı "Kaptan" Turgay Şeren gibi, tıpkı "Kral" Metin Oktay gibi, tıpkı Yalçın Granit gibi, tıpkı Değer Eraybar gibi!.. "Öyle" olduğu için 100 yılı aşkın süredir binlerce, on binlerce, yüz binlerce genç "Galatasaray olmak için" seve seve, koşa koşa kulübe gelmişler, sarı kırmızılı formayı giymişlerdir!.. Adnan Polat'ların, Adnan Sezgin'lerin, Haldun Üstünel'lerin bir araya gelip verecekleri "günlük" karar, "Hakan Şükür'ün Galatasaray'da kaç günü olduğunu" tayin edemez!.. Hakan Şükür, Galatasaray'da "Galatasaray kulübü yaşadığı sürece" olacaktır!.. Hakan Şükür, yıllar yılı Galatasaray futbol takımını "gün gelmiş herkesin ümit kestiği zamanlarda" bile birkaç arkadaşı ile beraber "sırtlamış" büyük başarılara, şampiyonluklara taşımıştır; "örnek" sporcu olarak, futbolcu olarak, santrfor olarak, golcü olarak, ağabey olarak ve hele hele "kaptan" olarak!.. Herkes bilmeli ve görmelidir ki, "Hakan gittiğinde" Galatasaray'ın "yeni bir Hakan bulana kadar" en büyük eksikliği "kaptansızlık" olacaktır!.. Evet "koluna bir bez parçası takılarak", sahaya "kaptan olarak sürülecek futbolcular olacaktır" ama, "onlar" sadece "takım listelerinin kaptanı" olduklarını, zaten "Hakan Şükür'ün olmadığı maçlarda" göstere gelmişlerdir!.. Başkan ve yönetim, "teknik direktör" yalpalamalarının yanında "Hakan Şükür yalpalaması" da yaparak, "yeni" mevsime Galatasaray'ı "polemiklerle yıpranmış" olarak sürüyor; şampiyonluk "böyle" törpüleniyor!.. Üstelik, Galatasaray'ın üzerine son yıllarda "başkanların ve yönetimlerinin büyük hataları ve gaflarıyla yapıştırılan" ve ne yazık ki "bulaşıcı olduğu anlaşılan", bu yüzden herkesin ağzına pelesenk olan "vefasızlık damgası" ellerden düşürülmeden!.. Hakan Şükür'ün yerinde olsam, "Ne Amerika, ne Katar ya da Dubai" derim, doğrudan gider "Melih Gökçek'in teklifini" kabul eder, Ankaraspor'un başına "hem ağabey, hem menajer, hem hoca, hem de kaptan olarak" otururum!.. "Hocasız" Galatasaray Futbol Takımı'nın "ağır manevi yükü de omuzlarından kalkacak olan" Hakan Şükür'ün "37 yaşında da olsa" neler yapacağını dosta düşmana gösteririm!.. Hakan Şükür bilmelidir ki; "Hakan Şükür Türkiye'de kalmalıdır!.." Vefa!.. Fatih Terim'e İtalya'nın en büyük nişanlarından biri verildi, üstelik İtalya devlet töreni ile! O törende Türkiye Futbol Federasyonu temsil edilmedi; Başkan ya da vekili bir yana "görevli" bir temsilcinin bile "törende bulunması", Terim'e çok görülmüştü!.. Türk futboluna bunca emek vermiş, bunca büyük başarıya imza atmış ve hâlen Türk Milli Takımı'nın başında olan bir Hoca'ya karşı alınan bu tavır, affedilecek gibi değildi!.. Adeta, Hoca'ya resmen ve alenen "seni istemiyoruz" mesajı gönderiliyordu ama, böyle bir "yabancı" töreninde, böyle bir "iç çekişme" gösterisinin ne işi vardı?.. Bu federasyona "kuruluş şekli" itibariyle "oldum olasıya içim ısınmadı"; Federasyon yöneticileri de haklı olduğumu göstermek için adeta yarışıyorlar; onlara teşekkür ederim!.. Bitmedi; bir çift sözüm daha var: Bilmem ki, "Hakan Şükür'e yaptığı vefasızlıktan hemen sonra" başına gelen "bu vefasızlık örneği" sevgili Fatih Terim'e "bunca yaşta" ve de "vefa adına" bir şeyler öğretebildi mi, bir şeyler hissettirebildi mi?.. Soru!.. Bunca yılın "kurt" gazetecisi ve Galatasaraylısı Ersan Çelik yazıyor: "Her taşın altından çıkan Adnan Sezgin'in arkasında Başkan Adnan Polat, böylesine sağlam durmaya devam ederse önümüzdeki günlerde canı çok sıkılabilir diye düşünüyorum. Benim duyduklarımın, bildiklerimin yüzde yirmisi bile doğru çıkarsa yakında kıyametler kopar.." Ne Polat'tan, ne Sezgin'de "çıt" var!.. Şimdi sevgili Adnan Polat'a bir soru: Böyle bir iddia, "kendi holdinginin genel müdürlerinden biri için" ortaya atılsaydı, mesela "Ege Seramik Genel Müdürü için" söylenseydi, susup oturur muydu?.. Bilmece!.. Dünyanın en ünlü otomobil şirketlerinden birinin Türkiye'deki müdürlerinden biri anlattı: "Bir kulübümüzün modern ve büyük tesislerinden birinin altında show room açmıştık. Açılışımıza o kulübün başkanı da geldi. Salonda renk renk otomobillerimiz vardı; 'Kırmızı' renkli olanını hemen kaldırmamızı istedi, şaka yapıyor sandık, meğer şaka yapmıyormuş. O otomobili hemen çıkardık. Bu arada 'iç döşemesi kırmızı olan' otomobilin de döşemesinin değiştirilmesini ya da salondan çıkarılmasını istedi, onu da yaptık, çok şaşırmıştık." İşin bilmecesi şu: "Kırmızı"alerjisi "bu seviyede olan" kulüp başkanı kim ola ki?..