Harakiri!...

A -
A +

Geçen hafta tam oturup; "Futbol Kanunu'nda yapılacak değişiklikler ve başkanlarda aranacak vasıflar" konusunda yazacaktım ki, "futbolumuzu ve federasyonu 8 şiddetinde deprem geçirmiş hâle getiren" olaylar art arda sıralandı; Ali Aydın'ın hakemliği bıraktığını açıkladığı basın toplantısındaki görüntüler ve "söylenen bazı sözler", yazacağım yazıdaki "düşünce sistemini tamamen değiştirdi!.." Mesela diyecektim ki; "rahmetli Orhan Şeref Apak örneğini hiç akla getirmeyerek" kanuna Futbol Federasyonu Başkanı için, "öteki federasyonların başkanları için konmuş olan şartları" aynen koyarak "ille de üniversite mezunu olacak ve bir yabancı dil bilecek" şartını eklerseniz, "Bugünkü başkanın önünü kesmek için kişiye özel bir kanun çıkarmış görüntüsü verirsiniz ve kanunda yapacağınız öteki değişiklikler, ne kadar olumlu olursa olsun, güme gider" ve çıkaracağınız bu yasa, "spor tarihimize" hiç şüpheniz olmasın ki "Halûk Ulusoy Kanunu" olarak geçer ve öyle anılır!.. Ve devam edecektim; "Onun için, kanuna ille de üniversite mezunu ve yabancı dil şartını koymak" ve "diğer federasyonların başkanlarında aranan şartları futbola da getirmek istiyorsanız" yapın ama, "kişiye özel yasa" görüntüsü vermemek için, "bir istisna maddesi ya da bir geçici madde koyun" ve deyin ki; "Daha önce federasyon başkanlığı yapmış olanlarda bu şart aranmaz!.." Yani; "daha önce başkanlık yapmış ve Türk futboluna hizmet etmiş olan kişilere bir şans verin, müktesep hak verin" ve yasayı "Ulusoy'un önünü kesmek için çıkarılmış özel bir kanun" olmaktan kurtarın!.. Ne var ki, Ali Aydın'ın "istifa" toplantısında, "Türk Futbol Federasyonu Başkanı" olan kişinin "hâl ve tavırları, verdiği görüntü, söylediği sözler" yazacağım bu yazıyı "yazılmadan" çöpe attırdı! Türkiye adına utandım, futbolumuz adına utandım, federasyonumuz adına utandım insan olarak utandım, "Ulusoy" adına utandım! Bakınız açık söylüyorum; "kendisine ve asıl önemlisi başında olduğu kuruma çok pahalıya mâl olacak ve hiç yakışmayacak kelimeleri, pervasızca ve nereye gideceğini hiç düşünmeden kullanan, kullanabilen" insanların "federasyon başkanlığı koltuğuna oturmaya, oturuyorlarsa, oturmaya devam etmeye hakları olmadığını" düşündüm! Aslında olayın esası, "öğretim" meselesi yani "diploma" meselesi değildi; "çok daha önemli" bir mesele idi; "eğitim!" Halûk Ulusoy'un "Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nü bir defa bile eline alıp, içinde ne var ne yok diye baktığını, yapacağı bir konuşmadan önce, söyleyeceği şeyler hakkında seçtiği ya da seçeceği kelimelerin ne anlama geldiğini anlamak için o sözlüğün sayfalarını açtığını" sanmıyorum!.. İşte onun için, "kendisini eleştiren, doğru ya da yanlış kulaktan kulağa dolaşan ve bu arada kendi federasyonunun ikinci başkanlığını yapmış olan kişi tarafından televizyonlarda anlatılan olayların araştırılmasını, bunun bir Meclis araştırması hâline dönüştürülmesini isteyen" bazı gazeteciler, yazarlar, spor ve futbol yorumcuları için çıkıp hem de basın toplantısında "zibidi" demenin, "öfkeden de öteye" tam anlamıyla "Türkçe cahilliği" olduğunu ve "sokak ağzı" ile konuşmanın "Türk Futbol Federasyonu Başkanı'na yakışmayacağını" da bilmiyordu ve daha acısı anlamak istemiyordu! Zira, "bu basın toplantısından sonra", medyamıza "zibidiler(!) ya da zibidiler(!) gibi düşünenler" çoğalmış; "meclis araştırması isteyen" Futbol Federasyonu'nun "ilişkileri ve yönetiliş şekli ile ilgili" endişelerini dile getiren yazarlar, baş yazarlar ortaya çıkmıştı! Zira, "bu basın toplantısından sonra", iktidar partisi ve hükümet çevrelerinde "Halûk Ulusoy'un gözden çıkarılması" ve kanuna "üniversite mezunu şartının eklenmesi" yönünde rüzgârlar esmeye başlamıştı! Görülüyordu ki; Ulusoy "zibidi" diyerek adeta "zibidiliğin(!) yangınlaşmasını sağlamıştı!" "Bu", onun "ilk olayı" değildi; ama "bunca yıldan sonra" olgunlaşması ve "geçmişten ders alması" gerekirken, "böyle kritik bir devrede" ortaya koyduğu görüntü, en hafif tabiri ile "yürekler acısı" idi! Tıpkı "bu tavır ve sözlere karşı" sesi soluğu çıkmayan "anlı şanlı" meslek kuruluşlarımızın "anlı şanlı" başkan ve yöneticilerinin verdiği yürekler acısı görüntü gibi!.. Neredeydiler TSYD'ler, gazeteciler cemiyetleri, Basın Konseyleri? Açınız Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nün 805'inci sayfasını ve "zibidi" sözcülüğün karşılığına bakınız: "1.Gülünç olacak derecede kısa ve dar elbise giyinmiş olan. 2. Delice davranışları olan (kimse)" yazıyor! Ulusoy'un "kastettiği" kişiler içinde "gülünç olacak derecede kısa ve dar elbise giyinmiş olan" var mı; güldürmeyin beni... "Bu kelimenin gönderildiğini tahmin edebildiğim" yazarlar, yorumcular ve spor yazarları "üstelik" güzel giyinirler ve başkan Ulusoy, "giyim olarak" onların yanında "çok demode" kalır! Geriye kalıyor, "ikinci" şık! Peki, söyler misiniz bana; "bunca yıl" Türk gazeteciliğine, spor yazarlığına, halka hizmet etmiş, toplumda "itibar kazanmış" insanlara, hem de "ikinci başkanının iddia ve ithamlarını ciddiye alarak, araştırılmalı" dediler diye, "delice davranışları olan kimseler" diyebilmek ne anlama geliyor? Okuyucularım bilirler; yıllardır "bu sütunlarda" Halûk Ulusoy'un "haksız" olarak "bazı olayların içindeymiş gibi gösterilmek istendiğini" yazıp gelmiş ve "o olayların gerçek yüzlerini" okuyucularıma anlatmışımdır. Pek çok olayda Ulusoy'u ve federasyonunu "ağır şekilde" eleştirirken, çok zaman da "yaptıkları iyi şeyleri" yazmış ve onu savunmuşumdur! Hatta bu yüzden mesela sevgili Hıncal Uluç'tan, "Ulusoy'un gönüllü avukatı" şeklinde "hiç ama hiç hak etmediğim" tarizler bile almışımdır!.. Amma... Şu anda açık açık yazacağım ki; "bazı" gazetecilere, yazarlara, yorumculara hem de "basın toplantısında" çıkıp da anlamını bile "tam olarak" bilmediği "zibidi" kelimesini "lâyık görecek kadar kendisini kaybeden" bir kişinin "Futbol Federasyonu Başkanlığı koltuğunda oturmaya hakkı yoktur!" Tıpkı "böyle pervasız, ortadan ve adeta toptan" bir hakarete karşı, onu yapan kişiye karşı "müstahak olduğu tepkiyi ortaya koyamayan" başta TSYD olmak üzere meslek teşekküllerimizin başkanları gibi! Eğer ortada "yalan varsa, yanlış varsa" çıkarsın, basın toplantısı yaparsın "yanlışı ve yalanı ortaya koyarsın!" Eğer ortada "hakaret varsa, iftira varsa", çıkarsın "kimler yapmışsa" verirsin mahkemeye, cezalarını Türk adaleti verir! "Bunları yapma"; çık ortaya, uluorta "zibidi" de!.. Hadi canım sen de!.. Yazık; bir çuval incir berbat oldu!.. NOT: Beşiktaş - Gençlerbirliği maçından sonra "bazı spor yazarlarına ve bazı futbol yorumcularına yapılan "hain" saldırıyı kınıyorum. Bir ülkede "Futbol Federasyonu Başkanı" unvanını taşıyan kişi, gazetecilere, yazarlara, futbol yorumcularına basın toplantılarında çıkıp da "zibidi" derse, tribünlerdeki fanatikler, holiganlar ne yapmaz? Bu arada "maç sonrası yapılan çirkin saldırılara karşı" bildiri yayınlayan TSYD yönetimine de "dört" kelimelik bir sözüm var; "Günaydııınnn; demek, nihayet uyanabildiniz!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.