Galatasaray, "Beşiktaş'a normal futbolunu oynatmadı ve rahat bir derbi galibiyeti" aldı.Aslında, Bilic ve Hamza Hamzaoğlu, takımlarını sahaya "önce gol yememek" için çıkarmışlardı!.
Bilic biliyordu ki, "bir beraberlik takımının kış tatiline lider girmesini" sağlayacaktı ve "Galatasaray'ın çok hata yapan defansının zaaflarından yararlanarak atılacak gol ve gollerle", galibiyet de gelebilirdi; bu hesap tutmadı, tutması da zordu, zaten!..
Hamza Hamzaoğlu biliyordu ki, "bir mağlubiyet, şampiyonluktaki rakipleriyle arasının 3 ve 4 puan açılmasına yol açacak ve iki rakibi birden geçebilmek çok zorlaşacaktı. Bir beraberlik, bu zorluğu ortadan kaldıracak kabul edilebilir bir sonuçtu. Üstelik "güçsüz Demba Ba" yüzünden golcü bakımından da, "Atiba'sız" rakip orta sahası bakımından da daha iyi durumdaydı takımı, gol yenilmezse, "galibiyete Beşiktaş'tan yakın olacaktı, golü atacak yıldızları çoktu"; nitekim, hesabı da tuttu; Galatasaray'ın hocası olarak ilk derbisini kazandı; tebrikler!..
Maç üzerinde o kadar "çok yazıldı, çizildi" ki, bana yazacak pek bir şey kalmadı; "Son 18 maça üç takım da şampiyonluk şansı hemen hemen eşit olarak giriyorlar"; sonunda, daha dayanıklı olan, daha iyi olan ipi önde göğüsleyecek!..
Ben, "asıl" başka bir konu, Cüneyt Çakır'ın "Veli'ye çıkardığı kırmızı kart" için Bülent Yavuz'un "herkesi ofsayda düşüren" yorumu üzerinde duracağım:
"Veli'nin Sneijder'e hareketi, çok şiddetli ve yaralayıcı olmamasına rağmen FIFA tarafından yasaklanmış ve yüze geldiği zaman "kesinlikle kırmızı kart gösterin" talimatıyla resmen birebir örtüşen bir durum. Dünyada çok önemli maçlar yöneten ve FIFA'nın çok sayıda kurslarına giden Cüneyt Çakır, Veli'ye kırmızı kartını tereddütsüz çıkartıyor. Neden mi? Çünkü yüze gelecek darbeler "göze" zarar verebilir, kör eder. Burnunu dağıtır, kırabilir. Dudağı patlatarak kanatır. İşte bu tür pozisyonlarda hakemler illa da gözün çıkmasını, burnun kırılmasını beklemezler."
Bilmem ki, "Kendilerini terse düşüren" bu satırlar için, anlı ve de şanlı "hakem ve de futbol yorumcularımız" ne diyecekler?..
Hele hele, ekrana "penaltı atışında vuruştan önce ceza alına girenlerin hangisinde atışın tekrarlanacağı, hangisinde gol kararı verileceğini bile tam olarak bilmeden ahkâm kesmeye çalışan (Bir ay önceydi, galiba, bu görüntüler, arşivlerinde duruyordur) Digitürk'ün "ünlü" ve "kişi olarak çok kaliteli" 3'lüsü, (Nedense başka başka sebeplerden son aylarda kendilerine yakışmayacak yorumlar yapmaya başladılar) bakın pazar gecesi neler yaptılar:
Önce, "Galatasaray'ın ilk golü için" bir önceki pozisyonun görüntüsünü, defalarca "getir / götür" yaparak ekrana getirdiler ve "hakem hediyesi" demeye çabaladılar. Görüntünün sadece "bir yerine" bakarak (Zaten bunu hep yapıyorlar, görüntünün diğer yanlarını görmüyorlar, görmek istemiyorlar) "Melo, Beşiktaşlı futbolcuya faul yapıyor, hakem vermiyor" dediler; halbuki "aynı görüntüde, saniyeler farkı ile, önce, Serdar Kurtuluş, Umut'u tutup kucaklıyor, havaya yükselmesine mani oluyor"; onu görmüyorlar, ama "Melo'nun Olcay'ı tutmasındaki faulü görüyor" ve "Hakem faulü verseydi, korner olmayacak ve de Galatasaray golü gelmeyecekti" de birleşiyorlar...
Veli olayında da önce "Sneijder'in parmağını Veli'nin bıyığına dokunuyor", hükmü verdiler; "Bakın, tahrik var, kırmızı kartlık olsa da, hafifletici sebep var, sarı olmalıydı" dediler. Sonra "Tükürük varmış" iddiasını kendilerini söylediler, ama "tükürüğün olabileceği hareketi geçiştirdiler"; dahası ve en önemlisi "Veli'nin hareketini el itmesi, el teması olarak" nitelendirip, "Olsa olsa sarı olmalıydı, ama hareketi hakem tam olarak göremedi" kararı ile noktayı koydular.
Derken, bir başka kare geldi ekrana; "cascavlak" ortaya çıktı ki, "Hakem olayı tam olarak görecek durumdaydı" ve gördü, dahası "Sneijder'in kırmızı eldivenli parmağının Veli'ye teması hiç yoktu" ve en önemlisi, "Veli'ninki, el teması, elle itme değil", tam tamına (Bülent Yavuz'un yazdığı gibi) kırmızı kartlık bir fauldü; "Sneijder'in gözüne parmağını sokmuştu"; onca defa tekrar edildiği halde "Bu tehlikeli bir hareket, Sneijder kör olmasa bile gözü sakatlanabilirdi" diyemediler ve "Cüneyt Çakır'ın ağır bir kararla Beşiktaş'ı 10 kişi, bıraktığı" hükmünü ekranlarına astılar; işte "Lig TV tarafsızlığı" bu olsa gerek!.
Son bir sözüm daha var; demek ki, "kolay kolay Bülent Yavuz olunmuyor"; reyting, tiraj uğruna "mavi boncuk dağıtan" ve "renklerine gönül verdikleri ya da sevmedikleri kulübe göre yorum yapan" bütün hakem / futbol yorumcularına selam olsun!..