Kolayına kaçmak, oyunu "iyi" okumadan ya da okuyamadan "seyretmiş ve yazmış olmak için" seyretmek ve yazmak!.. Çok yorumcumuzun "yaptığı bu!.." Pazar gecesi, Galatasaraylı oyuncular da Mondragon'undan, Hakan'ına kadar, tıpkı Fenerbahçeli oyuncular gibi "takımlarına maçı kaybettirecek" bir çok hata yaptılar; ama özellikle ilk yarıda "kaleye doğru yapılan tek sarı - lacivertli vuruşun gol olmasına karşılık", Galatasaray'ın "çok daha kolay atılacak iki golü atamaması", maçın sonucunu "adeta" tayin ediverdi; Mondragon "Nobre'ye o topu vurdurdu"; ama Volkan "Orhan'ın müthiş kafasını inanılmaz bir refleksle çıkararak" Fenerbahçe'ye galibiyeti getirdi!.. "Tersi olsa; bugün benim medyam ne yazacaktı?" Bakıyorum; hâlâ, "Ümit neden ilk on birde oynamadı, neden Hakan oynadı, neden Rize maçındaki kadro bozuldu, Galatasaray topu yere indirmedi, Hakan'a göre, doldur boşalt oynadı, işte Galatasaray bu sebeple yenildi!.." diye yazan çizenler, sütunları dolduranlar var!.. İstatistikler diyor ki; Galatasaray "doldur boşalt" denilen cinsten "58 uzun orta" ile oynadı, Fenerbahçe ise "55!.." Neymiş; iki takım arasında ne fark varmış; sadece "3 fazla orta!.." İzleyelim maçın kasetlerini dikkatlice, o "doldur boşaltlardan" Hakan'ın arkadaşlarına, yanlarına ve önlerine indirdiği kaç top var?.. Kaç arkadaşına "kaç tane gollük pas vermiş" ve onlar atamamış?.. Bunlardan hiç söz eden yok!.. Ümit'in kaçırdığı gollerden, Necati'nin kaçırdığı gollerden bahseden yok; ya da olan birkaç tanesi de "satır aralarında kaybetmişler!.." Asıl önemlisi, Hakan Şükür arkadaşlarına "gol pasları verirken" ve de "vermek için azami gayreti sarf ederken", Necati ve Ümit'in "egoistlikleri yüzünden" bomboş arkadaşlarını görmezlikten gelerek, Volkan'a geri pası gibi attıkları şutlar var; kaleyi bile bulamayan karavanalar var!.. "Basın tribünlerinde maç seyretmenin" ve "birinin yüksek sesle ortaya attığı görüşten insanların nasıl etkilendiğini" bilirim!.. Ondan sonrasında genellikle "sahada ne olduğuna bakılmaz", ortaya "yüksek sesle atılan" o konuya kafalar takılır ve yorumlarda bu "ses" çok etkili olur!.. İşte bu yüzden "maç gecesi yorumlar" Galatasaray'ın "asıl derdi, asıl eksiği ve asıl yanlışı üzerine değil", klâsik, kolaycı "eleştirilen" ve de "kafa takılan" isimler üzerine kurulur!.. Galatasaray futbol takımının "saha içi" derdi çok açık; senelerdir çok açık!.. Gerets, "Fenerbahçe maçında üç oyuncu değiştirdi"; Hasan Şaş - Ergün - İliç!.. Üç oyuncu da "orta sahada oynuyor!.." Demek ki, neymiş; ana problem Galatasaray'ın orta sahasında, "takımı yönetecek", topu yere indirecek, kanatlardan oyuncu kaçıracak, duran toplarda "iyi ortalar" yapacak bir oyuncusu yooookk!.. Kornerler 12'ye 1 Galatasaray lehine. Peki ortaların çoğu nereye; ya öte yandan neredeyse taca ya da Volkan'ın ellerine "armut gibi!.." Gerets, geldiğinden beri "orta sahayı kuramadı", Saidou gibi "sıradan bir görev adamı" Galatasaray'ın orta sahasının yıldızı oldu; olacak şey mi ve de "hastalığın nerede olduğu" belli değil mi?.. "Orta sahada pas yapacak, topu yere indirecek oyuncu olmayınca" ve "bu yüzden" Galatasaray takımı adeta "zorunlu" olarak "doldur boşalta yönelince"; bunda Hakan'ın suçu ne?.. "İnanılmaz bir top kaybı ile oynayan" Galatasaray'a orta sahası, "orta saha gibi oynasa", Hakan'a rağmen, Galatasaray "topu neden yere indirmesin?.." Kanatlardan gelip, kale önüne yerden ya da havadan indirilecek toplarla Hakan'ın da "goller atması kolaylaşmayacak mı?.." "Hastalık bu kadar açık şekilde ortada iken", hâlâ yok "onu neden oynattı, bunu neden oynatmadı" yazı ve yorumları "kayıkçı kavgasından öteye geçebilir mi?.." Bakınız, bugün hâlâ "takım için oynama yarışında" Hakan Şükür, Necati'nin de, Ümit'in de, Hasan Kabze'nin de çok ama çok önündedir; gerçek Fenerbahçe maçının kasetlerinin içinde duruyor!.. Fenerbahçe maçında Galatasaray gol atamadıysa, "Hakan'ın bütün gayretlerine rağmen" gol atamadıysa, işte kasetler orada tekrar tekrar izleyin; bunun müsebbipleri önce Necati ve sonra da Ümit'tir!.. Geliyorum; işin "bir başka yönüne"; saha dışındaki faktörlerine!.. Yani; "başarısızlığın temeline!.." Galatasaray'ı böyle bir mücadelede "yalnız" bırakan Başkan Özhan Canaydın'a!.. Galatasaray'ı "Fenerbahçe önüne kendine güvenini kaybetmiş olarak çıkaran" sözlerin ve tavırların sahibi, başkan vekili Ergun Gürsoy'a!.. Ve de "Hagi gönderildikten sonra" takımın başına getirilen, Avrupa'da "teknik adamlar klasmanı yapılsa" ilk 50'ye gireceği "çok şüpheli olan" Belçikalı Gerets'e!.. Galatasaray'da "asıl hastalık" buradadır!.. Cumaya!..