Hazin bir tablo!..

A -
A +

''Aziz Yıldırım bir zamanlar bu ülkenin en çok taraftarı olan ve en çok sevilen kulübü olan Fenerbahçe’yi şu son 20 yılda benlik sevdası yüzünden ne hale getirdi? Yazık!..''

Hey gidi hey, gazeteciliğe, daha doğrusu spor yazarlığına başladığım 1950’li yılların ortalarında, “bir Galatasaraylı olarak” Fenerbahçe’ye gıpta ederdim; zira Türkiye’nin en sevilen kulübü idi ve sarı lacivertli takımlar, futboluyla, basketboluyla Anadolu’da her gittiği yerde adeta “bayram havası” içinde karşılanır, ağırlanırdı!..
Açıkça ifade edeyim ki, o günlerde “etrafıma baktığımda” aşağı yukarı şöyle bir tablo görürdüm; “Fenerbahçe” taraftarı olduğunu söyleyenlerin oranı, “Galatasaray” ve “Beşiktaş” taraftarı olduklarını söyleyenlerin toplamından en azından üç misli fazla idi!..
Zaten statlardaki, salonlardaki seyirci sayısı da “bu tespitin doğru olduğunu” gösteriyordu. Gazete ve dergilerin satışları “Fenerbahçe’nin galip geldiği” günlerin, haftaların ertesinde gözle görülür, elle tutulur şekilde artıyor, “Fenerbahçe haberleri, resimler, yorumları” tiraj artışı için “en önde gelen sebeplerden biri” olarak sayılıyordu!.. 
Galatasaraylıları, Beşiktaşlıları “çok üzen” bu tablo uzun yıllar devam etti, Galatasaray’ın Turgaylı, Metinli, Suatlı, Kadrili, İsfendiyarlı “efsane” kadrosu ortaya çıkana kadar!..”
Ama gene de “Fenerbahçe önde”, Fenerbahçeliler “önde” idiler, ta ki, bir “Fenerbahçe Başkanı” Fenerbahçe Cumhuriyeti’ne el koyana ve  “o cumhuriyette padişahlığını ilan edene kadar!..”
Nerede ise, 20 yıldır “o padişahlık” devam ediyor ve Fenerbahçe’nin geldiği duruma bakın; Anadolu’daki “Fenerbahçe rüzgârı” çoktan kayboldu; “sevgisizlik halkası” ülkenin bütün statlarını, salonlarını sardı. 
“Ben… Ben…Ben…” diyen bir Başkan’ın “etrafında kendisine hatalarını yanlışlarını söyleyecek adam bırakmayarak” sürdürdüğü ve nihayet Fenerbahçe taraftarının büyük bir bölümünü bile çileden çıkaran yönetim şekli, “kendisini” de, “kulübünü” de, “takımını” da, Anadolu’nun sevgisinden mahrum hâle getirdi ve üzülerek yazıyorum ki; “tabanını tutmak için” sahnelediği “düşman oluştur” stratejisinin sonucu olarak spor sahalarında da, spor camiasında da “kendisini” yapayalnız bıraktı!..
“Zamanında ve yerinde bırakabilse idi”, bugün ne kulübünü, ne takımını bu hâle getirirdi, ne de kendisini; bugün yüz binlerce Fenerbahçeli “onun bırakıp gitmesi için” dua ediyor!..
“Fenerbahçe’yi ve başkanlık titrini kendisine kalkan yaparak” geldiği nokta, içler acısıdır; spor camiasının onu reddedişinin en bariz belgesi; “aldığı ağır ve uzun süreli cezalar” ve de “Kulüpler Birliği toplantılarına bile gidemeyişidir!..”
Ne yazık ki, yönetimindeki Mahmut Uslular, takımındaki Volkan Demireller,  Fenerbahçe’nin ve Fenerbahçe başkanının bu yalnızlığının temeline durmadan “harç atmak için” kendisiyle yarışmaktadırlar!..
Daha da acısı, koca camiada “bu gidişe ‘dur’ diyecek kişiler” yoktur, “gruplar” hiç yoktur; olanlar” tasfiye edilmişler, seslerini kesmişlerdir. Herkes, “gerçekleri görmekte” ama seyretmektedir. Son günlerde “tek anlamlı tepki” Brezilyalı futbolcu Alex’in tercümanından gelmiş, gelebilmiştir; yazık!..
Ve de, “Fenerbahçe medyası”, yorumcu olarak 5-10 istisna hariç, “gerçekleri” yazmamakta, söylememekte, dahası hatta “hedefi hocalara, futbolculara çevirerek” saklamakta yarışmaktadır!..
Aziz Başkan artık tam anlamıyla “Kral çıplak” durumuna düşmüştür ama “saltanatını devam ettirmekte” bir mahzur görmemektedir. İşte “ülkenin en değerli ve en büyük markalarından birinin asıl problemi” de buradadır; hâlâ mı seyredeceksiniz? Divan kurullarında “ülke sporunu yönetenlere akıl dağıtırken”, o kürsülere çıkıp, “Durmadan başkalarına akıl vereceğinize, sadece Fenerbahçe için aklınızı başınıza toplayarak emaneti ehline teslim ediniz” diyemeyecek misiniz?..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.