Hamzaoğlu, "Benfica'yı yenmeye gideceğiz" sözünü defalarca söylediği hâlde, sahaya sürdüğü tertip ve taktikle gösterdi ki, o sözler "korku içindeki adamın gece mezarlıktan geçerken ıslık çalmasına" benziyordu!..
28 Ekim Çarşamba günü, Türkiye'de "Aynadan görünenler" başlıklı yazımda "aynen" şunları yazmışım: "Galatasaray'ın hocası, geçen sezon Saracoğlu Stadı'nda oynanan Fenerbahçe maçının sonlarında durum '0-0' iken, takımını, 'Bunca yıl sonra Saracoğlu'nda Fenerbahçe'yi yenen Galatasaray olmak ve de o Galatasaray'ın hocası olmak' için takımının 'Fenerbahçe kalesine yüklenmesini istemiş' ve bu arada bir 'son dakika golü yiyerek' mağlup olmuştu. O gün bugündür, Galatasaray'ın hocası, 'hücumu, en azından kritik ve büyük maçlarda sadece takımı mağlup duruma düştükten sonra düşünür' hâle geldi; artık takım tertibinden, saha içi müdahalelerinden, strateji ve taktiğe kadar, 'bu hâleti ruhiyenin damgası görülüyordu', Galatasaray'da!..
Fenerbahçe maçına da takım, 'bu haleti ruhiye ile çıkarıldı' ve Fenerbahçe, 'iyi oynamamasına rağmen' ilk yarıyı 'Galatasaray için dönüşü olmayan' bir skorla bitirebilirdi."
İşte "salı gecesi" Benfica önündeki Galatasaray tablosu "aynen" böyle değil miydi; son paragrafta "Fenerbahçe" yerine "Benfica" ismini koyun ve onun üzerindeki yorumu "tekrar" okuyun; işte Galatasaray'ın acı gerçeği!..
Zira Galatasaray'ın başında "iyi bir insan var, temiz bir insan var, dürüst bir insan var" ve de "iyi bir hoca" var ama "bu hoca" hâlâ "büyük takım hocası olamadı, olamıyor!.."
"Bu kompleksten" bir türlü kurtulamadı; "Portekiz'e kazanmak için gideceğiz" sözünü defalarca söylediği hâlde, "sahaya sürdüğü tertip ve taktik" gösterdi ki, o sözler "korku içindeki adamın gece mezarlıktan geçerken ıslık çalmasına" benziyordu!..
Hele hele "Kazakistan'dan gelen Astana-Atletico Madrid beraberlik haberi", Galatasaray'ın hocasını "galibiyetten çok beraberliği düşünür hâle getirmişti" ve "Sabri'yi Gaitan'a kelepçe takma göreviyle sahaya sürdüğü tertip ve verdiği taktik", korkusunu gösteriyordu. İşte, "golleri yiyene kadar" değil kazanmak, sahada "hücum varlığı ile bile bir defacık görünemeyen" Galatasaray!..
Üstelik "saha kenarında söz / jest ve mimikleri" ile bile "takımını ileriye sürme teşebbüsünde bulunmayan" dahası "refakatçi koridor koşucusu" olarak görünen Denayer'e ve "takımını çıkana kadar 10 kişi bırakan", üstelik "sarı kartı görmek ve Atletico Madrid maçında cezalı duruma düşmek için çırpınan" Burak'a "ikinci golü yedikten sonra bile "çıkana kadar" tahammül etmek, bilmem ki "başka" nasıl ifade edilebilir?..
Defansındaki "büyük zafiyeti", Portekiz sokaklarında 10 yaşındaki çocukların bile bildiği Benfica önünde, "kendi sahasından çıkamayan" bir Galatasaray'ın, hele "stoper ve duran top arızalı" defansı ile "rakibin en tehlikeli tarafı olan hücumcularına galibiyet için yeterli pozisyonları vereceğini" Florya antrenmanlarına "takımlarını seyretmek için babalarıyla beraber gelen" 10 yaşındaki çocuklar bile bilirken, Galatasaray'ın hocasının beyni, "çok geç kalmış müdahaleye kadar" acaba "nerelerde gezip" durdu?..
Bunca lâfın özeti; sarı-kırmızılı teknik adam "mental olarak" kendine gelmezse, "büyük ve kritik maçlarda" Galatasaray'ın "ne durumlara düşmeye devam edeceğini" Benfica maçı "bir defa daha" gösterdi!..
Bilmem ki, maçlardan sonra "hatayı kabul edip, özür dileme süreci" daha ne kadar devam edecek?..
Ya maazallah Galatasaray'ın kalesinde "Muslera olmasa" ve Benfica forvetleri "bu kadar beceriksiz davranmasa idi" sonuç ne olurdu?..